Pek çok velinin çocuğunun okula uyum sağlayamamasından şikayetçi olduğuna defalarca kez şahit olduğum için bu yazıyı yazma ihtiyacı hissediyorum. Bu durumun birden fazla sebebi olabileceği gibi her çocuk kendi bireysel özelliklerine sahip olan ayrı bir dünyadır. O yüzden ben sebepler ve çözüm önerilerini yazarken kendi çocuğunuzun özel olduğunu ve bu yazdıklarımın herkes için yüzde yüz geçerli olmayacağını biliniz.
Okula uyum demek çocuğun derslerinde, öğretmeniyle iletişiminde, kurallara bağlılığı ve uymasında, arkadaşlarıyla geçiminde, okula zamanında kalkıp gidebilmesinde kendini gösteren bir başarı durumudur. Bazen şu sebeplerden herhangi biri veya birden fazlası olabildiğinde çocuk okula karşı uyumsuz hale gelebilir:
-Öğretmeniyle yaşadığı bir zorluk,
-Zorbalık. Özellikle arkadaşları tarafından küçümsenme, alay edilme, şiddet, gasp, hırsızlık vb.
-Arkadaş grubundan dışlanma/dışlanmış hissetme,
-Kişisel yaşamındaki travmatik deneyimleri. Örneğin deprem, yangın, kaza, yakınını kaybetmek, organ kaybı, boşanma, hastalık süreci içerisinde bulunmak/bulunmuş olmak vb.
-Dürtüsellik (sonunu düşünmeden hareket etmek),
-Dikkat eksikliği ve/veya hiperaktivite,
-Aile tutumları sonrası oluşan yetersizlik/başarısızlık düşünce ve inançları,
-Geleceğe yönelik mesleki umutsuzluk (Okuyup da ne olacağım ki sorusuna yanıt bulamamak),
-Kardeş kıskançlığı,
-Okula gitmek istemediğinde baskı ve şiddete uğramış olmak,
-Depresyon,
-Kaygılı ebeveynlerin çocukta yaratmış olduğu mükemmeliyetçilik,
-Diğer nedenler.
Okula karşı uyumsuzluk yaşayan çocuğunuzda bu saydıklarımdan birini veya birkaçını görüyor olabilirsiniz. Özellikle 2 haftadan uzun süren isteksizlik veya uyumsuzluk durumunda artık profesyonel bir yardım almanın zamanı gelmiş olabilir. Profesyonel destek öncesinde şunları uygulayabilirsiniz:
-Çocuğunuzu dinleyin: Çocuğunuzla ilgili olan bilgileri içten ve şeffaf biçimde eğer kendisi ailesine anlatıyorsa bu durumda ailenin çocuğun bilgi kaynağı konumunda olduğunu düşünürüz. Bu durumda çocuk kendisiyle ilgili iyi veya kötü şeyleri ailesine anlatmayı seçer çünkü ailesinin onu yargılamak yerine anlamaya çalışacağından emindir.
-Çocuğunuzla iletişim kurun: Kızmak veya öfkelenmek yargılamak anlamına gelmez. Öfke ve sinir bize bir yerlerde bir sorun olduğunu göstermeye çalışan duygularımızdır. Çocuklara zarar veren şey onlara öfkelenmek veya kızmak değil, öfkenizi şiddetle çözmeye çalışmanız veya onları yargılayıp kararlarını görmezden gelmenizdir. Çocuğunuza karşı sinirlendiğinizde ‘Şu an bu hareketin/kararın beni öfkelendiriyor çünkü …’ şeklinde yanıt vermeniz çocuğunuzun da sizi anlamasını sağlayacaktır.
-İletişimde zihin okumayın: Birçok veliyi dinlediğimde gördüğüm şey sanki kendi düşündükleri şeyleri çocukları zaten biliyormuş da buna rağmen mantıksız karar veriyormuş gibi görmesi oldu. Halbuki kafanızdan geçen düşünce ve kararlarınız sizin içinde yetiştiğiniz kültürün, deneyimlediğiniz anıların ve verdiğiniz kararların bir sonucudur. Çocuğunuz siz doğru olan şeyi açık seçik biçimde söylemediğiniz taktirde uygun olanı bilemeyebilir. Örneğin birçok durumda çocuk neden okula gitmesi gerektiğini hiç bilmiyor olabilir.
-Çocuğunuzu kararlarınıza dahil edin: Aile içerisinde herkesi ilgilendiren bir karar verileceği zaman yalnızca bir kişinin karar vermesi ve diğer ihtimallerin hiç konuşulmaması karara dahil edilmeyen her aile üyesinin kendini önemsiz bulmasıyla sonuçlanabilir. Bu durumda zaman içerisinde kişi kendisini işe yaramaz biri olarak görmeye başlar. Bu durumda da çocuk için düşünüldüğünde bu; okula gitmek istememek/okula uyum problemi gibi sorunlara neden olabilir. Çünkü okula gitse ne olacak ki?
-Çocuğunuzun hedef belirlemesi için ilham olun, alan açın: Sizi en çok sinirlendiren kişiler genelde en sevdiklerinizdir, yaparken en çok strese gireceğiniz ve sıkılacağınız, sizi zorlayan iş sizin seçtiğiniz meslektir. Yani demek istediğim şey sizi siz yapan şeyler hakkında emek vermediğiniz zaman o şey size ait olmayacaktır. Bir insan var oluşuna ait hissetmezse yaşamaktan ve davranışta bulunmaktan çekinir, sıkılır ve gereksiz bulur. Okula gitmek, sorumluluk almak, yatağını toplamak, kişisel bakımını yapmak gibi… Bu yüzden yukarıda yazdığım maddeleri başarıyla yaparsanız çocuğunuz daha özgüvenli hissedebilir. Bu durumda kendi kişisel gelecek hedefini belirleyebilir: doktor olmak, avukat olmak, e-ticaret yapmak, veteriner olmak, belediye temizlik personeli olmak, çiftçi olmak, kasap olmak… her bir meslek birbirinden değerlidir. Birinin diğerine üstünlüğü yoktur. Önemli olan hangi işi yaparsan yap en iyi şekilde yapmanın bir yolunu bulmaktır. Örneğin bir kasap olabilirsin ama domuz eti satamazsın, bir doktor olabilirsin ama yenidoğan çetesi gibi olamazsın, bir çiftçi olabilirsin ama zararlı kimyasal kullanamazsın, bir temizlik personeli olabilirsin ve çevreyi tertemiz yapabilirsin.
-Okuldaki öğretmenleriyle çocuğunuzun nasıl daha yeterli daha başarılı biri olarak hissedebileceğini konuşun.
-Eğer tüm bunları yaparken en ufak zorluk çekiyorsanız veya yapsanız dahi olmuyorsa mutlaka bir uzman yardımı alınız. Geçen her şey yerine gelecektir ama zaman asla.
Sizleri sıkmamak adına uzun uzun yazmadım ancak biliyorum sormak istediğiniz birçok sorunuz var. Bunun için Instagram adresimizden veya whatsapp hattımızdan bizlere yazabilirsiniz. Müsait oldukça yanıtlayabilirim. Faydalı olması temennisi ile sağlıklı ve mutlu günler dilerim.
Psikolojik Danışman Kerem KARAGÖZ