HaberHendek.Com Reklamları HaberHendek.Com Reklamları HaberHendek.Com Reklamları HaberHendek.Com Reklamları
Süper Admin

Süper Admin

YAĞLI KEMİK PEŞİNDE KOŞANLAR…

Yazar: Süper Admin
Tarih:
Okunma: 920
Yorum: 0
Yazı Boyutu:
Paylaş:

Ülkücü-Milliyetçi camia Tuğrulun, kabineye girmesi ile şaşkınlık içerisinde ne yapacaklarını bilemediler. Sövseler dokundu, kızsalar emanet dediler. Öyle ya Türk Milliyetçiliğinin 1960’lardan beri bayraktarlığını yapmış, Ülkücüyüm diyen herkesin sevgi ve saygı ile kabul ettiği, resmini, cismini, sesini bile duysa hazır ola geçtikleri, hatta yaşça büyük ağabeylerimizin hala rüyalarında görmeye devam ettikleri Alparslan TÜRKEŞ’in oğlu, hareketi nasıl olurda terk edip gidebilirdi? Ülkücüler bu işe bir türlü anlam veremediler.

Benim ise aklıma hemen şu hatıra geldi.12 Eylül Ülkücülerin Ocağını Otağını dağıttıktan sonra, kimisi mezarda, kimisi hapiste, kimisi ise zamanın güçlü iktidarı Özal’ın partisinde yer almışlardı. Alparslan Türkeş hapisten yeni çıkmış, her ne olursa olsun davasından vazgeçmeyen bir avuç Ülkücü ile yeniden yola koyulmuş teşkilatı toparlamaya çalışıyordu.

Artık 1991 seçimleri yaklaşmış Türkeş, Erbakan’la mecburen seçim ittifakı yaparak, haksız ve acımasız barajı aşıp meclise girmek için mücadele ediyordu. Gittiği her yerde mitingler yapıyor, hareketi tek çatı altında birleştirmeye çalışıyordu. İşte o seçim çalışmalarında düzenlenen bir mitinge bende gitmiştim. Lisede okuyan genç bir Ülkü Ocaklı(Bizim Ocaklı) olarak ilk defa onu canlı olarak seyrediyordum. Hala kulaklarımda olan o gür sesi ile konuşuyor, ben ise kurduğu cümleleri tek tek hafızama kazımaya çalışıyordum. Türkeş bir anda ANAP ilçe binasına dönerek ”yağlı kemik peşinde koşanlar” diye kükrediğinde filim kopmuştu. Tüm meydan coşmuş, ülkücüler “Başbuğ Türkeş”, “Türkeş nerede Ülkücüler orada”, “Ülkücüler meclise” diyerek yeri göğü inletiyorlardı. Başbuğumuz bu lafı boşa kullanmıyordu. Ülkücülere bir uyarıda bulunuyor artık kendilerine gelmeleri gerektiğini ve birilerine itibar etmemeleri gerektiğini vurguluyordu.

Çünkü o zamanda tek başına, güçlü gözüken bir iktidar vardı. 12 Eylül ihtilalinden sonra neredeyse 11 yıldır süren ve artık sonu görülen bir hükümet ülkeyi yönetiyordu. Güçlü lider Özal Cumhurbaşkanı olmuş, Semra Hanımın desteklediği Mesut Yılmaz ise kendini ispatlamak için şirin gözükmek adına pozlar veriyordu. Fakat hükümet yıpranmış, devri iktidar sahipleri hakkında yolsuzluk iddiaları artık ayyuka çıkmıştı. Yani abbas yolcuydu.

Tabi Başbuğ bu cümleyi kurarken anapa oy veren sade vatandaştan bahsetmiyordu. Yine 12 Eylülden bu zamana kadar Özal’ı destekleyen ülkücüleri de kastetmiyordu. Peki kimleri kastediyordu acaba Başbuğ?

Bu soruya cevap vermeden şu tespitleri de yapmamız gerektiğini düşünüyorum.

12 Eylülde siyaset yapmaları yasaklanan liderler,1987 yılında yapılan referandum sonucunda partilerinin başına geçmiş ve kendi kitlelerini yeniden tahkim etmeye başlamışlardı. Ülkücülerin Başbuğu Alparslan Türkeş’te hapisten çıkmış hareketin başına geçmişti.

