HaberHendek.Com Reklamları HaberHendek.Com Reklamları HaberHendek.Com Reklamları HaberHendek.Com Reklamları
Prof. Dr. Mustafa Koç

Prof. Dr. Mustafa Koç

SİZİN HİKÂYENİZİN BAŞLIĞI NEDİR?

Yazar: Prof. Dr. Mustafa Koç
Tarih:
Okunma: 1836
Yorum: 0
Yazı Boyutu:
Paylaş:

İnsan, düşündüklerinin, hissettiklerinin ve yaptıklarının bir bütünüdür. Ruh sağlığı da ne düşündüğümüz, ne hissettiğimiz ve nasıl davrandığımızla ilgilidir. İnsanlar benzer olaylara ilişkin farklı düşünce buna bağlı farklı bir duygu ve bu duyguya bağlı farklı davranışlar geliştirebilir. Örneğin, bir travmayı dünyanın sonu, her şeyin bitti an ya da hiçbir şey eskisi gibi iyi olmayacak şekilde değerlendiren bir kişi olabilir. Fakat aynı travma ile karşı karşıya kalan başka bir kişi bu durumu bir fırsat, gelişimin ve değişimin bir öncüsü olarak değerlendirebilir.   İnsanların düşündükleri, hissettikleri ve yaşadıklarının farklı olmasının bir nedeni de kullanılan dildir. Kullanılan dil sayesinde yaşanan olaya ilişkin bir hikâye oluşturulur, bu hikâyeye bir başlık konulur ve bu hikâyeye inanılmaya başlanır. Bu hikâyeye olan bağlılık daha sonra kişinin yaşam tarzına dönüşür ve değişmesi daha da zorlaşır. Örneğin eşi ile tartışan bir bayan yazacağı bu hikâye ile depresyona girebilir. Bu hikâyenin ana teması “eşim beni sevmiyor” başlığı da “ben değersiz bir insanım” olur. Aslında bu hikâyenin ana teması “insan zaman zaman eşi ile tartışabilmelidir” olsa ve “ben bunu yapabiliyorum” o halde “ben kendimi ifade edebiliyorum” şeklinde de bir başlığı olsaydı yaşanacak duygu değersizlik değil, rahatlık, değerlilik ve güçlü olmak şeklinde olurdu.  

Kullanılan dilin insan kişiliğinin ve oluşmasında ve ruh sağlığının şekillenmesinde son derece önemli olduğu bilinmektedir. İçsel konuşmalarımız olur ve bizler bu içsel konuşmalarımızı beynimizle yaparız. Beynimizle yaptığımız bu içsel konuşmalar bizim düşüncelerimizdir. Beyin bu içsel konuşmalara göre kendini programlıyor ve organların nasıl çalışması gerektiğini belirliyor. Arkanızdan yürüyen bir kişinin sizi talip ettiğini, uygun bir yerde size saldıracağını ve size zarar vereceğine ilişkin bir hikâye oluşturur iseniz beyin kalbe, kortekse, Limbik sistemimize, kaslara bu duruma hazır olma ve gelebilecek zararı engellemeye ilişkin hazır ol emri verir. Kullanılan dil ve buna bağlı oluşturulan hikâye ve bu hikayeye konulan başlık kişinin bu durumlarda nasıl davranacağını otomatikleştirmeye başlar. Daha sonra kişi aslında bu ve benzer durumlarda yaşadığı kaygının, korkunun ve hatta fobinin yersiz olduğunu bildiği halde kullandığı baş etme yöntemi olan kaçmaktan kendini kurtaramaz.

Yazılan bu hikayeler ve bu hikayelere konulan başlıklar o kadar belirleyici olur ki kişi çoğu zaman bu durumu istemeden aklıma geliyor, istemeden bu duygu beni kontrol ediyor ve saçma, boş ve gereksiz olduğunu bilsem de böyle davranmaktan kendimi kurtaramıyorum şeklin de ifade eder. Bu ifadeler her ne kadar inanılır gelmese de doğrudur. Çünkü bu şekilde düşünme, hissetme ve davranma yıllardır sürdüğü için otomatikleşmiştir. Otomatikleşen davranışlarda bilincin denetimi azalır. Kişi bunun farkında olmadan yaptığını söylerken temel nedenlerden biri budur. Diğer bir neden ise kişinin yıllar boyunca karşılaştığı ve engel olarak gördüğü durumlarla baş etmek içi kullandığı yöntemden başka bir yöntemi olmamasıdır. Yani kişi yıllarca sadece “kaçmayı” bir baş etme yöntemi olarak kullandıysa ki hikâyesinin ana teması “insanlara güvenme” ve bu ana tema uygun başlık “ben güçsüzüm” bu hikâye ve başlıktan ortaya çıkan en işlevsel baş etme yöntemi “kaçmaktır”  olacaktır. Savaşmak diye bir baş etme yönteminin de kullanılabileceği bir hikâye olmayınca baş etme hafızasında en iyi yol kaçmaktır. Çünkü beyin bütün organları bu baş etme yöntemine uygun olarak harekete geçirmektedir. Bu sürecin sonucunda da kişi kaçması gereken durumlar ile karşı karşıya geldiğinde bir çok bedensel tepkide ortaya çıkmakta hatta ilk olarak bu sürece beden tepki vermeye başlamaktadır. Beklenmedik panik ataklar bu duruma örnek verilebilir.  Kişinin yaşadığı durumlara ilişkin düşüncelerinin, duygularının ve davranışlarının işlevsel olmadığının farkında olmasına rağmen bu durumlarla baş etmek için kullandığı baş etme yöntemlerinde vaz geçememesinin yeni bir yöntemi kullanmaktan korkmasıdır. Bunun muhtemel deneleri arasında, yeni yönteme olan inancın düşük olması, yeni yöntemi kullanabilecek yeterlilikte kendi görememesi yani kendine olan inancın düşüklüğü ve sosyal destek sistemlerinin yetersiz olasıdır denilebilir.

Kişinin işlevsel olmamasına rağmen kullandığı baş etme yöntemini kullanmaya devam etmesinin bir nedeni de bu yöntem ile elde ettiği ikincil kazançların olmasıdır. Yani kişi kaçmanın doğru, işlevsel ve problemi çözmek için yeterli bir yöntem olmadığını bilir fakat bu sayede bir sorumluluktan kurtulur. Aslında ilk başta bu yöntemi karşılaştığı engelin oluşturduğu psikolojik baskıyı azaltmak için kullanmıştır ki bu birincil kazançtır. Zamanla bu duruma ikincil kazançlar da eşlik etmiştir. Örneğin, okul korkusu nedeniyle evde annesi ile birlikte oturan aslında “Ayrılma Anksiyetesi”  yaşayan bir çocuğun kaçarak elde ettiği bu birincil kazanca, annesinin ve babasının daha fazla ilgi, hoş görü ve esnekliği de eşlik edebilir.  İşte  o zaman çocuğun hem güvendiği insanlardan ayrıldığında yaşadığı kaygı azalmıştır (birincil kazanç) hem de daha fazla ilgi, hoş görü, onay kabul ve esneklik (ikincil kazanç) elde etmiştir. Sadece yapılacak tek iş kaldı o da yazılan hikayeye bir başlık yazmaktır. “Kaçmak En İyi Baş Etme Yöntemidir”

Ne yapmak gerekir? Dilerseniz bu sorunun cevabını sonraki yazıda verelim.

   

Yorumlar

Lütfen aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
  • Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
  • Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
  • Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
  • Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
  • Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
  • Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
  • Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
  • Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.