Kartal Türk
SİYASET’İN AÇMAZLARI
Seçim sürecinin sona ermesiyle birlikte; toplum bir nebze de olsa “normalleşme” emaresi gösteriyor: Gerilen, kutuplaşan insanlarımız işlerine, günlük hayatlarına geri döndü. Bu sükunet ortamı çok fazla sürmeyecek, yerel seçimler çalışmalarının başlamasıyla birlikte daha da hararetli günler gelecektir.
Seçim sonuçları üzerine yapılan değerlendirmeleri gerçekçi bulmadığımı ifade etmeliyim. Her şey tamamlandıktan sonra ahkam kesmek en kolayı. Önemli olan seçimlere giderken yerinde tespitler ve tahminlerde bulunabilmektir. Ancak bunu da ülkemizde başaran ne bir televizyon yorumcusu ne de kamuoyu araştırması şirketi sahibi var. Herkes toplumu yönlendirmek ve kendi faydasına olan bir durum üzerine algı üretmek gayretinde.
Yazımın ana konusuna geçmeden önce de iki isme, bir de bu köşeden “hayırlı olsun” demek isterim. Daha önceki yazımda da belirttiğim üzere iki değerli dostum; Levent Bülbül ve Ümit Dikbayır milletvekili oldular. Aynı kökün birer parçası olduğuna inandığım her iki vekilimizin de milli iradenin karargahı olan TBMM’de, hem Sakarya’mızı hem de Türk Milleti’ni layıkıyla temsil edeceklerine inancım tam. Allah yardımcılar olsun.
Siyasetin açmazlarına geldiğimizde ise ;
Yeni sistem hala birçok insan tarafından bilinmiyor. Meclisin yürütme yani yönetmede artık hiçbir rolü yok. Vekillerden yasa çıkarma haricinde kimse bir beklentide olmasın çünkü her hangi bir yetkileri yok.
Malumunuz; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yemini ve Bakanlar Kurulu’nun ilanı ile AKP’nin arzuladığı yeni siyasal sistem Türkiye’de resmen başlamıştır.
Artık güç/yürütme tek elde toplanmıştır. Yeni sistem ile birlikte toplumun tüm sorunlarından Cumhurbaşkanı ve ekibi sorumludur. Bu sebeple bahaneye, başarısızlıklar için gerekçeler üretmeye ve bunlar üzerinden bir “mağduriyet edebiyatı” üretmeye yer yoktur.
Şimdi ülke için çalışma ve üretme zamanı gelmiştir.
Siyasal partileri analiz edecek olursak;
Geçmişteki her türlü karşılıklı eleştiri ve hakaretlere rağmen; aday çıkarmadan, siyasi risk alıp kayıtsız şartsız ve hiçbir siyasi beklenti olmadan Sayın Erdoğan’ı destekleyen MHP için çok şeyler söylendi.
Sonuçta MHP; beklentisiz, kendine göre ülke menfaatleri için bir yol izledi ve oyunu % 10 üzerinde tutmayı başardı.
Şahsen ben hükümete ortak olunması gerektiğini düşünenlerdenim. Ülke için her türlü fedakârlığı yapan ülkücü kadroların yönetimde de çok başarılı olacağını biliyorum. Ülkücüler sadece polis, asker, uzman çavuş mu olsun? Neden üst düzey yönetici kadrolarda, kabinede bir ülkücü olmasın?
Parti içi yaşanan bazı gelişmeler ve olumsuzluk ile birlikte, MHP’nin son dönem politikalarını eleştirerek kurulan İYİ Parti ise kısa sürede çok iyi bir oy almıştır.
Meral Akşener ise partisinden daha az bir oy almış ve Cumhurbaşkanlığı yarışını dördüncü olarak tamamlayabilmiştir. Bu açıdan bakıldığında Akşener başarısız olmuştur.
