Prof. Dr. Mustafa Koç
Psikolojik mahkûmun gardiyanlari: şikâyet-eleştiri-suçlama
Hepimizin beklentileri, umutları, planları, ihtiyaçları ve başımıza gelmesinden koktuğumuz şeyler gelmesin diye aldığımız önlemlerimiz vardır. Bütün bu amaçlara ulaşmak için yaptıklarımız sonucunda elde ettiklerimiz ile hedeflediklerimiz arasındaki boşluluklar oluşabilmektedir.Bu sürecin başlaması, sürmesi ve sonlanması açısından herkes bir birine benzer. Yani her kes bu süreci kendine göre oluşturur ve yaşar. Fark,bu sürecin sonucunda hayal ettiğimiz yer ile bulunduğumuz yer arasındaki boşlukları doldurmak için yaptıklarımızdan kaynaklanmaktadır. Bir anlamda ruh sağlımızın hangi yönde gideceğini belirleyeni bir sürecin de başlaması demektir.
Hedeflenen yer ile bulunulan yer arasındaki mesafenin kabul edilemez bir çelişkide olmasının oluşturduğu psikolojik baskı ile başa çıkmak için yapılan davranışlardan üç tanesinden bahsedeceğim. Bunlar “şikayet”, “eleştirme” ve “suçlama” (ŞES) dır. Bu psikolojik baskıyı hisseden bireyler bu yöntemlerden sadece birini, ikisini ya da her üçünü de kullanabilir. Kişinin hangi yöntemi ya da yöntemleri kullanacağı kendini diğer insanlarla ilişkilendirme şekline göre farklılaşmaktadır.
Eğer kişi hedeflediği ya da ulaşmayı düşündüğü yer ile bulunduğu yer arasındaki çelişkiyi giderebilmek için ya da bu çelişkinin oluşturduğu psikolojik baskının etkisini azaltmak için kendini ve başkayı suçlamayı,elinde olanları fark etmesini engelleyecek şekilde farkındalığını azaltacak hatta yok edecek düzeyde şikayet etmeyi ve ilişkilerini bozacak düzeyde eleştirmeyi tercih ederse ruh sağlığının bozulması süreci başlamış ve hızlı bir şekilde uyum ve işlevselliğin bozulmasına kadar gidebilecek bir hal alabilir.
Eğer kişi bu sürecin sonucunda hedeflediği yerde olmasını engelleyen faktörlerin gerçekten ne olduğunu objektif bir şekilde değerlenilebilirse, şu anda bulunduğu yere ulaşabilmek için elinden geleni ertelemeden, vazgeçmeden ve kapasitesi ölçüsünde hedefine ulaşmak için bir anlamda savaşmış ise ve bundan emin ise, şikâyet yerine şükrederek, eleştirmek yerine anlayarak ve suçlama yerine de kabullenme ile bu sürece tepki verirse kişi huzur içinde kendi olabilmenin hafiliğini yaşar. Çünkü şikâyet beraberinde sıkıntıyı getirir. Şükretmek ise kişinin hakkını ve haddini bilmesini sağlar ki bu da elinde olanın kıymetini anlamasını sağlar. Eleştirmek aynı zamanda hem yapanda ham de yapılanda olumsuz duyguların oluşmasını sağlayan bir fabrika gibi çalışır.Sürekli tetikte olmayı gerektiren bir yaşam tarzı gerektirir. Böyle bir yaşam tarzına sahip olan kişilerle yaşamak zor hatta neredeyse imkânsızdır.Bunu yerine anlamak bireye hataya karşı esnek, hoş görülü olmayı ve affedebilmeyi sağlar. Eleştiri bireyin bitmeyen işlerini bitirmesi yerine artmasına neden olur anlamak ve buna bağlı affetmek bitmeyen işlerin bitirilmesini sağlar. Suçlamak, sorumluluktan kaçmanın bir diğer yoludur. Sorumluluktan kaçmak bireyin kimlik karmaşası yaşamasına ve gerçeklerle yüzleşmesini engeller. Sorumluluktan kaçmak onu kabullenmekten daha zordur. Çünkü sorumluluktan kaçmak durumunda kalan insanın zaman en büyük düşmanı haline gelmektedir.Zaman ona her an yapması gerekenleri hatırlatmaktadır. Bunun sonucunda kişi zamanı öldürmek için zaman kazanmaya çalışmaktadır. Suçlama yerine kabullenme, sorumluluk almayı gerektirir. Sorumluluk duygusu insanı olgunlaştırır, zordur ama insanı insan yapan duygulardan biridir.
