Öznur Salkım
YOK EDİLEN UMUTLAR
Ne diyeceğimi ne demem gerektiğini bilemediğim bir konu bu.
İzlerken gözyaşlarına boğan, içinde onlarca keşke barındıran gerçek bir yaşam
Bu sabah araştırmacı gazeteci Müge Anlı' nın proğramında bir cinayet daha aydınlandı.
Ama bu cinayette madur olan taraf kimdi orası tartışılır bir durum.
Eğer hayatınızda bir cinayete şahit olmuşsanız daha önce; asla vurandan yana olmazsınız, benim gibi.
Çünkü kimsenin yaşam hakkı kimsenin elinde olmadığı düşüncesinde yaşarsınız.
Peki; ama bu kez suçlu olan kim.
Ölen kim?
Hiç kimse hayatını kendi seçemiyor.
Ya bastırılan, şiddetle korkutulan ya da mecbur bırakılarak bu hayatı yaşamak zorunda kalan, kadınların öykülerinden yanlızca birtanesi.
Çeşitli suçlardan dolayı sık sık hapishaneye giren bir adam.
Uyguladığı şiddetten dolayı ceza almasına rağmen, huyundan vazgeçmeyen bir adam.
İçip içip eve gelen, gelirken yanında kızı yaşında sevgililerini getiren, çocuklarının gözü önünde alem yaptığı söylenilen bir adam.
Arkadaşlarının, kızına yaptığı tacizi saklamaya çalışan bir adam.
Ve en sonunda elinde silahıyla karısına zorla senet imzalatmaya çalışan bir adam...
Sonrası mı!!!
15 yaşındasınız!
Arkadaşlarınız, babalarıyla yaşadığı anıları anlatıyor okulda.
Ya da babalar gelip, kızlarını alıyorlar okuldan.
Baka kalıyorsunuz, gözünüz kalıyor o manzarada,içinizde onlarca keşke!
Belki bende yaparım diye düşünüyorsunuz; ama eve döndüğünüzde ki o gerçek, sadece hayal olduğunu gösteriyor size.
Anneniz hem çok güçlü, hem de
hep çile çeken biri.
Git, diyorsunuz "Sizin için diyor." gidemiyor.
Kaldığı sürece hep bir çile, cefa, gözyaşı...
Günlerden yine öyle bir gün.
Elinde bir silahla, bir baba
Zorla bir senet imzalatmaya çalışıyor annenize.
İmzalatıyor da; ama alışkanlıktan ki şiddete devam ediyor.
15 yaşındasınız; hayatınızın en zor kararı.
Anneniz ölürse yapayalnızsınız; ama babanız ölürse, kurtulacağınızı düşünüyorsunuz.
Ateş alan silahtan çıkan kurşun babanıza denk geliyor.
Sonrası mı;
Sanki bu hayatı kolay yaşamış gibi çok zor bir tarafına daha sürüklenmek üzeresinizdir.
15 yaşında üniversite hayali kuran edebiyat okumayı planlayan biriyken baba katili damgası yiyeceksinizdir.
Her şeye rağmen annenizi kurtardığınızı düşüncesi içinizi kaplıyor.
Aklınızda keşkeler ...
Böyle olmasaydı bu sonuç olmayacaktı.
Buraya kadar hikayeyi anlatmak kolaydı aslında.
Anlayamadığım ve ne yazık ki hak veremediğim en acı yanı ceseti fırında yakmış olmalarıydı.
İnsan yazarken bile düşünerek yazıyor.
16 yaşında bir cinayete şahit olan biri olarak kurtuluşu böyle aramayı tercih etmelerine ne yazık ki hak veremiyorum.
Kızın itirafında en çok üzüldüğüm cümleleride;
Babam sabaha kadar yandı.
Ara ara gittim izledim.
İnsan babasını öldürmek ister mi
Ben böyle olmasını istemedim
Ama annem için değerdi.
Bütün hikayeler hep bir başkasını korumaya çalışırken yaşanır hayatta.
Bu bir imtihan.
Yaşaması ne kadar zorsa anlatması da bir o kadar zor olan bir imtihan.
Uslanmayan bir adamın mahvettiği genç bir hayatın öyküsü.
Şimdi bende soruyorum.
Suç kimin?
Baba olamayan babanın mı, esaretten kaçamayan annenin mi, onlarca gördüğü şiddete yeter artık diyen genç bir kızın mı?
Adalet dediğiniz insanın vicdanıdır.
Sizce suçlu kim?