Seçimin hemen sonrasında, bazı İYİ Partili vekillerin “MHP ile aranız bozulursa biz varız, hazırız” türünden açıklamalar yapması ise siyasi ilkesizlik örneği olmuştur. Bunu da not etmek isterim.
MHP’nin anlaşamadığı ya da destek vermediği şey ülke lehine olmaz. O zaman siz ülke lehine olmayan neye destek vereceksiniz?
Birkaç gündür tartışılan, İYİ Parti ile MHP milletvekilleri arasındaki dostane görüntüler neden yadırganır, onu da anlamakta güçlük çekiyorum.
Koray Bey ile Devlet Bey’in tokalaşması ve kısa süreli de olsa sohbet etmeleri çok güzel bir tablo oluşturmuştur. Siyasi rekabette karşılıklı ağır sözler olmuştur ama bu bir kan davası da değildir.
***
Kraldan çok kralcılık yapanları hiçbir zaman sevmedim. Ülkücüyüm ve bundan şeref duyuyorum. Son yıllarda ülkenin gidişatında, yaptığı siyasi hamlelerle Devlet Bey’in belirleyici bir rol üstlendiği tartışılmaz bir gerçek. Ancak “ülkeyi Devlet Bey yönetiyor” diyen arkadaşlara da şunu hatırlatmalıyım:
Devlet bey ile Alaattin Çakıcı görüşmesini ayarlayan savcı görevden alındı. Bunun üzerine Devlet bey
‘’Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcısı Sayın Erdoğan Bayraktar’ın bugüngörevinden alınarak Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na atanması HSK Birinci Dairesi’nin tasarrufudur. Fakat bu idari tasarrufun Sayın Çakıcı’yı ziyaretimizle ilişkilendirilmesi kuşkusuz yanlıştır, izaha muhtaçtır.’’ dedi.
Ardından hükümetten bir açıklama ya da özür mahiyetinde bir tavır beklerken, Alaattin Çakıcı’ya rapor veren doktorlar da görevlerinden alındı. Bu açıkça AKP tarafından verilmiş bir mesajdır.
***
Gelelim CHP’ye …
CHP muhafazakar kitleler ile barışmalı ve anlamaya çalışmalıdır. Her seçimde HDP’yi TBMM’ye taşımak için yaptığı anlamsız özveriden vazgeçmelidir. Bu ülkenin vatanperver sosyal demokratlara her zaman ihtiyacı vardır. Ancak terör örgütüyle arasına mesafe koymayı başaramamış bir yapı ile yan yana görüntü vermeye devam ettiği müddetçe de kaybetmeye mahkumdur.
***
AKP de ise yöneticiler halka üsten bakmaktan ve kibirden vazgeçmelidirler. “Ülke sadece bizim.Biz ne dersek o olur” anlayışı partiye oy kaybettimiştir. Cumhur ittifak oyunu sadece kendi oyları olarak düşünmesinler.
***
Dün kabine açıklandı. Milli Eğitim Bakanını çok beğendim. Dışişleri ve İçişlerini biliyoruz.
Daha güçlü bir kadro beklentisi hepimizde vardı. Başkan yardımcısı bir bürokrat ve devlet ciddiyeti var. Bu da pozitif bir durum. Mehmet Şimşek’in olmaması şaşırttı ve piyasalarda bu durumu çok iyi karşılamadı.
Umarım daralan ekonomimiz, doğru hamleler ile nefes alır hale gelir. Aksi taktirde milletçe kaybeden tarafta olacağız.
Rabbim Türk Milleti’nin yar ve yardımcısı olsun.
Şimdi üretim, yapısal dönüşüm ve ülke genelinde seferberlik zamanıdır. Kimseyi ötekileştirmeden kucaklayıcı olmalı; adaleti, güveni yeniden tesis etmeliyiz.
Her türlü terör örgütü ile etkin mücadele kararlılıla devam etmelidir.
Eleştiriye açık olmak gerekir. Duygusal olmadan objektif eleştirilere her birimizin ihtiyacı var.
Selam saygı dua ile…