Yaşar Aygüneş
ENGELLİ OLMAK
Evet sevgili dostlar bugün 3 Aralık dünya engelliler günü. Öncelikle tüm engelli kardeşlerimin engelliler gününü kutluyorum. 364 gününde engelsizlerin hüküm sürdüğü bir dünyada, sadece nezaketen adlandırılan bir günün ne kadar kutlu olacağı ise tam bir muamma.
Engelli olmak…
Hayata bir- sıfır yenik başlamaktır aslında. Daha başlarken yenik başladığı bir hayatta bırak beraberliği farkın açılmaması için didinip durmaktır. Yediden yetmişe anlamsız bakışlara muhatap olmaktır. Kiminin acıyarak, kiminin bu da ne diye bakışlarına aldırmamaktır engelli olmak
“KADER” Adlı takımın her gün yeni bir hücumunu savunmaya çalışmaktır engelli olmak.
Hep defans yapmak…
Hep savunmak…
Yüksek yüksek binalara sağlam insanlarla çıkmaya çalışmak, okumaya çalışmak, ama okuyamamak. Sonra kendi devletinin dahi hor gördüğü bir hayatı yaşamaya çalışmak. Ülke nüfusunun %12.5’ini oluştursa da devletin verdiği % 3 kadroya eyvallah diyebilmektir. Geri kalan %9.5’inin yaşamasa da olur anlayışına muhatap olmaktır engelli olmak.
Yerel yöneticilerin bir tekerlekli sandalye verip, bir billboardlarda reklam malzemesi olmaktır engelli olmak.
ÖTV’siz araç alımlarında sınırlama getirilerek ikinci bir sınıf görmek cabası.
Hele engellilere ayrılan park yerlerinin engelsizlerin istilasına ne demeli.
Yada benim gibi birine %25 raporu verenlere ne demeli. % 40’ın altının sağlam sayıldığı ve hiçbir hakka sahip olmadığını düşünürsek vay halimize.
Hayat denen maçta üç beş sefer gidebildiğim, rakip kaleye her atağın ofsayt diye kesilmesine mi yanarsın, yoksa her geçen gün farkın artmasına mı?
Küçük şeylerle mutlu olacak yüreklere sahip olsakta, hep esirgenmiştir o küçük şeyler.
Sevgi ve şefkate hasret yaşamaktır engelli olmak.
Kaç kişi sizi anlayıp sizi siz olduğu için seviyor çevrenizde?
Bir…
İki…
Üç demeyin sakın inanmam.
Yapmacık sevgilere, sahte gülüşlere inanarak kendimizi kandırırız yıllarca.
Her uzanan eli dost, her tebessümü şefkat sayarız avunarak.
“KADER” denen rakip kaleye bir şeref sayısı atmaya çalışırız. Yediğimiz onca gollere rağmen. Uğraşırız, didiniriz bir ömür boyunca bir gol diye.
Ama biliriz ki, hepimizin bir golü olacak, bu hayat maçında rakip kaleye.
Ve…
Musalla taşına koyulduğumuzda bir ses gelecek melekler şehrinden “ BUDAMI GOL DEĞİL” diye…