Yaşar Aygüneş
KARA EYLÜL
Eylül ayını hiç sevmem.
Ortaokul ve lise yıllarımızda içimizde hep Eylül’e kalma korkusu olurdu. Sabahlara kadar ders çalışırdık, Eylül’e kalmayalım diye. Gençliğimizi yaşayamadık Eylül korkusundan…
Sonra çok sevdiğim yaz mevsiminin bitişidir Eylül. Doğada benim gibi sevmez Eylül ayını. Tüm güzelliğini kaybeder. Yeşilliğine veda eder, çiçekleri solar. Ne kelebekler uçar semada, nede çağlar dereleri. Sis çöker dağlarına, gök gürültüsü bozar sessizliği, huzuru…
Kararır kıyafetler, kararır gönüller…
Hülasa sonun başlangıcıdır Eylül…
Milliyetçi Ülkücü hareket içinde karadır Eylül.
Gencecik dokuz fidanını vermiştir yağlı urgana. Vatanı sevmenin bedelini canıyla ödemiştir Eylül’e. Darbe yemiştir, işkenceler görmüştür. C-5'ler, Mamak'lar dile gelsede anlatsa. Sevmenin acı bedeli ödetilmiş, Türk üniformalı Amerikan uşakları tarafından.
Karadır Eylül diyorum ya, aynı zamanda içimizde kanayan yaradır Eylül…
Zindanları sabır medresesine çevirmişler. Anadan, yardan, evlattan haber alamamışlar aylarca, yıllarca. Yağlı urganlara asılmak kurtulmak olurdu belkide.
İsmini vermeyeceğim bir abim yıllar sonra bile gözleri dolarak anlatır, Eylül işkencelerini.
Titreyerek konuşur anlatırken, lanet okur buğulu gözlerle CIA uşaklarına…
Hala acılarının tazeliğini anlarsınız dinlerken. Hala yanar yüreği dokuz ülkü fidanına…
“Ulan vatanı sevmekti suçumuz” der susar. Anlarsınız diline küfür gelir ama ar eder söyleyemez. Yakıştıramaz şanlı Türk üniformasını kahpelere, Yezid’lere…
O işkencelere maruz kalan yiğitlerden dinleyin Eylül’ü. Anlatsınlar bir ayın, binlere nasıl kabus olduğunu.
O kara Eylül’ün kara komutanı şimdi zebanilerledir inşallah. Yaktığı her canın yıktığı her hayalin hesabına çekiliyordur inşallah.
Bizlerde milliyetçi ülkücü vatan severler olarak hep nefret edeceğiz Eylül’den.
Bağıracağız en yüksek perdeden: VAR OLACAĞIZ EYLÜL'LERE RAĞMEN…
Sağ kalın sağlıcakla kalın