Prof. Dr. Mustafa Koç
YÜKLERDEN KURTULMA ZAMANI
İnsan hayatı anlamlandırmadan yaşayamaz. Başka bir deyişle insan belirsizliğe tahammül edemeyen bir varlıktır. Belirsizliğin oluşturduğu psikolojik baskının yaşanma şekli ise kaygıdır. Bu duygu kişinin zaman ve enerjisini boşuna tüketmemesine neden olmaktadır. Bu baskıdan kurtulmak isteyen insan yaşadıklarına bir anlam verebilmek için eylemler gerçekleştirmiş ve bu eylemleri sözel olarak yeni kuşaklara aktarmıştır. Bu aktarımların her birinin etkin ve işlevsel olduğunu söylemek sanırım doğru olmaz. İyi niyetle ya da art niyetle söylenmiş bu sözlerin bir toplumun yaşam tarzında ne kader etkin olduğu artık kabul edilen bir gerçekliktir. Bu söylemlerden bazıları aşağıda verilmiştir. Her birinin toplumsal bellekte oluşturduğu düşünce, duygu ve davranış kalıplarını ayrı ayrı ele almak gerekir. Bu yazıda bunlardan birkaç tanesinin yaşam tarzımızı nasıl şekillendirdiğine ilişkin bir örnek vererek yetineceğim.
“Ağlamayan kuzuya ekmek(mama) yok”, “İnceldiği yerden kopsun” ve “ İnceldiği yerden kopsun” gibi söylemler en son olarak “Türk gibi başla Alman gibi bitir”. Sözüne dönüştü. Bu hangi davranışları ya da yaşam tarzını ortaya çıkarma etkin olan faktörlerden birine dönüştü? Çok kolay erteleye ve çok kolay vazgeçen bir yaşam tarzına dönüştü. Bir maça ulaşmak için çalışmak yerine, elimizden geleni yapmak yerine, sabırla ve şükürle tahammülümüz ölçüsünde savaşmak yerine, şikayet, eleştiri ve suçlama temel başa çıkma yöntemleri haline geldi. Ama eğer “AĞLAMAYAN kuzuya mamam yok” yerine “ ÇALIŞMAYAN k kuzuya mama yok” deseydik ve bu söylemle büyütülseydik sanırım bu gün her şeyden ve her kesten bu kadar şikayet eden, eleştiren ve suçlayan birey olmazdık.
Bu bağlamda aşağıda yer alan sözlerin hayatımıza neler kattığını ve neleri alıp gittiğini düşünmek, yeni ve daha işlevsel söylem ve eylemler geliştirmek dileğiyle. Örneğin “inceldiği yerden kopmasın, inceldiği yerden kaynasın” kaynasın ki boşanmalar bu kadar fazla olmasın. İnceldiği yerden kopsun anlayışı insana ya kaçmayı ya da kaçınmayı öğretir. Sanırım bize de bunu öğretti…
Hep birlikte bu sözlerin yerine yeni söylemler bulalım. İki örnek ile başladık. Bunu hep birlikte yapalım ne dersiniz?
Ağlamayan kuzuya ekmek(mama) yok. |
Çalışmayan kuzuya mama yok |
İnceldiği yerden kopsun. |
İnceldiği yerden kaynasın |
Kol kırılır yen içinde kalır. |
|
Kan kusarsın kızılcık şerbeti içtim dersin. |
|
Babana dahi güvenme. |
|
Sana güveniyorum fakat etrafa(topluma) güvenmiyorum. |
|
Düşene bir tekme de sen vur. |
|
Eve lazım olan camiye haramdır. |
|
Uyu uyu yat uyu. |
|
Acıma acınacak hale düşersin. |
|
Düşmanımın düşmanı benim dostumdur. |
|
Armudun iyisini ayılar yer. |
|
Bekârlık sultanlıktır. |
|
Güzellerin talihi çirkin olur. |
|
Merhametten maraz doğar. |
|
Türk'ün aklı sonradan gelir. |
|
Bir çiçekle yaz olmaz (gelmez). |
|
Umut, fakirin (garibin) ekmeğidir. |
|
Ağaca dayanma kurur insana dayanma ölür. |
|
Oğlan doğuran övünsün, kız doğuran dövünsün. |
|
Kızı gönlüne bırakırsan ya davulcuya kaçar (varır) ya zurnacıya |
|
Saçı uzun aklı kısa. |
|
Kızını döğmeyen dizini döver. |
|
Türk gibi başla Alman gibi bitir. |
|