Psikolojik Danışman Kerem Karagöz “Geçtiğimiz günlerde Prof. Dr. Üstün Dökmen hocanın bir sözü sosyal medyada çok tartışılan bir konu olmuştu: ‘Başörtülü psikolog, başörtülü psikiyatrist, başörtülü PDR uzmanı olması meslek etiğine aykırıdır. Nötr olamazlar’. demişti. Sonrasında bunun aslında kuramsal bir inceleme olduğunu belirtmiş olsa da insanların tepkisine maruz kaldı.
Psikolojik Danışmanlıkta bir etik kural vardır: ‘Danışma odasında siyasi, dini, etnik veya diğer ayrıştırıcı hiçbir sembol bulunamaz’. Bunun sebebi de danışma odasına gelen danışanın hiçbir şekilde etkilenmemesi ve tamamen objektif dinlenen, kabul edilmiş, eleştirilmeyeceğinden emin olmasını sağlamaktır. Üstün Dökmen hoca da bu kuralı anlatmaya çalışmış olsa gerek ki devamında: ‘Bu sorun sadece başörtüsü için geçerli değildir. Ruh sağlığı uzmanları, danışma ya da terapi ortamlarında haç da takamazlar. Atatürk rozeti veya bir futbol takımı amblemi de takmamalıdırlar, kadın uzmanlar sade bir kıyafet giymelidirler’ diye belirtme ihtiyacı hissetmiş.
Gerek kadın gerek erkek danışmanların danışma esnasında elbette sade bir kıyafetle olması, odalarında ‘sempatizanlık içeren’ herhangi bir nesnenin bulunmuyor olması ve danışanına karşı hiçbir ön yargısının bulunmuyor olması danışmanlığın ön koşuludur. Kısacası Ateist, Müslüman, Hristiyan, Hindu, Türk, Kürt, Laz, Suriyeli, Afgan, Amerikan veya her ne olursanız olun danışma odasında tek bir sıfatınız olmalı: ‘İnsan’. Psikolojik Danışman olmak ayrı, kişisel hayat görüşü ayrıdır. Danışman objektif olmakla görevlidir.
Pakistan ve Hindistan’da insanlar ‘Sari’ denilen halk kıyafetini giyerler. Kendileri için bu hem dini hem kültürel bir kıyafettir. Dolayısıyla Hindistan’da ve Pakistan’da şu anda giydiğiniz kıyafet ile sokakta gezerseniz size ‘değişik’ gözüyle bakacaklardır. Ve muhtemelen danışma odasında şu an bizim için normal olan kıyafeti giydiğinizde danışman nötr olmayacak ve danışan kendini açarken rahat olamayacaktır.
Afganistan’da şu anki yönetim gereği Burka giymek zorunlu (zorunlu değil demekteler ancak giymeyenleri sokak ortasında öldürüyorlar). Yani Afganistan’da bomba düşmüş bir evden çıkarılan bir danışana Burka giyen bir danışmanın Burka giyiyor olmak zorunda olduğu veya Burka giymediği için yardımcı olmaması anlaşılır şey değildir.
Osmanlı zamanında kadınlarımızın peçe takmasını zorunlu kılan durumlar, yerler ve zamanlar vardı. O dönemlerde dünyanın ilk Psikoloğu olan Margaret Floy Washburn bile Osmanlı’da tesettürlü şekilde danışma yapamazdı. Çünkü danışanın dikkatini dağıtabilirdi.
2017 yılında maske ile danışma yapan bir danışman muhtemelen danışanda şu düşünceyi uyaracaktı: ‘Muhtemelen terapistimdeki bu maske bir hastalığa işaret ediyor; kendimi korusam iyi olur çok konuşmayayım, nefes alıp vermemeliyim vb.’. Oysa 2020 ve 2021 yıllarında maskesiz yüz yüze danışma yapan danışman aynı şeyi düşündürtüyordu. Görüldüğü üzere toplumun ne giyilmesi gerektiği konusundaki doğruları iki üç yılda bir bile değişebilmektedir.
Başörtüsü takma oranı çok düşük (ve hatta yasak) olan Fransa’da başörtüsü takan bir danışmanın belki süreç öncesinde danışanıyla beraber bu konuyu konuşması süreç içerisindeki sorunları engelleyecektir. Çünkü o ülkenin normali bu değildir. Nasıl ki danışmanın boynunda haç işareti varken biz tuhaf karşılayacaksak bir Fransız’ın da başörtüsüne karşı olan duygularının aynı olduğunu görmek anlaşılabilir (ve konuşulması gereken) bir durumdur.
Topluluğumuzda bulunan kadınlarımızın %58’i başörtüsü kullanmaktadır. Bu da toplumumuz için aslında başörtüsünü ‘normal’ bir kıyafet konumuna getirmektedir (Elbette çok renkli, dikkat dağıtıcı şekillerde bağlanan başörtüsünü değil, sade renkli ve düz bir başörtüsü kastedilmektedir). O halde aslında bir şeyin ‘Dini, siyasi veya etnik ayrımcılığa neden olacağı’ ihtimali bunun toplum tarafından ne kadar kabul edildiğine ve normalleştirildiğine göre değişmektedir.
Zaten etik kurallar gereği danışanların kendi danışmanlarını seçme, süreci istedikleri noktada sonlandırma gibi hakları mevcuttur. Bu hakları da bizler zaten danışanlarımıza bilgilendirilmiş onam formumuzda belirtiyor ve imzalatıyoruz. Gönüllülük içeren bir süreç olduğundan dolayı rahatsız edici bir problem olmamaktadır. Önemli olan Psikolojik Danışmanlık hizmetini sunacak olan uzmanın kendini geliştirmiş, saydam, dürüst olması ve yetkinliğidir.
Bir Psikolojik Danışman olarak; abartılmadan, düz bir renk içeren başörtüsünün toplumun bir normali ve danışmana ait saygı duyulması gereken bir inanç olduğu gözüyle bakıyorum. Bunun için özellikle etiğe aykırıdır diyemem. Öte yandan bence danışanın başörtüsünden rahatsızlık duyduğu fark edildiği an bu konu mutlaka incelenmelidir. Başörtüsüyle ilgili ön yaşantılar, travmatik deneyimler ve ön yargılar süreç içerisinde –şahsi kanaatimce- mutlaka işlenmelidir.
Üstün Dökmen hocanın kitabını okumuş biri olarak kendisinin görüşlerine saygım sonsuz olmakla beraber bu konudaki fikirlerine katılmıyorum. Ancak bu konuda kendisine saygısızlık etmenin doğru olmadığını, herkesin fikrinin kendine ait olduğunu söylemeden edemeyeceğim.
Sevgilerle kalınız, sağlıklı ve mutlu günler dilerim.
Psikolojik Danışman Kerem Karagöz