Prof. Dr. Mustafa Koç
YARDIM ÖNCE BENİ BEN SONRADA BENİ BİZ YAPTI
Bir başkasının yaşamasına yardım etmeyen, yaşadığını iddia edemez
Merry BROWN
Yardım ve yardımı eylem haline getirmek sadece zor zamanlarda değil sosyal yaşamın her alanında ihtiyaç duyulan bilişsel, duygusal ve davranışsal yönleri olan önemli bir tutumdur. Neden yardım edeceğini bilmek, yardım edebilecek anlayışta olmak ve yardım edebilmeyi bilmek yardıma, psiko-sosyal koruyucu ve iyileştirici özelliği kazandırmaktadır. Bu bağlamda yardım edebilmek yani psiko-sosyal koruyucu ve iyileştirici bir şekilde yardım edebilmek yardım almaktan daha zordur. Yardım alan kişinin aldığı yardımdan dolayı kendini zayıf, muhtaç, yetersiz, çaresiz, minnettar ve hatta borçlu düşünmeden ve bu düşüncelerin oluşturacağı hoş olmayan duyguları yaşamadan yardımı alması son derece önemlidir. Bu yüzden sağ elin verdiğini sol el dahi bilmesin denir. Yardımlaşma anlayışımızın kültürel bağlamda bir değere dönüşmesi aslında bir çok problemin ortaya çıkmasını önleyebileceği gibi ön göremediğimiz ve bu yüzden önlem alamadığımız durumlarla da baş edebilmemize katkı sağlayabilecektir. Yardımlaşma her birimizde bir beceri ve bir özellik olarak yaşanmaya başladığı an bir çok psikolojik, sosyal ve ekonomik problemin üstesinden gelebiliriz. Yardımlaşma tutumunun bir değer olarak yaşanması yani her bir bireyde hem bir beceri hem de bir özellik olarak yaşanması için doğru yardımlaşma deneyimlerine ve bu deneyimlerin dengeli ve özelikle de tutarlı olmasına ihtiyaç vardır.
Toplumda var olan her bireye ve özellikle de yani kuşaklara yardımlaşma tutumu kazandırmak için bu sürecin doğru yönetilmesi ve yapılacak yardımların dengeli, düzenli ve tutarlık içinde yapılması son derece önemlidir. Bu bağlamda yardım ve yardımlaşma çok faktörlü bir süreçtir. Kimin yardıma ihtiyacı olduğunu yada olacağını belirlemek, nasıl bir yardıma ve ne sürede ve ne kadar bir yardıma ihtiyacı olduğunu belirlemek, yardım kaynaklarını ve yardımın ulaştırılması ve takibi ciddi bir organizasyonu gerektirmektedir. Bu organizasyonu sağlayacak olan da devlettir çünkü devlet, bir organizasyon işidir. Devletin yardım etmesi ve bu yardıma bütün halkı davet etmesi ve bu yardımı organize etmesi yardıma ilişkin doğru deneyimler kazanma ve bunun bir toplumsal değere dönüşmesi açısından önemlidir.
Bu süreci devletin yönetmesi ya da organize etmesi yanında bütün milletin bu sürece dahil olması özellikle salgına karşı uyulması istenen tedbirlerin daha etkin hayata geçirilmesine katkı sağlayabilecektir. Yardım sürecine halkın davet edilmesi salgınla baş etmede alınan önlemlerin istenen amaca ulaşmasını sağlamada önemli bir faktör olan (ban bir şey olmaz) kabullenmeyi sağlayacaktır. Unutulmamalıdır ki iyileşme kabullenme ile başlar. Yardım sürecine halkın davet edilmesi yardım edenin de yardım alanında aidiyet duygusunu artırmada önemli bir faktör olacaktır. İnsan yardım ettiğini düşündüğüne ve yardım aldığını düşündüğüne daha duyarlı ve daha anlayışlı davranmaktadır. Yardım etme sorumluktan kurtulmak değildir, aksine sorumluluk almaktır. Yardım ederek kişiler sadece kendi sağlığını değil komşunun da sağlığını düşünmek zorunda olduğunu fark etmektedir. Unutmayalım devletin yapılan yardımlara ihtiyacı yoktur. Sanırım devletin bu yardıma ihtiyacı olduğunu söyleyenlerin yaptığı devlet tanımı ile bizim bildiğimiz devlet tanımı örtüşmüyor. Unutmamamız gereken bir diğer şey de sanırım, yardım eden kişi yardım ederek esas kendine yardım ettiğinin bilmesidir.
Bir atasözü bunu çok iyi özetlemektedir “Kardeşinin salını karşıya geçirmeye yardım et, göreceksin ki, sen de karşıdasın”. Devletin istediği en büyük yardım ya da esas yardım, Bu salgınla baş etmede belirlenen önlemlere uyarak her bir vatandaşının hem kendi hayatını hem de diğerlerinin hayatlarını korumaktır. İşte bunu sağlayabilmek ancak ve ancak ortak bir tutumla olabilir ki “ Biz Bize Yeteriz Türkiyem” yardım kampanyası buna hizmet edecektir.
Son söz, bir toplumda yardımlaşma varsa sosyolojiye, sevgi varsa psikolojiye ihtiyaç yoktur.