Hamdi Kahveci
Gaffar Baba
Malum 24 Ocak günü gelince hepimizin içi gider, neşemiz kaybolur, gülüşümüz elimizden alınır, çünkü o gün öldürüldü 3310, nam-ı diğer Gaffar baba.
Peki nasıl olmuştu Hendekli Ali Gaffar OKKAN? Ortalama 1250 km uzakta, birçoğumuzun hiç gitmediği bir yerde Gaffar baba. Aslında devletti Gaffar OKKAN, devletin sıcak yüzü olması gerekendi; halka eziyet etmeyen, halktan olan, geldiği yeri bilendi. Bizdik Gaffar Baba yeri geldiğinde “Makam peşinde değilim, yapacak bir şey bulamazsam gider babamın fırınında ekmek satarım.” Halka hizmet aşkıyla yanan, yeri geldiğinde de “3310 konuşuyor, tüm birimlere, Diyarbakır halkına eziyet edeni yakarım!” diyecek kadar da serttik devlete, kendi arkadaşlarımıza karşı. İşte buydu cenazeyi tören alanında karşılayan 25 bin Diyarbakırlıya devleti sevdiren. Bazı illerde hâlâ görmediğimiz hizmetler vardı. Diyarbakır’da
misal; havaalanında polis araçları olurdu yaşlıları evine bırakmak için ya da sokaklarda bazı araçlarda sokak çocukları ile ilgilenirdi. Diyarbakırspor ile sürekli ilgileniyordu, sonra hentbol sevdasını yayıyordu koca şehre hatta takım bile kurmuştu. Gaffar OKKAN’ın halka ilişkilerinde sınır yoktu, kapısı herkese açıktı. Gelene ‘Hoş geldiniz beyefendi.‘ derdi. Her şey devlet için değildi Gaffar Baba’da halkın rahatlığı devletin bekası için gerekliydi.Sanki kendisine ilke olarak Şeyh Edebali’nin “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” sözünü kabul etmişti, hareketleri ile bu sözü yaşıyor, yaşatıyordu adeta.
24 ocak 2001... Saat:18.50 suları... Yer: Diyarbakır... Yeryüzünde herhangi bir canlının sağ olarak kurtulma ihtimalinin mümkün olmadığı bir suikast... Hedef, telsiz kodlarının 3310 şifreli ismi... Polis telsizinden olay anı:
Saat 18.50
Yaralı polis: Merkez, merkez, saldırıya uğradık, saldırıya uğradık.
Merkez : Olay yeri neresi?
Yaralı polis: Şehitlik mevkii
Merkez : Zayiat var mı, zayiat var mı?
Yaralı polis: Şehidimiz var.
Merkez: Sayın 3310'un durumu ne?
Yaralı polis: Başımız sağ olsun...
İşte bu anonsta gizliydi yüreğimizi yakan sözler.
Son sözü taziye defterindeki Diyarbakırlı kardeşlerimize bırakalım istedim. Söz şimdi onlarda:
“Diyarbakır seninle, yaşamayı, ölmeyi ve ağlamayı öğrendi. Rahat uyu. Attığın sevgi, şefkat ve insanlık tohumları yeterdi.”
"Sen onlar gibi, kendini ağırdan satan bürokratlar gibi değildin. Seni Ofis'te, Dağkapı'da, her yerde görmek mümkündü. Sen başkaydın be baba..."
Şehit emniyet müdürümüz Ali Gaffar OKKAN’ı saygı sevgi ve rahmetle anıyorum.
Dipnot : Emrah GÜRKAN’IN 3310 öldürüldü isimli kitabını okumanızı tavsiye ederim.