Prof. Dr. Mustafa Koç

Sorun olmasın ya da sorunu çözmek için kullanılan baş etme yöntemleri...

Yazar: Prof. Dr. Mustafa Koç
Tarih:
Okunma: 1024
Yorum:
Yazı Boyutu: a - a - a - a
Paylaş:

Yaşadıklarımızdan daha çok yaşadıklarımıza yüklediğimiz anlamlar sorun olmaya başlamıştır.  Sorun olarak görülen yaşantılar kendi gerçekliği içinde değerlendirildiğinde temelde ortalama her insanın başına gelebilecek olaylar olduğu anlaşılacaktır. Maaşın yetmemesi, taksitleri ödeyememe, işlerin istendiği gibi gitmemesi, çocukların sınavı kazanamaması vb. Günümüz insanının bu durumlara ilişkin atfedebileceği anlam; Allah kahretsin her şey üst üste geliyor, hiçbir şey yolunda gitmiyor, bu dünyada yaşamanın ne anlamı varki vb. Düşünün sorun burada yaşadıklarımız mı? Yoksa bu duruma ilişkin yüklediğimiz anlam mı?  Neler oldu da ya da neler oluyor da günümüz insanı bu kadar kendisini çıkmazda ve bu aşmazdan kurtulmak için kendisini kaynak göremiyor?

            Bir günü nasıl yaşadığımızı, zamanımızı nasıl değerlendirdiğimizi ve var olan enerjimizi nasıl ve nereye harcadığımızı bir an durup sorgulayalım. Ayağınızı bastığınız yerden kaldırırsanız biri sizin dünyadaki yerinizi alır ve size yer kalmaz diye mi düşünüyorsunuz? Bulunduğunuz yer size ne kadar uygun ve gitmek istediğinize yer için bir kaynak mı?  Yoksa gitmek istediğiniz yere ulaşmanızı engelleyen temel faktörlerden biri mi? Bu sorulara cevap bulmak için ayağınızı bastığınız yerden kaldırın. Bunu hemen yapmalıyız çünkü fazla zamanımız yok. İnsanoğlunun sahip olduğu fakat hiç bir zaman değerini bildiği en önemli kaynaklardan biri de zamandır. Önemi, geçen zamanın asla bir daha geri gelmemesinden ileri gelmektedir. Şu an bulunduğunuz yerin sizin ne sağlayıp sağlamadığını test edebilmek için şu sorular sorulabilir. Şu an ne yapıyorsun? Yaptığın iş kimi ne kadar mutlu ediyor? Yaptığın işten dolayı daha sonra pişmanlık duyacak mısın? Daha sonra enerjini, şu anda yaptığın bir işin olumsuz sonuçlarını giderebilmek için mi kullanacaksın? Başkayı ikna edebilmek için ne kadar zamana ve enerjiye ihtiyacın olacak? Rahat bir uyku uyuyabilecek, yediğin yemeğin lezzetini alabilecek misin?  Yardıma muhtaç birine karşılık beklemeden yardım edebilecek misin? Kendine ve ailene ayırman gereken zamanı ayırabilecek misin? Bu ve benzer sorular çoğaltılabilir ve fark ettiyseniz bu soruların tümü hayata ve aslında “bu ana” ilişkindir.

Bu nokta da yukarıda sorulan sorulara cevap olabilecek ve alışkanlık haline geldiği için de bizi nasıl etkilediğine ilişkin bir farkındalığa sahip olmadığımız davranışlarımızdan bahsedelim. Kendimizden daha çok başkası için yaşıyoruz. Bir bilim adamı bu durumu “yaşanmamış yaşamlar” olarak çok güzel ifade etmiştir. Herkesi memnun etmeyi bu güne kadar hiç kimse başaramadı bundan sonra da başaramayacaktır. Sanırım bu  amaca ulaşmak için iki yanlışımız var. Birincisi böyle bir amacın olması, ikincisi de bu amaca ulaşmak için seçilen yöntemlerdir. Özellikle başka tarafından fark edilmek ve onu memnun etmek için seçilen yöntemler başlı başına bireyin iç dünyasında çözülmesi gereken bir sorun halini almaktadır. Bu durumu biraz daha netleştirmek için günlük yaşantımıza dönelim. Konuşma şeklimiz ve konuşurken kullandığımız kelimeler, giyim tarzımız, misafir ağırlama tarzımız, bir yanlışı veya doğruyu belirtebilmek için kullandığımız kelimeler, başkayı memnun etmek için doğruya yanlış, yanlışa doğru diyerek onay verilmesi vb. bu listeyi uzatmak mümkündür. 

