HaberHendek.Com Reklamları HaberHendek.Com Reklamları HaberHendek.Com Reklamları
Prof. Dr. Mustafa Koç

Prof. Dr. Mustafa Koç

TOPRAK İLE ATEŞİN SAVAŞI

Yazar: Prof. Dr. Mustafa Koç
Tarih:
Okunma: 1655
Yorum: 0
Yazı Boyutu:
Paylaş:

Farkındalık, bireyin içinde bulunduğu anın, yerin, ne yaptığının, yaptığı ya da yapacağı şeyin kendisini ve diğer insanları nasıl etkileyeceğinin bilincinde olmak olarak tanımlanabilir. Eğer insan bu özelliğe sahip olmaz ise kaybedeceği en temel beceri kontrol becerisidir ki çünkü insan farkında olamadığı bir şeyi kontrol edemez. Bu bir süreçtir ve sürecin başlangıç noktası bilmek yani "bilgidir". Bilmediğimiz bir durum hakkında gözlem yapamayız, bakarız fakat göremeyiz, bakıp göremediğimiz şeyi fark edemeyiz ve fark edemediğimiz şeyi ise kontrol edemeyiz.  Kimi ya da neyi kontrol edemiyoruz sorusunun cevabı sanırım  çok basitleşmiştir. Bilemediğimiz her şeyi. Neyi bilmeliyiz, buna bağlı olarak neyi gözlemeliyiz, neyi fark etmeliyiz ve bu bizi kontrole ulaştırsın? Bu sorunun cevabı da çok kolaydır. Bu sorunun da cevabı "Kendimizdir". Yani kendini bilen, kendisini en iyi gözleyene, kendisinin yaptıklarının ya da yapacaklarının muhtemel sonuçlarını ön görebilene ve güzel bir erdem olan kendini kontrol edebilmeye ulaşır.

Bunu başarabilen insanların olduğunu hatta bunlardan birinin de siz olduğunuzu düşünebilirsiniz. O halde şu sorulara cevap verin lütfen. Günlük yaşantınızda son bir ayda, son bir yılda, son beş yılda ya da son on yılda kayda değer bir deşiklik yaptınız? diş fırçanızın rengini, diş fırçalama yöntemini, evden çıkma tarzınızı, işe gidiş yolunuzu, tatile gitme zamanınızı, tatil yapma tarzınız, komşuya misafirliğe gitme ya da misafir ağırlama, eşinizle tartışma yönteminizi, çocukları disipline etme yönteminizi, yemek yeme tarzınız, yemek masasına oturduğunuz yeri, arkadaşlarınızla olan sohbet konularınızı, işten çıkar çıkmaz yaptığınız şeyi, gittiğiniz piknik alanını, orada yaptıklarınız vb. Bu sorular çoğaltılabilir. Öyle anlaşılıyor ki hayatı belirli rutinler içinde yaşıyoruz.  Bu rutinlerin dışına çıkmaktan da korkmaya başladık. Çünkü, bu rutinler birer batıl inanç gibi sanki bizi koruyan ve sahip olduklarımızın devamını sağlayan bir kaynağa dönüştü.

Bizim artık yaşadığımız, bilginin çok hızlı geliştiği, yayıldığı ve aynı hızla olmasa da teknolojiye dönüştüğü bu çağda farkındalığında farkında olmak zorundayız.  Buna bilinçli farkındalık deniyor. Bilinçli farkındalık bireyin hiç kimseyi yargılamadan içinde bulunulan anı yaşamaya uyun bilişsel yeterliliğe, anlayışa ve beceriye sahip olma beceridir.  Bunun anlamı, kişinin anda olması, yeni deneyimlere açık olması, istekli olması, meraklı ve dikkatli olmasıdır. Bu özelliğin kazandırılması, bir kültür olarak yaşanması ve yeni kuşaklara aktarılması için biz yetişkinlerin buna öncülük yapmamız hayati bir önem taşımaktadır. Çünkü ancak bu sayede insan kendi olabilmeyi, kendini olduğu gibi tanımayı ve kabullenmeyi kendi ile barışık olmayı başarabilir ve sahip olduğu potansiyeli kendisi, ailesi ve ülkesi için en verimli bir şekilde kullanabilir.  

Yaşadığımız olaylar, sahip olduğumuz alışkanlıklar, yaşam tarzımız ve psikolojik sağlığımız bilinçli farkındalığa sahip olamadığımızın göstergeleridir. Belirsizliğe katlanma eşiğimiz düştü, birbirimize katlanma düzeyimiz azaldı, öfke, kin, nefret gibi olumsuz, sevinç, neşe, mutluk gibi duygularımız ölçülü yaşayamıyoruz. Olumlu ve olumsuz duyguları uçlarda yaşıyoruz. Mutsuzluğu depresyon tanısı alacak kadar yoğun, öfkeyi bir başkasına zarar verecek kadar acımasız yaşıyoruz. Sosyal ilgi düzeyimiz yani bir başkasının duygularını anlama ve bu duygulara göre kendimiz ayarlama düzeyimiz azalmadı nerdeyse yok oldu denebilir. Çocuk kaçırmaları ve o kaçırılan çocukların yaşadıkları duyguların neler olabileceğine ilişkin en ufak bir fikri olmayan insan olma özelliğini kaybetmiş "yaratıkların" davranışları başka nasıl açıklanabilir. 

Bütün bu sürecin sonucu bizi bu sürecin başına yani Hz Adem ile iblisin savaşına götürdü. Hz adem topraktan, iblis ise ateşten yaratıldı. İnsanlık aslında ateş ile toprağın savaşıdır. Toprak, vefalıdır, fedakardır, öz verilidir, metanetlidir (Psikolojik dayanıklılık), üretkendir, kusur örtücüdür, işbirliği en temel özelliğidir, paylaşmayı sever, kendisine verilenden çok daha fazlasını ona verene verir yani paylaşmayı sever, toprak güven verir, sadıktır, toprak anadır. Aslında insanda olması gereken özelliklerin hepsine toprak sahiptir. Ateş ise, düşünmeden davranır, vefa bilmez, tez canlıdır, sabırsızdır, ön görüsü yoktur, paylaşmayı bilmez, ölçüsü yoktur, düşünmeden davranır, kontrol edilmesi zordur, yıkar ve geri dönülmez hasarla, silinmesi zor izle bırakır. Günümüz insanı hangisine daha çok yakın? Toprak olma özelliğinden uzaklaşmış ateş olma özelliğine yakınlaşmış isek o zaman şunu söylemek sanırım çok haksızlık olmaz. Toprakla ateş savaşını ateş  kazanmak üzere.

Kalplerimizi betona dönüştürmeden ateş,

  GELİN YİNE TOPRAK OLALIM

Yorumlar

Lütfen aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
  • Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
  • Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
  • Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
  • Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
  • Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
  • Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
  • Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
  • Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.