Öznur Salkım
NEREYE KADAR
19 yaş, hayallerin yaşı olmalıydı,
19 yaş geleceği bekleyen, umut eden gençlerin, aydınlık yarınların, yapılan planların, yaşanılacak yılların yaşı olmalıydı...
Kanım dondu!
Nefesim kesildi resmen.
Neyin kafası bu!
Ne basit bir cana kıymak böyle.
İnsanlara neler oluyor gerçekten.
Korku filmi gibi her şey!
Bir annenin evladını parçalanmis bir şekilde görmesi, feryadı, isyanı, acısı...
Hangisini yazalım ki satırlara!
19 yaşında bir cani, yine 19 yaşlarında olan iki genç kızı öldürüp intihar ediyor.
3 ayrı ceset; ölenler ve öldüren gençler!
8 yaşında cinayete kurban giden ve ne yazık ki faili belli olmayan Narin 'i konuşurken...
Yıllar önce işlenmiş ve hala gündemden düşmeyen Münevver Karabulut 'un cinayetini konuşurken...
Şehrin göbeğinde tacize uğrayan kızların mağduriyeti konuşurken...
Ülkemizde sonu gelmeyen suçların, caydırıcı cezalarını tartışırken yine yitip giden hayatları izledik, korku filmi izler gibi...
Bu kez suç kimin, yaşadığı sorunları bilmeden arkadaşlık kuran kızların mi?
Yoksa defalarca tedavi görüp, toplumun içinde gezmesine izin verilen caninin mi?
Kızını okutan annenin mi?
Sevgili yaparak güven duyan genclerin mi?
Sokak sokak koşup onları yakalamak uğruna canını hiçe sayan emniyet güçlerinin mi?
Onları serbest bırakan her zaman sığındığımız adaletin mi?
Kime soralım?
İçinde olduğumuz ve gerçekten acı ve utanç duyduğumuz bu olayların son bulması için;
“Gençliği yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız.”
“Bir ulusun asker ordusu ne kadar güçlü olursa olsun, kazandığı zafer ne kadar yüce olursa olsun, bir ulus ilim ordusuna sahip değilse, savaş meydanlarında kazanılmış zaferlerin sonu olacaktır. Bu nedenle bir an önce büyük, mükemmel bir ilim ordusuna sahip olma zorunluluğu vardır.”
Hayırlı, edepli ve ilimli bireyler yetiştirmek temennisiyle...