Prof. Dr. Mustafa Koç
TAŞIYAN OLMAK: NEDEN VE SONUÇLARI
İnsanlar psikoterapiye iki temel nedenle başvuruyor denilebilir. Bunlardan birincisi, yaşadıklarını unutamayarak yardım isteyenler ve “ne olur unutmama yardım ediniz” diye psikoterapiye gelenlerdir. İkincisi ise, yaşadıklarını hatırlamada güçlük çekenlerdir ve onlar “ne olur hatırlamama yardım ediniz” diyenlerdir. Bu bağlamda psikolojik iyi oluş, unutmamız gerekenleri unutabilmek ve hatırlamamız gerekenleri hatırlayabilmektir şeklinde tanımlanabilir. Esas soru unutmamız gerekenleri nasıl unutabileceğimizdir. Unutmamız gerekenleri o kadar çok her yerde, her zaman ve herkesle hatırlarız ki bu hatırlamamız gerekenlere yer kalmayacağı anlamına gelmektedir. O halde esas soru şu olmalıdır. Unutmamı engelleyecek şekilde bu kadar çok şeyi ben nasıl biriktirdim olmalıdır.
Bu sorunun cevabı siz bir taşıyansınız şeklide olabilir. Bunun anlamı siz bir çok şeyi kendinizde yaşatmış, barındırmış, korumuş ve beslemişsiniz fakat bunların beklide hiç biri size ait olmayan şeyledir. Nasıl olduğuna birlikte bakalım. Arkadaşınızla tartışmışsınız üzüldünüz, kırıldınız, değersiz ve anlaşılmamış hissetiniz fakat bunu ona ifade etmek yerine kendi içinizde saklamış hatta karşınızdaki kişi bu duygu durumu içinde olduğunuzu anlar korkusu ile siz hissettiğiniz duyguların tam tersi duyguları dışa vurmuşsunuz. Eşinizle bir konuda ya da bazı konularda anlaşmazlığınız var ve siz bu konuları konuşmaktan, ifade etmekten korkarsınız. Çünkü eşinizin ya nasıl davranacağını öngöremezsiniz ya da daha önceki deneyimlerinize göre en uygun yöntemin susmak, ifade etmemek tam anlamıyla bastırmak. Bu ve benzer örnekler çoğaltılabilir.
Eğer yaşam tarzınız ya da insanlar arası iletişim tarzınız tamamen ve her konuda ve her zaman etkileşimde olduğunuz insanların ne hissedeceği üzerine kurgulanmış ve sizin ne hissettiğinizin bir önemi yok şeklinde ise gelinecek sonuç bitirilmemiş bir çok işin sizi yönetmeye başlayacağıdır. Bitmemiş bitirilmemiş işler nedir? Bitirilmemiş iş ifade edilmeyen duygulardır. Bir başka deyişle yaşadığınız, fark ettiğiniz ve tanımladığınız yani bir ad verdiğiniz halde ifade edemediğiniz her duygu bitirilmeyen bir iştir. Bu bağlamda bitirilmeyen işleri bitirmenin en işlevsel yolu bastırdığımız duyguları ifade edebilmektir.
Bitirilmeyen işlerin bir kısmı geçmişte, bir kısmı şimdiki zamandadır. Gelecekte ise bu yaşam tarzından vazgeçmeye ilişkin alınacak karar ve bu karar doğrultusunda ilişkilerin düzenlenmesi gerekir. Geçmişteki işlerin bitilmesi için yapılacak olan şey yüzleşmektir. Şimdiki zamanda oluşan bitirilmemiş işleri bitirmek için duyguların doğru kişiye, doğru şekilde, doğru yerde ve doğru zamanda ifade edilmesi gerekir. Doğru şekilde ifade etmek duyguyu hissettiren kişi değil onun davranışıdır.Örneğin beni kızdıran sen değilsin senin “………………..”davranışın beni kızdırıyor. Mesajlar, sen değişme davranışını değiştir. Bu şekilde bir daha bana davranmana izin vermiyorum. Ben senin düşündüğün ya da hissettiğin gibi biri değilim. Bu duygu ile yaşamayacağım yaşayacak biri varsa o da sensin.
Bunu yapmaz isek ne olur. Yapmadıysak ne oldu. Olan siz artık bir taşıyansınız. Kendin olma şansını kaybettin. Kimseyi suçlamaya hakkımız yok çünkü bu bizim seçimimizdi. Biz kendimizde herkesi var ettik fakat esas olan kendimi var edemedim. Bir başka deyişle herkes oldum fakat ben ben olamadım. En sonunda fark ettim ki kimse de ben olmadı. Otobiyografik hafızada “herkes ben olsun ya da benim gibi olsun” şeklinde oluşan bir yargı eninde sonun da kişiyi bu noktaya getirir. Bu nokta herkesi taşırsın amaç onlarda seni taşısın fakat fark edersin ki kimse seni taşımıyor ya da senin onları taşıdığın tarzda taşımıyor. Sonuç büyük bir hayal kırıklığı, , anksiyete bozukluğu, depresyon ….