Prof. Dr. Mustafa Koç
Gelin-kaynana cephelerinde bitmeyen savaş
Bazen isteyerek bazen de istemeyerek bazı durumlarda da insanlar özellikle anlatma ihtiyacı hissederek danışmanlık almaya geldiklerinde duyuyoruz “aslında biz eşimle severek evlendik iyide anlaşıyoruz sırf annesi yüzünden anlaşamıyoruz ya da boşandık” sözünü.Bu söz yaşanan duruma ilişkin ister gerçeği yansıtsın ister bir akla uydurma olsun gelin kaynana anlaşmazlığı evrensel bir olgudur. “Bunun temel nedeni nedir?” sorusunu cevaplamak için uzmanlar farklı kaynaklara ve gerekçelere atıflarda bulunmaktadır.Bunlara ek olabilecek ve bu durumu yaşayan gelin ve kaynanalara davranışlarının esas nedenine ilişkin bir farkındalık kazandırmak amacıyla bu yazı yazılmıştır.
Her insanın kendini güvende hissetme ihtiyacı en temel duygudur. Bu duygu olmadan insanın diğer duyguları yaşaması ancak “yaşıyormuş” gibi olmasına neden olabilir.Örneğin güven duygusu olmadan bağımsızlık duygusunun yaşanması pek olası değildir. Ancak bağımsız gibi olmaya çalışırsınız ki bu yaşam tarzı insanı çok yorar. İnsan dünyaya geldiğinde ilk edindiği ya da edinmesi gereken duygu güven duygusudur. İlk yaşlarda bu duygunun hissedilmesi tutarlı, rutin ve öngörülebilir bir ortama bağlıdır. Yaş ilerledikçe insan bu güven duygusunu farklı formlarla elde etmeye başlar ki bunun en işlevsel yolu kişilerarası iletişimdir. Her insan kendisini bir diğer insanla ilişkilendirir ve bir anlamda güvenebileceği bir sığınak elde eder. Elde edilen ve güven duygusunun yaşanmasına neden olan bu sığınak artık o insanın kalesi gibidir. Bundan sonra bütün amaç bu kaleye yapılacak olan saldırıları her ne pahasına olsa da savunmaktır.
Anneler için çocukları ve özellikle de erkek çocukları onların sığınakları ve kaleleridir. Bu kalelerin elden gitmesini yukarıda bahsedilen gerekçeler çerçevesinde istemezler.Bazen bilerek bazen de bilmeyerek bu sığınaklara ilişkin bir diğer insanın da beklenti oluşturmasına izin verilir fakat bu bir takım şartlara bağlıdır. Bu şartlar bu kalenin giriş anahtarı annede olacak ve bu bağlamda kontrolü elinde tutacaktır. Çünkü ihtiyaç duyduğunda kimseden izin almadan kaleye girmeli ve istediği kadar orada kalmalıdır.Kalenin yeni sahibi olan ya da yeni sahibi olduğunu sanan kişi (gelin) bu durumu fark edince ilk iş olarak giriş kapısının anahtarlarını ve varsa kalenin şifresini değiştirir. Bu önlemler kaçınılmaz sonun başlangıcıdır(gelin kaynana tartışmaları).
“Çözüm nedir?” sorusu o zaman akla gelmektedir. Çözüm; bu kale her ikisine de yeter, sadece bu sığınağı nasıl ortaklaşa kullanabileceklerini bilmeleridir. Anne bu sığınağa ilişkin beklentilerinin bir kısmından vazgeçmeyi bilmelidir. Anahtarların birçoğunu yeni kullanıcıya verebilmelidir. “İhtiyacı olduğunda” bu sığınağın her zaman kendisine açık olduğunu bilmelidir. Yeni kullanıcı yani gelin de sığınağı tamamen sahiplenmemelidir. Kendisinden başka hiç kimsenin bu sığınağa girme hakkı yoktur şeklinde düşünmemelidir. Annenin zaman zaman gelip bu sığınakta kalması, sığınağın yenilenmesi ve nurlanması demek olduğunu bilmelidir.Eğer her iki taraf bu yeni sürece kendilerini hazırlamaz,bu süreci bir güç göstergesi ve savaş olarak yaşarlarsa ortada sığınılacak bir kale de kalmayabilir. Benden söylemesi…
Her insanın kendini güvende hissetme ihtiyacı en temel duygudur. Bu duygu olmadan insanın diğer duyguları yaşaması ancak “yaşıyormuş” gibi olmasına neden olabilir.Örneğin güven duygusu olmadan bağımsızlık duygusunun yaşanması pek olası değildir. Ancak bağımsız gibi olmaya çalışırsınız ki bu yaşam tarzı insanı çok yorar. İnsan dünyaya geldiğinde ilk edindiği ya da edinmesi gereken duygu güven duygusudur. İlk yaşlarda bu duygunun hissedilmesi tutarlı, rutin ve öngörülebilir bir ortama bağlıdır. Yaş ilerledikçe insan bu güven duygusunu farklı formlarla elde etmeye başlar ki bunun en işlevsel yolu kişilerarası iletişimdir. Her insan kendisini bir diğer insanla ilişkilendirir ve bir anlamda güvenebileceği bir sığınak elde eder. Elde edilen ve güven duygusunun yaşanmasına neden olan bu sığınak artık o insanın kalesi gibidir. Bundan sonra bütün amaç bu kaleye yapılacak olan saldırıları her ne pahasına olsa da savunmaktır.
Anneler için çocukları ve özellikle de erkek çocukları onların sığınakları ve kaleleridir. Bu kalelerin elden gitmesini yukarıda bahsedilen gerekçeler çerçevesinde istemezler.Bazen bilerek bazen de bilmeyerek bu sığınaklara ilişkin bir diğer insanın da beklenti oluşturmasına izin verilir fakat bu bir takım şartlara bağlıdır. Bu şartlar bu kalenin giriş anahtarı annede olacak ve bu bağlamda kontrolü elinde tutacaktır. Çünkü ihtiyaç duyduğunda kimseden izin almadan kaleye girmeli ve istediği kadar orada kalmalıdır.Kalenin yeni sahibi olan ya da yeni sahibi olduğunu sanan kişi (gelin) bu durumu fark edince ilk iş olarak giriş kapısının anahtarlarını ve varsa kalenin şifresini değiştirir. Bu önlemler kaçınılmaz sonun başlangıcıdır(gelin kaynana tartışmaları).
“Çözüm nedir?” sorusu o zaman akla gelmektedir. Çözüm; bu kale her ikisine de yeter, sadece bu sığınağı nasıl ortaklaşa kullanabileceklerini bilmeleridir. Anne bu sığınağa ilişkin beklentilerinin bir kısmından vazgeçmeyi bilmelidir. Anahtarların birçoğunu yeni kullanıcıya verebilmelidir. “İhtiyacı olduğunda” bu sığınağın her zaman kendisine açık olduğunu bilmelidir. Yeni kullanıcı yani gelin de sığınağı tamamen sahiplenmemelidir. Kendisinden başka hiç kimsenin bu sığınağa girme hakkı yoktur şeklinde düşünmemelidir. Annenin zaman zaman gelip bu sığınakta kalması, sığınağın yenilenmesi ve nurlanması demek olduğunu bilmelidir.Eğer her iki taraf bu yeni sürece kendilerini hazırlamaz,bu süreci bir güç göstergesi ve savaş olarak yaşarlarsa ortada sığınılacak bir kale de kalmayabilir. Benden söylemesi…