Prof. Dr. Mustafa Koç

HİKÂYEMDE BAŞROL OYNUYORMUŞUM

Yazar: Prof. Dr. Mustafa Koç
Tarih:
Okunma: 1790
Yorum:
Yazı Boyutu: a - a - a - a
Paylaş:

Hikâye, her şeyin ve her kesin bir hikâyesi vardır. Her hikâyede kullanılan dil de farklıdır.  Tıp doktoruna gidersiniz yaşadığınız fiziksel rahatsızlığın bir geçmişi yani bir hikâyesi vardır ve onu bilmek ister. Aynı rahatsızlığa sahip bir başka kişinin hikâyesi farklıdır. Bir psikolojik danışmana gider ve yaşadığınız psikolojik problemin hikâyesini anlatırsınız. Problem ne zaman başladı? nasıl başladı, nasıl gelişti, kimle artırıyor ya da kimle azalıyor, nerde artıyor ya da azalıyor ve bu güne kadar baş etmek için neler yaptın gibi sorularla problemin öz geçmişini belirler ki bu son derece önemlidir.  Daha sonra kişinin öz geçmişine ilişkin bilgi edinmeye çalışılır. Nasıl bir çocukluk geçirdi, anne-baba- kardeş ilişkileri nasıldı, okula başlama nasıl oldu, okulda arkadaş ilişkileri nasıldı, gençlik ve bu dönemde yaşanan gelişimsel sorunlarla nasıl baş etti, sosyal destek sistemleri işlevsel mi vb. sorularla kişi hakkında bilgi alınır. Yani hem birey hem de yaşadığı problemin öz geçmişi hakkında bilgi sahibi olmadan ona yardım etmek zorlaşır.

Her birey bu sorulara cevap verirken bir şeyin farkına varmaz belki de varamaz. Çünkü bu otomatikleşmiş bir hal almıştır. Çünkü kişi yaşadığı sorun (fiziksel ya da psikolojik) hakkında kendi kendine konuştu, yakın bulduğu kişiye anlattı, rüyasını gördü, uzmana anlattı yani farkında olmadan bir hikâye yazdı. Burada ya da bu süreçte önemli olan bir faktör de kişinin yazdığı bu hikâyeyi nasıl yazdığıdır. Bir başka deyişle bu hikâyeyi yazarken kullandığı dildir. İnsanların özellikle ruh sağlıklarını ve fiziksel sağlıklarını etkileyen önemli bir faktör yaşanılan problemin ya da engelin nasıl ifade edildiği yani kullanılan dildir.

 Bir çok insan bir birine benzer problemlilik durumları ile karşılaşır fakat bu durumlara verilen fiziksel ve ruhsal tepkiler farklılaşmaktadır. Bu farklılaşmaya neden olan faktörlerden biri de insanın hem kendini hem de yaşadıklarını ifade etme tarzıdır denilebilir. Örneğin, stresi ele alalım. Dünyada stres yaşamayan insan var mıdır? Sanırım bu sorunun cevabı yoktur. İnsan doğduğu anda stres başlıyor denebilir. Nefes almak ve aldığımız nefesi vermek, aç olduğumuz hissetmek, üşüdüğümüzü hissederiz, korktuğumuzu, kaygı duyduğumuzu, mutlu olduğumuz ya da olmadığımızı. Hissettiklerimiz ister olumlu olsun ister olumsuz olsun bizde bir baskı oluşturur. Bu baskının adı strestir. Yani stres bizim uyum yapmamızı sağlayan sürecin bir parçasıdır.  Stres ya engel olarak görülür ya da kişiyi harekete geçiren dinamik bir güç olarak yaşanır. İşte bu farklığı ortaya çıkaran kişinin bu durumu nasıl ifade ettiğine bağlı olarak farklılaşabilir.

Gelin bu günden itibaren kendimiz ve yaşadıklarımızla ilgili yazdığımız ve her yerde ve her zaman okuduğumuz ve buna göre tepki verdiğimiz hikâyeyi öncelikle fark edelim. Güne nasıl başlıyorsunuz ve güne başlarken ilk yaptığınız şeyin aslında otomatikleşmiş bir şekilde bu hikâye ya da hikâyeleri okuyarak başladığınız fark edin. Kendinizi kiminle ilişkilendiriyorsunuz ve bu ilişkilendirme sonucu oluşan hikâyeyeler dikkat edin. Örneğin kendinizi eşinizle ilişkilendirdiğinizde ne tür duygularınız oluşuyor? Bu duyguları oluşturan faktörün aslında sizin yazdığınız ve okuyarak otomatikleşerek hem duygusal hem de fiziksel tepkilerinizin belirleyicisi olduğunu fark edin. Gelin bu gün asla değiştiremeyeceğimiz geçmişi değiştirmek için yazdığımız hikâyeyi fark edin. Geçmişi ve yaşadıklarınızı değiştirmek imkânsızdır fakat geçmişe ilişkin yazdığınız hikâyeyi değiştirebilirsiniz çünkü bu sizin elinizde olan tek şeydir.   Geli bu gün değiştirmemiz gereken hikâyelerin bir listesini yapalım ve değiştirmeye en hazır olandan başlayarak bir adım atalım. Bu sürece başlamaya karar verirseniz büyük başarılar beklemeyin en küçük ve sizde en ufak bir değişiklik yaptıysa, uykunuza birazda olsa olumlu olarak yansıdıysa asla vaz geçmeyin. Bu bir iyilikse ki kesinlikle bir iyiliktir bunu hak eden gerçek anlamda hak eden sizden başkası değildir. Emin olun yapmaya karar verirseniz kendiniz için olan her şey etkileşimde olduğunuz ya da olacağınız herkese bir iyilik olacaktır. Çünkü kendine iyilik yapmayı bilmeyen ya da başaramayan kişi hiç kimseye gerçek anlamda iyilik yapamaz. Bu anlayıştan çok uzak yetiştirildik, çünkü bu anlayışta olmayı “bencillik” olarak tanımladılar. Bu çok yanlış tanımladır. Esas tanımlama “ kendi olmaktır” Bizi biz yapacak ve olduğumuz gibi davranacak yeni hikayeler yazmaya ve yazmak isteyenlere katkı sağlaması dileğiyle…..

 

Yorumlar

Lütfen aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
  • Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
  • Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
  • Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
  • Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
  • Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
  • Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
  • Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
  • Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.