Aydın Birinci
sevgi emek ister
Sevgi gerçekten emekti, emek vermekti. Yaşamaktı deli dolu. Sarılmaktı kemiklerini kırarcasına. Bir anı bile boş geçirmeden haykırmaktı sevdiğini. Sevmek sevdiğini göstermekti birazda.. İçinde tutmadan, gurura kapılmadan, sanki her an ellerinden kayıp gidecekmiş gibi sıkı sıkı tutup kalbini ritmine kadar hissettirmekti. Zamanın kıymetini bilmekti sevmek..
Şuan bunları yazarken bile zaman öyle hızlı geçiyor ki.. Ve ben bu zamanı mümkün değil geri alamam. Zaman da ellerimizin arasından kayıp gidiyor. Farkında olmadan sevdiklerimizi emanet ettiğimiz zaman, bize her saniye ihanet ediyor. Erteleye erteleye yaşadığımız hayat bize gülüp geçiyor. Oysa ki daha yaşamayı beceremediğimiz bu hayatta bir kaç saat daha fazla uyumak için çırpınıyoruz kaçırdıklarımızın farkında olmadan. Hep bir bitse de gitsek havası.. Bitecek zaten, Gideceğiz de.. Ama nasıl gittiğimiz önemli değil mi biraz da ? "Yaşlanarak değil yaşayarak tecrübe kazanılır. Zaman insanları değil armutları olgunlaştırır "diyor ünlü bir yazarımız. Ve tam da bu konuya öyle güzel uyum sağlıyor ki.. Zamanın hallettiği hiç bir şey yok. Bu hayatı yaşayan biziz. Düşen kalkan, sistemin kölesi olan da , uçmayı başarabilen, özgürlüğe ulaşabilen de biziz. Güç bizim elimizde. Ama biz bir ağacın en tepesinde olgunlaşmayı bekliyoruz. Olgunlaşıp yere düşmeyi, toprağa karışmayı.. Farkında olmadan ölümü bekliyoruz. Hem de hiç bir çaba sarf etmeden. En tepeden bakıyoruz diğer armutlara..
Sonra biri(armut) hayatımızdan çıktı mı, işte ondan kıymetlisi yok..! Yaşarken yüzüne bakmadığımız, arkasından atıp tuttuğumuz, ya da yalnızca boş boş baktığımız bir insan, birden bire en iyi oluyor. Tüm yaşananlar siliniyor. Ölüm giydiriliyor üstüne, yaşarken giydiği tüm kostümler yok olmuş, çırılçıplak, yalnızca ölüm.. Ve birden çok güzel gözüküyor gözüne. Kıyamıyorsun, özlüyorsun, anı tazeliyorsun ve bir bakmışsın seviyorsun. Ölüme tutkunuz farkında olmadan..
Yanındayken bir tohum bile atmadığın sevgi bahçende büyütüyorsun birden. Ya da keşke biraz daha zaman ayırsaydım diye vahlanıyorsun. Kalbini kırmasaydım diyorsun. Yarın öleceğini bilseydin kırmayacak mıydın yani? Daha mı çok sevecektin bir sor kendine.
Bir kuşun ötüşünü dinlemek lazım. Bir çiçeği koklayıp varlığıyla huzur bulmak, gülmek, koşmak yürümek, çığlık atmak lazım. Seni seviyorum demek lazım. Sevmek lazım vesselam.
Zamanın sillesini yemeden önce bir bakmalı insan kendine. Hiç ölmeyecekmiş gibi, sanki hep yarınlar varmış gibi yaşanmaz bu hayat. Sevmeyi ertelediğin, gülmeyi ertelediğin uğruna savaşmayı ertelediğin şeyleri bir düşün. Diyorum ya, sevmek lazım vesselam, işte o zaman yaşamış oluruz..