Bu davranış tarzlarınsa sahip olan bireylerin ne kazandıkları ve ne kaybettiklerini siz isterseniz bir kağıt alın kağıdı ortadan ikiye bölün bir sütununa kazandıkları diğer sütuna kaybettikleri yazarak kendiniz karar verin. Ama biz burada sizin yazdıklarınıza ek olabilecek birkaç şey yazmaya çalışalım. Kazandıkları başlığı altında şunlar yazılabilir; başkası onu sevebilir, onunla birlikte olabilir, onu toplantılarına çağırabilir,   sosyal statüsü  daha yüksek olabilir, her akşam  çok lüks mekanlarda yemek yiyebilir ve toplantılara katılabilir. Bunlara ulaşmak için bireyin nasıl bir davranış örüntüsü içinde olması gerektiği yukarıda ortaya kondu tekrar bahsetmenin bir anlamı yoktur. Bu bireyin ne kaybettiğine gelince, yukarıda yapılan listelemeye gerek olmadığını düşünüyorum. Çünkü kaybedilen şeyi, yukarıda kazanç olarak yazılan durumlara bir o kadar daha eklense bile karşılayamaz.  Bu da bireyin  kendisidir. Kişilik, beni ben yapan, beni başkasından ayıran ve bana ait özelliklerimdir. İnsanın doğduğu anda başlayan bu ben olma savaşında kaybetmek veya kazanmak tek bir karara bağlıdır. Bu da bireyin kendi olma kararıdır. İşte bireyin psikolojik sağlığı da bu karara bağlıdır ve zaten psikolojik sağlığın bozulması ben olmaya çalışmanın bir sonucudur. Bu savaşı vermeyip başkanın kendisi için hazırladığı kalıplara girerek uyum yapmaya çalışan bireyin ulaşacağı nihai nokta kendine yabancılaşmadır. Kendine yabancılaşan birey başka tarafından çok kalay kullanılır hale gelmiştir. Kendisi olmayan bu roldeki bireyin hiçbir ilkesi yoktur. Böyle bir bireyi bal mumu heykeline benzetmek mümkündür. Kendisine verilen şekilde kalma eğilimi bir etki olmadığı sürece devam edecektir.

            Hiç kimse kendisi olmayan bir rolü uzun süre oynayamaz. Bu durumu depreme benzetmek mümkündür. Basit bir anlatımla deprem; yer altında biriken enerjinin  uygun bir yer bulduğunda yer üstüne çıkması olarak tanımlanabilir.  Her insanda da bir enerji var ve bu doğaldır. Önemli olan bu enerjinin uygun yollarla boşalımını sağlamaktır. Doğal olamayan, bir başka deyişle kendisi olmayan insanın yaşam tarzı ve bunu koruma çabaları bu enerjinin boşalmasını engellemektedir. Yer altında biriken enerjiyi zaman zaman boşaltabilme olanağına sahip olabilseydik sanırım depremler bu kadar korkutucu olmazdı. İnsanda biriken enerjisini uygun yollarla, bireyselliği ve sosyalliği başararak yapabilseydi ruh hastalıkları bu kadar korkutucu olmaz beklide ruh hastalıkları günümüzde bu kadar yaygın olmazdı. Çünkü yapılan bir çok araştırma fiziksel olarak algılanan hastalıkların bir çoğunun temelinde psikoloji rahatsızlıkların var olduğunu ortaya koymuştur.

            Bireyin bu şekilde temelde kendisi olmayan rolü oynaması -ki bu rol asla onun hiç bir alt benliğiyle uyuşmuyor- sonucu  ulaşmaya çalıştığı diğer bir amaç ise “rahat bir yaşam” dır denilebilir. Rahat bir yaşamdan kast edilen; yaşama dair engelleri hiçbir zorluk çekmeden aşmaktır. Hemen iş bulmak, hemen evlenmek, ev almak, borcu anında ödemek, üniversiteyi istediği an kazanmak, istediği iş yerinde çalışmak, istediği ilde çalışmak, sevdiği insanlarla çalışmak, hasta olamamak olunca hemen iyileşmek vb. Böyle bir yaşamı aynı zamanda stressiz bir yaşam olarak da tanımlamak mümkündür.

            Stressiz bir yaşam hayal edin ve bu hayalinizi biraz sürdürün eminim hayalinizde bile ne kadar sıkıcı bir yaşam demeye başlayacaksınız. Stresin insana olan katkıları, uyumu sağlayan bütünün bir parçası, yaşadığımızı fark ettiren temel unsurlardan biri ve beklide en önemlisi stresle baş eden insanın kendine verdiği değerdir. Çünkü bir engeli aşmak bireye insan olduğunu, yaşadığını, değerli ve önemli olduğunu hissettirir. Bu duyguları ancak bir engeli kendisi olmayı başararak aşan insanlar hissedebilir. Kendisi olmadan başka gibi davranarak veya suni yöntemlerle engelleri aşan insanlar ya bu başarıyı başkaya atfedecek veya yönteminden dolayı kendine verdiği değeri sorgulamaya başlayacaktır.

 

 

 

Yorumlar

Lütfen aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
  • Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
  • Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
  • Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
  • Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
  • Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
  • Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
  • Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
  • Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.