Unutmayın psikolojik olarak bizi mahkum eden ve bu mahkumiyetin sürmesine neden olan bu gardiyanları(şikayet, eleştiri ve suçlama) bizden başkası oluşturmuyor. Bu bağlamda, “Allahım beni benden koru” söz çok anlamlıdır.
Hedeflenen yer ile bulunulan yer arasındaki mesafenin kabul edilemez bir çelişkide olmasının oluşturduğu psikolojik baskı ile başa çıkmak için yapılan davranışlardan üç tanesinden bahsedeceğim. Bunlar “şikayet”, “eleştirme” ve “suçlama” (ŞES) dır. Bu psikolojik baskıyı hisseden bireyler bu yöntemlerden sadece birini, ikisini ya da her üçünü de kullanabilir. Kişinin hangi yöntemi ya da yöntemleri kullanacağı kendini diğer insanlarla ilişkilendirme şekline göre farklılaşmaktadır.
Eğer kişi hedeflediği ya da ulaşmayı düşündüğü yer ile bulunduğu yer arasındaki çelişkiyi giderebilmek için ya da bu çelişkinin oluşturduğu psikolojik baskının etkisini azaltmak için kendini ve başkayı suçlamayı,elinde olanları fark etmesini engelleyecek şekilde farkındalığını azaltacak hatta yok edecek düzeyde şikayet etmeyi ve ilişkilerini bozacak düzeyde eleştirmeyi tercih ederse ruh sağlığının bozulması süreci başlamış ve hızlı bir şekilde uyum ve işlevselliğin bozulmasına kadar gidebilecek bir hal alabilir.
Eğer kişi bu sürecin sonucunda hedeflediği yerde olmasını engelleyen faktörlerin gerçekten ne olduğunu objektif bir şekilde değerlenilebilirse, şu anda bulunduğu yere ulaşabilmek için elinden geleni ertelemeden, vazgeçmeden ve kapasitesi ölçüsünde hedefine ulaşmak için bir anlamda savaşmış ise ve bundan emin ise, şikâyet yerine şükrederek, eleştirmek yerine anlayarak ve suçlama yerine de kabullenme ile bu sürece tepki verirse kişi huzur içinde kendi olabilmenin hafiliğini yaşar. Çünkü şikâyet beraberinde sıkıntıyı getirir. Şükretmek ise kişinin hakkını ve haddini bilmesini sağlar ki bu da elinde olanın kıymetini anlamasını sağlar. Eleştirmek aynı zamanda hem yapanda ham de yapılanda olumsuz duyguların oluşmasını sağlayan bir fabrika gibi çalışır.Sürekli tetikte olmayı gerektiren bir yaşam tarzı gerektirir. Böyle bir yaşam tarzına sahip olan kişilerle yaşamak zor hatta neredeyse imkânsızdır.Bunu yerine anlamak bireye hataya karşı esnek, hoş görülü olmayı ve affedebilmeyi sağlar. Eleştiri bireyin bitmeyen işlerini bitirmesi yerine artmasına neden olur anlamak ve buna bağlı affetmek bitmeyen işlerin bitirilmesini sağlar. Suçlamak, sorumluluktan kaçmanın bir diğer yoludur. Sorumluluktan kaçmak bireyin kimlik karmaşası yaşamasına ve gerçeklerle yüzleşmesini engeller. Sorumluluktan kaçmak onu kabullenmekten daha zordur. Çünkü sorumluluktan kaçmak durumunda kalan insanın zaman en büyük düşmanı haline gelmektedir.Zaman ona her an yapması gerekenleri hatırlatmaktadır. Bunun sonucunda kişi zamanı öldürmek için zaman kazanmaya çalışmaktadır. Suçlama yerine kabullenme, sorumluluk almayı gerektirir. Sorumluluk duygusu insanı olgunlaştırır, zordur ama insanı insan yapan duygulardan biridir.
Unutmayın psikolojik olarak bizi mahkum eden ve bu mahkumiyetin sürmesine neden olan bu gardiyanları(şikayet, eleştiri ve suçlama) bizden başkası oluşturmuyor. Bu bağlamda, “Allahım beni benden koru” söz çok anlamlıdır.