Zahide Nurdan AT ve Kübranur AKCENGİZ
Bedenimi Dinliyorum Gözlerim Kapalı (Sezgisel Beslenme)
Son yıllarda bir çoğumuzun adını duyduğu hatta belki de bazılarımızın uygulamaya çalıştığı bir beslenme tarzıdır sezgisel beslenme. Aslında kelime anlamı olarak diyet kelimesi bir insanın yediği her şeyi ifade etse de biz de pek o anlamıyla kullanılmıyor. Daha çok kilo vermek uğruna kendimizi kısıtlamak, aç kalmak gibi kelimelerin karşılığı olarak kullanılıyor. Sezgisel beslenme işte bu yasaklamaların , kısıtlamaların önüne geçmeyi , bedenimizi dinlemeyi ve sürdürülebilirliği sağlamayı hedefleyen bir yaşam tarzı diyebilirim .
Aslında bizler doğduğumuzda , bebeklik döneminde vücudumuzun sinyallerini çok güzel okuyabiliyoruz. Bir bebek acıktığında karnının doyurulması için ağlar ve karnı doyurulur, karnı doyan bebek tabakta kalan yemeğe odaklanmaz , uzattığınız kaşığı almaz . Ancak zamanla yemezsen büyüyemezsin , az yedin, tabağında kalan lokma arkandan ağlar gibi algılarla çevremiz ve sosyal medya ortamları bizim algılarımızla oynuyor maalesef. Ve biz bedenimizin verdiği sinyalleri okuyamıyoruz veya yanlış okuyoruz. Sezgisel beslenmenin tam olarak yapmaya çalıştığı şey tıpkı bir bebeğin yaptığı gibi aç olduğunuzda yemek yemek , tokken yemekten kaçınmanızı sağlamaktır. Sezgisel beslenme sürecindeki altın kuralımız açlığımızın fiziksel açlık mı duygusal açlık mı olduğunun farkına varmaktır.
Fiziksel açlık kademeli olarak artan bir süreçtir. Yavaş yavaş gelişir, mide bağırsaklardan sesler gelebilir, açlığa bağlı olarak yorgunluk ve sinirlilik gibi durumlar görülebilir. Biyolojik bir süreçtir ve hormonların denetiminde ilerler.
Duygusal açlık ise stresliyken, üzüldüğümüzde veya kaygı gibi duyguların varlığında yemekle sakinleşmeye çalışmak veya mutlu olmaya çalışmak gibi eylemleri barındırır. Ancak yeme eyleminden sonra anlık gelen hazzın ardından pişmanlık hissedilebilir. İşte sezgisel beslenme bu iki durumu birbirinden ayırt etmeye ve ona göre yapılması gerekene karar vermeyi gerektirir.
Gelin birlikte sezgisel beslenmenin genel kurallarına bir bakalım:
1)Diyet mantığından uzaklaşın der. Burada kastedilen hayatınızın belli bir döneminde çok düşük kalorili veya yasaklarla kendinizi kısıtlayıp belli bir kiloyu verdikten sonra o dönemde kendinize yasakladığınız besinlerin daha cazip gelmesi ve süreç bitince yine o yiyeceklere sarılmanızı önlemek adına yasaklamalara ve kısıtlamalara pek sıcak bakmaz.
2)Sezgisel beslenme açlığınızı sevmeyi de öğütler. Açlık o kadar da kötü bir şey değil aslında, büyümemizi ve gelişmemizi sağlayan bir çok hormon dinlenme halinde ve açken salgılanır . Örneğin aralıklı orucun insülin direncini kırmada etkili olduğunu duyanlarınız olmuştur. Midemiz boşken vücut sindirim için harcayacağı enerjiyi doku onarımı, hastalık tedavisi için kullanabilir, böyle de düşünebiliriz. Ancak uzun süreli ve kontrolsüz açlıklardan bahsetmiyorum. Çünkü bu durum sizin kontrolsüz bir şekilde daha fazla yemenize de sebep olabilir veya yağ kaybı yerine kas kaybına sebep olmak gibi başka problemlere de sebep olabilir.
