Mesela her zaman dolu olan Hendek-Adapazarı araçlarında seyahat ettiğinizi düşünün. Yaşlı bir kadın ayakta yer bekliyor, genç bir çocuk oturuyor. Birçok şey düşünebiliriz. ‘Şu terbiyesize bak… Hiç aldırmıyor bile, hiç edep kalmamış’ veya ‘şu kadına bak ısrarla çocuğa baskı yapar gibi bakıyor, belli ki çocuk çok yorgun veya sıkıntısı var. Bu yaşlıları anlamak çok güç’ diyebiliriz.
Öte yandan belki de hiç ilgilenmez ve bu durumu farketmeyiz. Ya da yetkililere sinirlenebilir: ‘Bu arabaların tıklım tıklım olduğunu gören yok heralde!’ diye sitem edebiliriz. Görüldüğü üzere konu, durum, olay ne olursa olsun bize bizimle ilgili bir şeyler söylerler. Hem de her birimize farklı farklı…
Psikoloji için beynimizde ‘ALGI’ olarak nitelendirdiğimiz bir süzgeç vardır. Bu süzgeç; çevremizdeki uyarıcıların bizim daha önce yaşadıklarımız ve öğrendiklerimiz çerçevesinde yorumlanmasını sağlar. Örneğin soba; daha önce elini yakan için sıcak, başında kahve yudumlayıp kestane közleyen için huzurdur. Araba; kaza geçiren için risk, hastaneye yetişen için nimettir. Yağmur; aşıklar için romantizm, çiftçi için bereket, takım elbise için rezalettir.
İşte bu yüzden bir şeyin psikolojik bir problem olması için bu şeyin bizim için kötü şeyler söylüyor olması gerekir. Sen yetersizsin der kimi zaman, kimi zaman ise sen değersizsin, çaresizsin der. Evet belki bir zamanlar gerçekten çaresiz kaldınız belki yetersiz, belki değersiz ancak bu hâlâ devam ediyor mu dersiniz?
Geçmiş ve hayat hiçbir zaman bütünüyle kötü veya iyi değildir. Yani yaşam ne siyahtır ne beyaz: yaşam gridir. Oysa bazen geçmişe bakınca sadece siyahlıkları hatırlıyor gibi hissedebiliriz. Çünkü beynimiz orada takılı kalmıştır. Bilgi akışı tıkanmış ve bilgi işlenememiştir. Bunun en net delili 50 yaşındaki çocuklardır. Çocukluğundaki değersizlikleri hatırladığında sesi çocuklaşan, mimikleri değişen kişi için bu geçmiş sorunları çözülmedikçe bedeni kaydetmiş olduğu bu tepkileri ilk bulduğu fırsatta göstermeye devam edecektir. Beyni, en zayıf zamanında bu olumsuz inançları kusmaya çalışacaktır. Bu yüzden öfkeliyken, uyurken veya narkoz etkisindeyken kişiler istemsizce kendi olumsuz inançlarını kaçırıverirler ağızlarından. İşlemlenmemiş duygular, bedensel belirtiler, düşünceler de bahsettiğimiz algı süzgeci gereği söylenmemiş-ifade edilmemiş davranışları, sözleri ve çığlıkları fısıldar. Ta ki bunları kişi fark edene dek…
EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme) savaş stresi, taciz, doğal afetler veya çocukluk döneminde yaşanan üzücü olaylar gibi rahatsız edici yaşam deneyimlerinin neden olduğu duygusal sorunların yanı sıra, fobi, performans kaygısı, panik bozukluk, beden algısının bozukluğu, çocuklarda travma belirtileri, yas, kronik ağrı, taciz, tecavüz ve başka sorunların tedavisinde kullanılan psikolojik bir yöntemdir. EMDR, psikodinamik, bilişsel, davranışsal ve danışan merkezli yaklaşımlar gibi çok iyi bilinen farklı yaklaşımların öğelerini bir araya getiren bir yöntemdir (Shapiro, 2001). -Bahsedilen problemlerin çözümünde bu yöntemi kullanmaktayım. Yine yakın zamanda bu konuyla ilgili olarak seminerler yüz yüze ve canlı yayınlar aracılığıyla verilecektir.-
O halde kararınızı siz verin: Değersiz misiniz, değer siz misiniz?
Sevgi, saygı ve sağlık dileklerimle.
Psikolojik Danışman Kerem Karagöz