Süper Admin
Madde Bağımlılığı: Yüzleşmeye Ramak Kaldı
Bir kabulle başlar farkındalık,
Ve fark edenler için artık hiçbir şey eskisi gibi olamaz...
Madde bağımlılığı, çağımızın hızla büyüyen problemlerinden biri. Bir köşe yazısında, televizyonda bir haberde veya bir sokakta karşımızda şimdilerde. Benim başıma gelmez ki demenin tavan yaptığı ileriyi görememe körlüğü ile geçen süreç çoğu kişi için belki de…Bir çaresizliği cümlelere sığdırmak hiç kolay olmuyor. Bugün maalesef ki bağımlı ve bağımlı yakınlarının yaşadıkları kulak arkası edilmiş halde. Toplum baskısı, ayıplamalar, hor görmeler ailelerin yaralarına daha da tuz basmakta…
Aileler öncelikle çocuklarının bağımlı olduklarını kabul ederek, utanç duymayarak bunun bir hastalık olduğunu idrak etmelidir. Aksi halde yaşanılanların derecesi şiddetle devam etmekte. Bu sorun birkaç ailenin değil Türkiye’nin sorunudur. Gençlerimizi bu bataklığa iten onlarca neden sayılabilir; Sevgi ve Özgüven eksikliği, ailedeki iletişimsizlik ve uyumsuzluklar, birey olmanın sorumluluk ve bilinç düzeyine ulaşmamış olmak, kişinin kabullenmede ve yüzleşmede sorunlar yaşaması bağımlılığa iten önemli sebeplerden bazıları. Madde alan kişiler duygu ve zihin arasındaki bağı keserek anlık da olsa manevi bir rahatlama halüsinasyonu yaşamaktalar. Bu geçici haz tüm fiziksel, zihinsel ve ruhsal yetilerini zamanla pasif hale getirerek toplumdan tamamı ile uzaklaşmaya yol açıyor. Kişi bir süre sonra yaşamak için madde alırken madde alabilmek için yaşar hale geliyor. Yemek, içmek, uyumak hiçbir şey önem arz etmiyor. Özetle dile getirmek gerekirse gençlik görünmeyen bir el ile zehirlenmekte ve mahvedilmektedir. Şu an şu saniye bir bağımlının yaşadıkları ve yaşattıkları tüm akışı değiştiriyor.
Bundan belki bir beş yıl önce uyuşturucu maddelerin adını dahi bilmiyorduk. Ama bugün baygın halde gençleri haberlerde hayretler içinde seyrediyoruz. Ve televizyondan çıkıp artık mahallemizde, evimizde yaşadığımız olaylar dizisi haline geldi. Gözümüzü kapadıklarımız er ya da geç kendi başımıza veya çok yakınımızın başına gelme olasılığı taşımaktadır. Sentetik uyuşturucu ilk kullanımda bile öldürücü etkiye sahip olabiliyor. Bunları kullanan gençler kendilerine, ailelerine veya çevrelerindekilere zarar verecek boyuta gelmekteler. Ayrıca sentetik uyuşturucuları kullanan birçok kişi de şizofren teşhisi konmuş durumda. Acı ve maalesef ki ülkemizde, yanı başımızda ilçemizde ölümler yaşanmakta. Ya gördüklerimizi kavrayamıyoruz ya da yaşananlar bilinçsizlikten bizleri kavrıyor.
Gidişatı görenler ve görmek istemeyenler madalyonun iki yüzüne tekabül ediyor. Bir şeyler yapmak isteyenler sistemin otoritesine takılmakta, umurunda olmayanlar ise rantlarına kanalize olmuş halde. Bu böyle sürüp gitmeyecek elbette. Bir şekilde bağımlı aileleri bizzat bu sancıları yaşayanlar bir araya gelecek ve seslerini duyuracaklar… 10 yaşında bağımlı çocuklardan söz ediliyorsa ülkemizde kimsenin benim başıma gelmez ki deme lüksü yok, olamaz da…
Toplumun cevheri ailedir. Aile, topraktır, tohumdur, hazinedir. Kişisel gelişimin başladığı yegane kurum iyileştirildiğinde, en basit ve sürdürülebilir yöntemlerle birey olmanın gerekliliklerinin bir çocuğa ışık olabileceğine inanmaktayım. Teknik bilgiden çok uygulanabilir aile toplantıları düzenlenerek yerel bazda dahi olsa mucizeler yaşanabilir. Gerekli kurumların yardımı ve öngörüsü ile bağımlı aileleri bu yolda mücadeleyi kucaklamak zaruretindedir.
Teşhisin karmaşık izahı değil de çözümün basitliği ve anlaşılabilir olması ne denli güzeldir çaresiz hissedenler için. Hiçbir göz bakan kadar görmeyecek, hissetmeyecek ve idrak edemeyecek. Bir yarım hikayedir açmamış saklı goncalar…
Sevgiler,