Tabi ülkücü camia genç dinamik bir yapıya sahip olduğu için anap bu zamana kadar olan süreçte tüm Türkiye’de yapılanmasını ve teşkilatlanmasını bu insanlar üzerinden yapmıştı. Ülkücüleri önemli makamlara getirmişlerdi. Şimdi bu kesimi yeniden Türkeş’e kaptırmamak için elinden geleni yapıyordu. Kesenin ağzını açmışlar bazı ülkücü ağabeylerimize hem zenginlik hem de bakanlık, milletvekilliği, belediye başkanlığı gibi koltuklar vererek bu kesimi elinde tutmaya çalışıyordu.

Ülkücülerin Başbuğu ise bir kere talimatı vermişti. Tüm gönüldaşlarını yuvaya davet etmiş ve “ben ülkücüyüm diyen herkesin yerinin milliyetçi hareket olduğunu” söylemişti.

İnsanlar bu çağrı karşısında elde ettikleri zenginlikleri, makamları, koltukları bırakıp gitmeleri kolay olmadı. Fakat birçoğu bu dünya mallarını ellerinin tersiyle iterek, Başbuğlarının emrine uymuş yeniden çileye talip olmuşlardı.

Ama hala bu kazanımları bırakmak istemeyen, dünya malına tamah eden bir kesim vardı. Orada kaldıkları yetmiyormuş gibi milliyetçi-ülkücü camianın kafasını da karıştırarak hareketin mirasını yemeye çalışıyorlardı. Bu müptezeller, “artık yenidünya düzeni kurulduğunu, küreselleşmek gerektiğini, Alparslan Türkeş’in yaşlandığını, doğru karar veremediğini, mitinglerde konuşamadığını, vatandaşa hitap edemediğini söyleyerek değişmesi gerektiğini” millete empoze etmeye çalışıyorlardı.

Hatta “ülkücülerin artık partileşmemesi gerektiğini, güzelleştirme ve yaşatma derneğine dönüşmeleri gerektiğini” söyleyecek kadar da izanlarını kaybetmişlerdi.

Tüm bu gayretlerinin sonucunda da makamlarını pekiştiriyorlar, paraya para demiyorlardı. Kazandıkları malların mülklerin haram mı helal mi olduğuna bakmadan, biz kimlerin değirmenine su taşıyoruz demeden pervasızca davranıyorlardı.

İşte Başbuğ “yağlı kemikçiler” diyerek bu sözde ülkücü bozuntularını kastediyor, öfkesini haykırıyordu. Ülkücüleri bu mirasyedilere karşı uyararak, Ülkücü-Türk Milliyetçilerinin adresinin neresi olduğunu, hareketin liderinin kim olduğunu bizlere bir kez daha gösteriyordu. Allah’ım ondan ve milliyetçi-ülkücü harekete emeği geçmiş yaşayan ya da şimdi aramızda olmayan tüm geçmişlerimizden razı olsun. Onları minnet ve saygıyla bir kez daha anıyorum.

Şimdi tüm bunları durup dururken niye anlattın demeyin. Bugün olup bitenlere baktığınızda, ülkücü-milliyetçi camianın üzerine oynanmak istenen oyunları gördüğünüzde, tüm bu olaylarla ne kadar benzer olduğunu fark etmenizi sağlamak için yazdım. Yine tüm bunları Başbuğumun tarif ettiği “yağlı kemikçileri” görmenin artık zor olmadığını vurgulamak, şaşkınlığa kapılmamanız için hatırlatayım istedim.

Ne diyelim gidenin ardından ağlayacak, ülkümüzden taviz verecek, hedefimizden şaşacak değiliz ya.

Şu dizelerin dediği gibi,

YASTIĞIMIZ MEZAR TAŞI, YORGANIMIZ KAR OLSUN.

BİZ BU YOLDAN DÖNERSEK, NAMUS BİZE AR OLSUN…

 

Yorumlar

Lütfen aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
  • Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
  • Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
  • Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
  • Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
  • Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
  • Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
  • Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
  • Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.