3) Tüm yiyeceklerle barışın, bir yiyeceği kendinize yasaklamanız sizde yoksunluk hissi oluşturarak o yiyeceği daha çok arzulamanıza neden olabilir. Yasaklar daima daha cazip gelmiştir. Siz bir yiyeceğe ‘bir daha yemeyeceğim.’ Şeklinde bir şartlanma getirirseniz beyniniz ‘daha sonra yemiyeceğim o zaman şimdi yiyebildiğim kadar yemeliyim.’ Gibi bir düşünce kalıbı geliştirebilir. O sebeple yasak yok her şeyi yiyebilirsiniz. Ancak şunu düşünmenizi tavsiye ederim. ‘ Ben bu yiyeceği daha önce defalarca kez tükettim. Tadını biliyorum evet bana anlık bir haz yaşatabilir, ancak sonrasında yaşadığım pişmanlık duygusunu da biliyorum. Evet yiyebilirim ama canım o kadar da istemiyor aslında.’ Yemeden önce durup sakince bunları düşünmenizi tavsiye ederim eğer hala yemek istiyorsanız ve pişmanlık yaşamayacağım diyorsanız , bedeninizin çöplük olmadığı bilincinde hareket ederek tüketebilirsiniz.
4)Diyet polisine karşı çık; örneğin kilo vermek istiyorsam karbonhidrat tüketmemeliyim gibi katı ve doğruluğu tartışılır konuların karşısında durmamızı siyah veya beyaz yerine gri çizgide kalmamızı özetler diyebilirim aslında.
5)Tokluğunuzu hissedin. Bu maddeden kastedilen tıka basa yemek, ya da uzun süreli açlıklar sonrasında gözü dönmüş bir şekilde yemeklere sarılmak değildir. Aldığımız her lokmanın farkında olarak nasıl ki açlığımızı hissediyorsak tokluğumuzun da farkında olmamızı özetler.
6)Tatmini keşfet. Tüm insanlık yaşamak için yiyenler ve yemek için yaşayanlar diye iki gruba ayrılmış olsa da aslında hepimiz yemek yemekten zevk alırız. Ki bu olması gerekendir. Yediğiniz her lokmanın tadına varın. Çünkü sevdiğimiz bir yemeği yediğimizde aldığımız tatmin duygusu farkında olmadan daha az yememizi sağlar, ancak tatmin olamazsak farkında olmadan o doyuma ulaşmak için daha fazla yeriz. Mesela bazen yoğunluktan açlığımızı geçiştirmek için yediğimiz gayet büyük bir dürüm bize doyum sağlatamaz ve biz üzerine acaba bir de çikolata mı yesem , tatlı mi yesem gibi taleplerle farkında olmadan daha fazla kalori de alabiliriz.
7)Duygularınızla yiyecekleri kullanmadan başa çıkın. Yazının başında da belirtmiştim, aslında bir çoğumuz duygusal açlıktan dolayı besinlerin anlık rahatlatıcı etkilerine sarılıyoruz. O an sizin öyle hissetmenize sebep olan her ne ise gidebiliyorsanız o durumun üzerine gitmenizi, yapamıyorsanız da yemek yerine farklı bir meşgale edinmenizi tavsiye ederim:)
8)Bedenine saygı duy. Bedenimizi olduğu haliyle sevmeyi başaramıyorsak aslında sezgisel beslenmeyi çok da doru bir şekilde uygulayamayabiliriz. Bedenimiz olduğu haliyle sevmeli ve saygı duymayı bilmeliyiz ki ona hak ettiği değeri verelim, özen gösterelim.
9) Egzersiz yapmak ,hareket halinde olmak. Kalori yakmak , incelmek, zayıflamak gibi amaçlar barındıran bir egzersiz süreci size zorunluluk hissiyatı verebilir. Bunları düşünmek yerine hangi hareketleri yapmaktan hoşlanıyorsunuz, ya da hangi sporla uğraşmak size daha eğlenceli geliyorsa bunlara yönelebilirsiniz.
10) Ve son cümlemi Psikolog Beyhan Budak’ın sözleriyle bitirmek istiyorum . Kendine iyi davran güzel insan. Aslında bedenimiz neye ihtiyacı olduğunu bize fısıldar. O fısıltıya kulak verin. Sağlıklı olmak demek her daim salatalarla, haşlanmış sebzelerle beslenmek demek değildir. Elbette ara sıra hamburger de yiyebilirim . Buradaki belirleyici bedenen ve ruhen tam bir iyilik halidir. Mevzu yediğiniz hamburger değil, sıklığıdır aslında ve onu tükettikten sonra ne hissettiğimizde gizli biraz da. Sağlıkla kalın bedeninize ve ruhunuza iyi davranın, bir sonraki yazımızda görüşmek üzere …
Diyetisyen Zahide Nurdan AT