Süper Admin
Benim Adım ÖĞRETMEN..
Evet , benim adım öğretmen.. yata yata para kazanıyor dediğiniz, senenin yarısını tatil yaparak geçiriyor dediğiniz, maaşında gözü olduğunuz bir de gelip kendi çocuklarınıza vermeyi unuttuğunuz eğitimi göz ardı edip okullarda savaş açtığınız o öğretmenlerden yalnızca bir tanesiyim ben ve benim mesleğim değil, adım öğretmen..
Benim adım öğretmen çünkü; öğretmenlik yalnızca ‘meslek’ olsaydı, ders saati bittiğinde öğretmen kafası rahat bir şekilde evine çekilirdi. Bir dükkan düşünün, müşterilerin biri geliyor biri gidiyor siz sadece aldığınız paraya bakıyorsunuz. Müşterilerin memnuniyeti tabi ki önemli, ama hangi müşteriyi tam anlamıyla tanıyorsunuz veya kaçını hatırlıyorsunuz ? Gelen müşteri bir tanıdığınız olmadığı sürece hangi birinin duygularına ortak oluyorsunuz ? Sattığınız üründen sonra o ürünün o insanda meydana getirdiği değişimi hiç merak ediyor musunuz ? Akşam dükkanı kapatıyorsun, hasılatı sayıyorsun ve bitti. Müşterilerden eser kalmadı.. Şimdi de bir okul düşünün, müşteriler yerine öğrenciler..
Bir öğretmen düşünün mesela, öğrencilerle hiçbir duygusal bağı olmayan. Yalnızca gelip ders anlatıp giden bir öğretmen. Derste öğrenciyi yalnızca not ile korkutan. Karakter gelişiminde hiçbir etkisi olmayan bir öğretmen. Öğrencinin ailevi durumlarını düşünmeden, kişiliğini göz ardı ederek yalnızca ders odaklı olsa, bunları araştırmadan bunlarla ilgilenmeden yalnızca işini, mesleğini icra etse.. Haftada birkaç gün gelse hiç bıkmadan aynı konuları anlatsa, mis gibi okullarda eli sıcak sudan soğuk suya sokmadan gününü geçirse, bolca maaş alsa, yazları 3 ay tatil yapsa.. Ne kadar kolay değil mi.. Hep böyle bildiniz öğretmenliği. Hep bir meslek olarak kafanızdaydı. Yücelttiğiniz bir meslek ama nasıl bir yüceltme (!) Gözünüzde hiçbir değeri olmayan bir yüceltme. Hep kolaylıklarıyla bahsettiğiniz salla başı al maaşı bir yüceltme. Öğretmen her şeyden sorumludur diye tutturduğunuz, veli olarak kendinize dönüp bakmanızı gerektirmeyecek bir yüceltme.. 6 ay çalışıyor 6 ay yatıyor diye övündüğünüz bir yüceltme..
Öğretmenlik yalnızca meslek olsaydı, annenin babanın yaptığı fedakarlığı okulda öğretmen de yapmazdı. Daha küçücük yaşta evinden ayrılan, öğretmenin kucağında kendini bulan çocuklarımızı aynı anne şefkatiyle sarmazdı.. Öğretmen, her bir öğrencisini müşteri gibi düşünür , saati dolduğu zaman giderdi. Onlara yalnızca teorik eğitim verip onların ne halde olduklarıyla hiç ama hiç ilgilenmezdi.. Öğretmenlik yalnızca meslek olsaydı, öğretmenler duygusuz olurdu. Öğretmenlik yalnızca meslek değil, vicdan meselesi, yürek meselesi .. Mesele diyorum, mesele çünkü. Herkeste olmayan bir duygudan bahsediyorum. Birçok ailenin başından savmak olarak gördüğü okulda, anneden babadan göremediği sevgiyi görmesinden bahsediyorum. Her bir öğrencisini tanıyıp bilmesinden, onlara örnek olabilmesinden bahsediyorum.. Öğretmenlik anne baba olmaktır. Her bir öğrenciye ayrı ayrı sevda olmaktır. Öğretmenlik aşktır..
Bir okul düşünün ki, orası 2. aile.. Nasıl sevmez öğretmen öğrencisini. Hele de bir köy okuluysa değmeyin sevgisine ! Bin bir zorlukla atanıp gitmiş gencecik bir öğretmen. Belki de hayatında hiç soba yakmamış. Doğal gazlı evde büyü, sonra da git doğuya ya da bir köye. Hiç bilmediğin, her açıdan soğuk bir memleket. Seni ısıtan şey ise hayatında ilk defa yakacağın soba ve öğrencilerin.. Okulun imkan yetersizliklerinden bahsetmiyorum bile ya da çocukların imkansızlıklarından.. 3 ay tatili var diye çekilir mi bu eziyet ? Kaldı ki 3 ay dediğiniz tatil 3 ay bile değil..
Gittikçe zorlaşan atama şartlarına ne demeli ? Bu mesleğe gönül vermiş, ancak atanamamış binlerce öğretmen ! KPSS, sözlü mülakat, yetmedi 1 sene çalış görelim beğenirsek 4 sene sözleşmeli. Sonra işimize gelirse kadro ! Peki , 7 sene atanmak için bekler mi bir insan ? 4 sene bu işin eğitimi, 7 sene atama. 11 sene boyunca bir mesleğe gönül vermiş hala yılmamış kaç insan görebilirsiniz ki ? Hangi meslek adı verebilirsiniz ? Öğrencilerine kavuşmak için bekleyen, eğitim aşkıyla yanan öğretmenlerden başkası gelmez benim aklıma..
Bugün 24 kasım Öğretmenler Günü, ama yarım kalıyor insan işte. Göğsünü gere gere kutlayamıyor. ‘ Ben Öğretmenim ! ‘ diye gururlanamıyor gittikçe ayaklar altına alınan mesleğinden dolayı, atanamayan meslektaşlarından dolayı.. Ben derim ki, köy öğretmenlerinin hikayelerini okuyun biraz, atanamayan öğretmenlerin hikayelerini okuyun. Kalbiniz ısınacaktır,eminim. O zaman belki öğretmenler hakkında atıp tutmaktan vazgeçersiniz..
‘’ Paşam vekil maaşlarını düzenleyeceğiz, ne kadar verelim ?
- ATATÜRK; Öğretmen maaşını geçmesin ! ‘’
Başta Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tüm öğretmenlerimizin, benim gibi henüz öğretmen adayı olup kendini çoktan öğretmen gibi hisseden arkadaşlarımın öğretmenler günü kutlu olsun ! Hakkıyla öğretmen olabilmek duasıyla..
‘’Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Ben köy öğretmeniyim, bir bahçıvanım,
Ben bir bahçe suluyordum, gönlümden,
Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden,
Ne güller fışkırır çilelerimden,
Kandır hayattır, emektir benim güllerim,
Korkmadım, korkmuyorum ölümden,
Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin..
Ceyhun Atuf KANSU ‘’