Yaşar Aygüneş
NE OLUYORUZ BEYLER
Bu sabah yeni bir güne uyanmanın mutluluğu ve yeni güne uyandırana şükürle kahvaltı masasına oturdum. Sabahın olmazsa olmazı sıcak ve tavşankanı çayımı yudumlarken, televizyonda sabah haberlerini de izleme imkanım oldu. Keşke izlemeseydim. Keşke çayımı yudumlayıp çıksaydım. Yada ne bileyim bir belgesel kanalı veya çocuk kanalı açsaydım.
Bizler ne ara bu duruma geldik. Saygımızı, sevgimizi kardeşlik ve yardımlaşma duygularımızı nasıl kaybettik. Elbette bunun suçlusu hepimiziz. Elimizden düşürmediğimiz telefonlarımız çevremize karşı görevlerimizi unutturmuş. Komşumuz açmı tokmu umurumuzda değil. Ne yaradana nede yaradılana hoşgörünün eseri kalmamış.
Biz hızla biz olmaktan uzaklaşıyoruz.
Konumuza dönelim. Ne vardı haberlerde. Bu yazıyı kaleme alma sebebim neydi. Üzülerek paylaşayım.
Bir insan müsveddesi ticari taksiye biniyor. Evine yada cehenneme doğru giderken taksinin arka camından yedi aylık bir yavru köpeği ayağından vuruyor. Sorsan buna insanım der. Adamım der. O hayvan can taşımıyor mu? Ne yaptı taksinin içinde sana. Camın açıktı da kutsallarına mı sövdü o yavru köpek. Yuh olsun senin gibi insan müsvettesine. Yuh olsun senin gibi şeytanın yeryüzü temsilcisine.
Diğer yanda bir evlat babasını bıçaklıyor. Hani analarımız kızınca seni doğurana kadar taş doğursaydım der ya. İşte bu çocuğu doğuran anaya seslenmek istiyorum:”keşke taş doğursaydın be ana”. Sebebini dahi merak etmiyorum. Bir canide olsa babaya el kalkmamalı. Bu ülkede kanun var, devlet var. Var ise o babanın suçu bildirirsin devlete, devlet gereğini yapar. Hayatın kim bilir hangi zor şartlarında seni büyüttü o baba. Kim bilir sen hastasın diye kaç gecesini uykusuz geçirdi. Kim bilir cebindeki son kuruşunu kaç kere harçlık olarak sana verdi, sen okulda mahçup olmayasın diye. Kim bilir… oysa sen ne yaptın? Atanı bıçakladın. Keşke güzel anan taş doğursaydı be evlat.
Sonra beş aylık hamile bir bayanın çantasına asılıp onu yerlerde sürükleyen yankesiciler. İnsanlıktan hızla uzaklaşan yaratıklar. Kokuşmuş hayatlar. Tamda alemlerin efendisinin doğduğu günde. Yazıklar olsun böyle insanlara..
Oysa yüce yaradan bizleri "eşref-i mahlukat" olarak yaratmış. Yani yaradılmışların en “şereflisi” olarak. Şimdi soruyorum sizlere: yukarıda saydığım örnekleri “şerefli” biri yaparmı?
Şerefli biri komşusunu gözetmezmi?
Şerefli biri kul hakkı yermi?
Şerefli biri “devletin malı deniz” dermi?
Sizler şeref kelimesinin hakkını vermekle mükellefsiniz. Yaradılış esası buna dayanır.
Sağ kalın, sağlıcakla kalın, şerefli kalın…