




Beyhan Kocamanel
BEYAZ SARAYDAN KAYBOLAN TOPUK SESLERİ
Geçtiğimiz aylarda seçim yarışını
zaferle taçlandırarak yeniden başkanlık koltuğuna oturan fikri endazesi falsolu
diye tabir edebileceğimiz Amerika’nın başındaki lider Donald Trump, daha ilk aylardan
itibaren önümüzdeki yılların sürprizlerle dolu geçebileceğini tüm dünya
kamuoyuna adeta yeniden hatırlatıyor gibi…
Seçmeni onu ‘’insani kusurları olan biri ‘’ diye tanımlamaktan
yana olsalar da Trump’ın istikrarsız ve öngörülemez kişiliğinin hükümet
politikalarına da etki ediyor olması Pentagon ve devletin görünmez mekanizmaları tarafından potansiyel risk
olarak değerlendiriliyor. Bu noktada ABD’nin Deep State (derin devlet ) kavramı;
Suriye topraklarından asker çekme örneğinde olduğu gibi askeri ve bürokratik
elitlerin veya seçilmiş başkanların almış oldukları kaotik ve yıkıcı
nitelikteki radikal kararlarını sabote etme noktasında oldukça etkili.
Trump’ın seçimi
kazandığı Kasım 2024 başkanlık zafer kutlamalarındaki ‘’ Bu Amerika’nın altın çağı olacak.’’
nidaları halen kulaklarımızda yankılanıyor olsa da hafızalarımızda yine dünya siyasetinin bir numaralı korku sembolü
olma ünvanını koruyor. Dünyaya yön
entarisi biçmekle ünlü iç ve dış
ekonomik göstergeler ise her zaman olduğu gibi bu dönemde de bu kaba
materyalistin Melania ile kötü uyandığı gergin bir sabah vakti, atabileceği tek
bir tweetin gözlerine çaresizce bakmaya devam ediyorlar. Bu durumsa Biden
döneminde ’’gölge başkan’’ sıfatı ile nitelendirilen ve son seçimlerde Donald
Trump’a karşı kıran kırana seçim süreci yürüten fakat süreci mağlubiyetle noktalayan siyahi kadın lider
Kamala Harris’i epey düşündürdüğünden olsa gerek arka planda gelecek seçim
hazırlıklarına şimdiden soyunduğu söyleniyor.
Bir önceki seçimde 78
yaşında Trump’a karşı zafer
kazanan Biden,yıllar içerisinde fiziksel
ve zihinsel açıdan olumsuz durumlara sebebiyet vermeye başlayan yaşlılık
emarelerinin artması ve bu durumun kameralar
aracılığıyla dünya kamuoyuna yansıyor olması üzerine geri planda tutulmaya başlanmıştı. Biden’ın dünyaya yansıyan bu zayıf liderlik performansı
Kamala üzerindeki baskıyı ve sorumluluğu oldukça artırmıştı.Demokrat partinin
başkan adayı Hint kökenli kadın lider Kamala Harris’i, Türkler olarak daha önce
Biden başkanlığı döneminde sözde demokrasi ve özgürlükler başlığı altında
topladığı Türkiye’ ye karşı önyargılı ve olumsuz bakış açısıyla hepimiz
yakından test etme fırsatı bulmuştuk. Ülkemize karşı na-samimi tavırlar sergileyen Harris’in
siyaset öyküsü Biden dönemindeki saray şıklığı, zarafeti ve topuklu
ayakkabılarıysa geçmiş dönemde liderlik vasfının çok daha önüne geçmiş ve çok daha fazla gündem konusu olmuştu.
