Prof. Dr. Mustafa Koç
Içimdeki ben
Olmamız mümkün olmayacak bir kişi olmaya çalışmak yerine ne olabileceğimizi fark etmek en önemli gelişmedir. Böyle olunca zamanımızı ve enerjimiz saklanmak, kaçmak ya da rolde role girmek yerine olduğumuz gibi davranarak mutlu olmayı da başarabiliriz. Olmam mümkün olmayacak benle uzlaşmaya çalışmak yerine olabileceğim benle uzlaşmaya çalışmak beni diğerlerinden farklı kılan en temel özelliğimdir.Aşağıdaki hikâyeyi bir dostum ban gönderdi. Hikâyeler, düşündüklerimiz doğrulayan, eksiklerimiz gideren yanlışlarımız düzeltme imkânı veren belki de en önemlisi bizi düşündürebildikleri için çok önemli kaynaklardır. Bu bağlamda bende bu hikâyeyi sizinle paylaşıyorum.Kaynağını bilemediğim için kaynak veremiyorum.
Bir gün yetkili ve etkili ama bir o kadarda kibirli bir adama resminin çizilmesini teklif etmişler. Adam büyük bir kibir ve gururla arkadaşlarının bu teklifini kabul etmiş. Gitmişler ressamın yanına. Ressama bunun resmini çizmelerini rica etmişler. Sanatkârlar devamlı iç dünyalarıyla hesap içinde olurlar. Onların nesnelere bakışları normal insanlar gibi de değildir. Arkadaşlarının getirdiği adama şöyle bir bakar ve peki der. Adama bir sandalyeye oturmasını söyler. Adam sandalyeye oturur,ressam işine dalar. Ama resim çizme ile ilgili değil lüzumsuz işlerle uğraşır. O gün ressam hiç tuvaline dokunmaz. Fırçalarını eline almaz.
Yarın gel diye adamın suratına bile bakmadan atölyesinden gönderir. Adam çok kızmıştır ama çaresiz ertesi günü yine ressamın yanına gelir. Sandalyeye oturur. Hiçbir şey olmamış gibi ressam yine başka işlerle uğraşır. Adam gittikçe sinirlenir ve söylenir dururmuş. Bu işkence bir hafta sürmüş. Bir haftanın sonunda hırsına mağlup olan adam el kol hareketleri ile ressama hakaretlerle bağırmaya başlamış. Gitmek üzere sandalyesinden ayağa kalkmış ve bütün hiddetiyle de hakaret etmiş. Ressam, lütfen olduğunuz gibi kalın der ve fırçasını eline aldığı gibi birkaç hareketle adamın resmini çizer. Adam çizilen resmine bakar. Ama hiç mutlu değildir. Mutluluk bir yana çok hiddetlenmiştir. Çünkü resimdeki adam aynada gördüğü kendisine benzemiyordu. Korkunç bir yaratık gibi geldi. Avazı çıktığı kadar bağırdı.
- Bu resimdeki adam ben değilim. Ben böyle adam olamam. Bu nerden çıktı böyle? Meşhur ressam Pablo Picasso cevabı yapıştırır. - Bu resimdeki adam görünen sen değilsin. Bu resimdeki adam içinde yaşattığın "sen" dir. Biz ressamlar insanın dışındakini değil içindeki
kişinin resmini çizeriz.
Bir gün yetkili ve etkili ama bir o kadarda kibirli bir adama resminin çizilmesini teklif etmişler. Adam büyük bir kibir ve gururla arkadaşlarının bu teklifini kabul etmiş. Gitmişler ressamın yanına. Ressama bunun resmini çizmelerini rica etmişler. Sanatkârlar devamlı iç dünyalarıyla hesap içinde olurlar. Onların nesnelere bakışları normal insanlar gibi de değildir. Arkadaşlarının getirdiği adama şöyle bir bakar ve peki der. Adama bir sandalyeye oturmasını söyler. Adam sandalyeye oturur,ressam işine dalar. Ama resim çizme ile ilgili değil lüzumsuz işlerle uğraşır. O gün ressam hiç tuvaline dokunmaz. Fırçalarını eline almaz.
Yarın gel diye adamın suratına bile bakmadan atölyesinden gönderir. Adam çok kızmıştır ama çaresiz ertesi günü yine ressamın yanına gelir. Sandalyeye oturur. Hiçbir şey olmamış gibi ressam yine başka işlerle uğraşır. Adam gittikçe sinirlenir ve söylenir dururmuş. Bu işkence bir hafta sürmüş. Bir haftanın sonunda hırsına mağlup olan adam el kol hareketleri ile ressama hakaretlerle bağırmaya başlamış. Gitmek üzere sandalyesinden ayağa kalkmış ve bütün hiddetiyle de hakaret etmiş. Ressam, lütfen olduğunuz gibi kalın der ve fırçasını eline aldığı gibi birkaç hareketle adamın resmini çizer. Adam çizilen resmine bakar. Ama hiç mutlu değildir. Mutluluk bir yana çok hiddetlenmiştir. Çünkü resimdeki adam aynada gördüğü kendisine benzemiyordu. Korkunç bir yaratık gibi geldi. Avazı çıktığı kadar bağırdı.
- Bu resimdeki adam ben değilim. Ben böyle adam olamam. Bu nerden çıktı böyle? Meşhur ressam Pablo Picasso cevabı yapıştırır. - Bu resimdeki adam görünen sen değilsin. Bu resimdeki adam içinde yaşattığın "sen" dir. Biz ressamlar insanın dışındakini değil içindeki
kişinin resmini çizeriz.