Kaan Koç
Ölüm Uykusu
Takvimler 1950’yi gösterdiğinde, sıcak savaş yerini soğuk savaşa bırakmış, değişimin rüzgarları bütün dünyayı sarmıştı. Bu ürkütücü rüzgar, savaşa katılmamış Türkiye’yi de tesiri altına almıştı. Artık dünya ne eski dünya olacak ne de Türkiye eski Türkiye olacaktı. Türk milleti bir anda, ithal ürünlerin taaruzu altında, batıdan gelen son teknoloji ürünlere sahip olmanın mutluluğunu yaşıyordu. Çamaşır makinesi, buzdolabı ve radyo ile tanışan Türk milleti, tükettikçe tüketiyor, tükettikçe şişiyor, kendinden geçiyordu. Ömrünün önemli kısmını, savaşarak ve kavga ederek geçirmiş dönemin insanları, belkide ilk defa sırtını yaslanıp, soluklanma fırsatı bulmuştu. Yıllar süren yoksulluk ve açlık, yerini refaha bırakmıştı. Türk milleti farketmeyecekti ama, başına gelebilecek en kötü şey gelmişti; ani zenginlik. Bir anda kendini bolluğun içinde bulan insanlar, haklı olarak bu bolluğun tadını çıkartmak isteyecekti. Kendini cennet’e kavuşmuş gibi hisseden bizler, bütün gardımızı indirmiş ve yavaşça boğazımızı saran yılanı fark edememiştik. Peki neydi bu boynumuzu, bir daha bırakmamak üzere saracak olan yılanın ismi? Cevabı uzun yıllar sonra öğrenecekti Türk insanı. Her şeyini ele geçirecek bu yılanın ismi; Batı’ydı. Öyle ki toplara ve tüfeklere direnebileceğimizi anlamış olan bu düşman, usûl değiştirecekti. Bu sefer miğferle değil, ellerinde son teknoloji ürünlerle geldiler, hem de ne gelmek! Bir daha çıkmamak üzere. Hazıra alışan bizler yavaş yavaş üretmeyi bıraktık. Hem neden üretelim ki? En kalitelisini batılı dostlarımız bizim yerimize üretmişti. Hem yerli malı da neydi öyle? Basit, çağ dışı. Zaten en afili olan Batı’dan gelendi. İşte bundan sonrası kolaydı, bir kere aklımızı kullanmaya gerek kalmamıştı. Can dostlarımız bizim yerimize aklını kullanır, ne yapılacaksa bizim için en iyisini yaparlardı. Gündelik yaşamımız, iç ve dış siyasetimiz, bizim yerimize başkası bunların hepsini belirlerdi. Hem rahata da alıştık, uyanmaya ne hâcet. Zaten bir gün uyanmamız gerekirse, can dostlarımız bizi uyandırır değil mi?