Amerikan başkan adayı olarak sahalara çıkarak kadın hakları,
ırkçılıkla mücadele ve göçmen krizi gibi önemli başlıklar üzerine ulusal alanda
yürüttüğü siyaseti ise Kamala’yı, yine de Cumhuriyetçi parti adayı Donald Trump
karşısında hezimete uğramaktan alıkoyamamıştı. Seçimi kaybettiği 6 Kasım sabahı
yaptığı konuşmasıyla yenilgisini kabul etmiş ve konuşmasında aile yaşamına geri
çekileceğinin ilk sinyallerini vermişti. Siyasi çevrelerce düşük liderlik
karizması daima tartışma konusu olan Harris, eğer söylendiği üzere tekrar seçim
yarışı için sahalara dönecekse bu defa bahse konu olan şu düşük karizmasını
yukarılara taşımakla işe başlaması gerekecektir. Tabii bununla birlikte Trump, yeni
ütopyalarına kapı aralama hevesinden vazgeçmeyip cebi şişkin, öngörüsü zayıf iş
adamı kimliğiyle dünya siyasetine sadece ticari pazar olarak bakmaya ve dünyayı
içinden çıkılamayacak yeni açmazlara sürüklemeye devam ederse bu defa kendi
sonunu hazırlamakla kalmayacak,aynı zamanda Kamala
Harris’e beyaz saray koltuğuna gol atma fırsatını tanıyacaktır.
Liderlerin özel
yaşamlarının stres yönetimi, odaklanma becerisi ve öfke kontrolü noktasında son
derece etkili olduğunun örneklerine tarih boyunca pek çoğumuz rastlamışızdır. Napolyon’un
eşi Josephine için sarf ettiği ‘’Bir ülkeyi yönettim bir kadını yönetemedim.’’ sözlerinin şu sıralar dönemsel muhatabı olan
Trump’ın özel yaşamındaki başarısız gidişatı ise okuma bilen gözler için
Melania’nın yemin töreni ve İsrail
ziyaretleri sırasında sergilemiş olduğu vücut dilindeki tiksinme ve uzaklıkta
saklı yatıyor. Gözler önünde cereyan eden çiftin arasındaki bu duygusal mesafe evlilikten
ziyade profesyonel yol ortaklığı düşüncesini daha da güçlendiriyor. Tabii dünya
liderliği sıfatı altında bu durum, beraberinde küresel anlamda siyasi dengeleri
de peşinden girdaba sürükler mi sorusu biraz mübalağa barındırıyor gibi dursa
da olası riskler arasında ilk beşi zorlar nitelikte.
Allahtan tüm bu olasılıklar gölgesinde gök bilimcilerimiz Sayın
Cumhurbaşkanımız ve Trump’ ın astrolojik haritalardaki uyum ve işbirliğini işaret
ediyor olsa da, biz yine de öyle sanıldığı kadar zayıf olmayan hafzalalarımızda
S-400 krizini, Rahip Bronson davasının
ülkemize olan ekonomik maliyetini ve Suriye politikasında parmak sallayan samimiyetsiz
tutumlarını güncel tutmaya devam ediyoruz.
Umarız ki Trump, bu yeni dönemde ilk başkanlık sürecinde olduğu üzere Paris iklim anlaşmasını tanımama veya Nato’yu karşısına alma gibi küresel tepki çekecek fevri çıkışlarından nasibini almış olarak karşımıza çıkar ve barışçıl bir siyaset izler de hepimiz böylece önyargı şapkalarımızı önümüze koyup değerlendirme fırsatını yakalayabiliriz. Ya da beklendiği ve korkulduğu gibi programsız ve agresif söylemleriyle derin devlet (deep state ) kadar Amerikan halkı ve dünya kamuoyundaki yargıları ısrarla olumsuz yönde tetiklemeye devam ederse, samimiyeti her ne kadar tartışmaya açık da olsa denge, ılım ve çeşitliliği simgeleyen ince topuklu siyahi kadın Kamala’ya, önümüzdeki seçimlerde Beyaz Saray’a giden liderlik biletini eliyle kesmiş olacak ve şimdilerde kaybolan topuk sesleri bu defa Beyaz Saray koridorlarında çok daha güçlü bir şekilde yankılanacaktır.