Halil Hakan Oturak
Vatandaşlık değil vatanlarını vadetmeliyiz!
Son üç yazımızda ülkemizdeki Suriyeli kardeşlerimize verilmesi planlanan vatandaşlık meselesiyle ilgili çeşitli pencerelerden bakıp karar vermeye çalıştık. Bir evet dedik, bir hayır dedik. Bu yazımızın başında, bu vatandaşlık meselesi ile aslında ülkemiz üzerinde hedeflenenler nelerdir ve bunlara karşı son kararımız ne olacaktır onu izah edeceğiz.
Küresel güçlerin ana hedefleri ülkemizin özellikle sınır bölgelerinde demografik yapısını değiştirerek, ülkemizi daha kolay parçalanabilir bir hale getirmektir. Yani milli mücadele ile engellenen olayı başka bir senaryo ile uygulamaktır.
Nasıl olacak, bir öngörüde bulunalım.
Yarın Suriyeli biri Gaziantep’te Şanlıurfa’da, Kahramanmaraş’ta belediye başkanı seçilip biz Suriye’deki akrabalarımıza özel haklar vermek istiyoruz, onların rahat bir şekilde şehrimize girip çıkmalarını istiyoruz diyebilir.
Biz Suriyeli kardeşlerimizle daha farklı şekilde ticaret yapmak istiyoruz, bölgedeki doğal kaynakları birlikte paylaşmak istiyoruz, bu haklardan sadece bizim ilimizdeki bölgemizdeki vatandaşların yararlanmasını istiyoruz gibi düşünceler ile ortaya çıkabilir. Bu istekleri de insan haklarına, uyum yasalarına, bilmem ne kurallarına uyduğunu söyleyip kendisine birçok emperyalist ülke tarafından destek bulabilir. Ve bu şekilde bir özerklik talebinin alt yapısını oluşturabilirler.
Olmaz demeyin, HDP’nin Diyarbakır belediye başkanı ve başka birçok belediye başkanı buna benzer açıklamalar yaptı. Birileri de bunların hepsine uzun süre seyirci kaldı, hoş hala ciddi bir uygulama göremedik.
Bölgede ki petrolü sömürmek için var gücüyle çalışan emperyalistlerin, bombaladıkları Müslüman şehirlerinden yükselen dumanların arasında gizledikleri bir sonraki hedefleri ülkemizin sahip olduğu su kaynakları üzerinde hâkimiyet kurmaktır. Olmaz demeyin, kardeş Esad’ın bu hale geleceğini söyleseler inanır mıydınız? İsrail’le sarmaş dolaş olacaklarını kat kat ticaret yapacaklarını söyleseler inanır mıydınız? Bu bölgede olduğu gibi gösterilmeyen, gösterildiği gibi olmayan çok şey var.
Peki, üzerimizde böyle hedeflerin olduğu gerçeklerini bir kenara bırakıp, pembe hayaller kurup, bizden başka kimsenin çağırmadığı kardeşlik türkülerini mi çağıracağız?
Koca imparatorluktan elimizde kalan son toprak parçası Anadolu’yu, küresel güçlerin istediği doğrultuda küçük şehir devletlerine doğru bölünmesine müsaade mi edeceğiz?
Burası tek kişilik vatan mıdır ki, bir tek kişinin söylediği bir cümle ile 3 milyon kişiye vatandaşlık vereceğiz. Hoş toplumdaki bu itirazı görünce bunu da yapacaklarına ben inanmıyorum.
Bana göre şu olacaktır.
Biz vatandaş yapacaktık siz istemediniz deyip, sorunun çözümü için Esad ile barışacaklar, Suriye politikalarında başarısız olduklarını, rejimin yıkılmadığını hatta rejimin zarar görmesinin bizi de sıkıntıya soktuğunu, binlerce Müslümanın boş yere öldüğü gerçeğini bu şekilde gizleyip topu milletin kucağında bırakacaklar.
Hâlbuki politikamız yanlıştı, bundan sonra Suriye’nin toprak bütünlüğü, terör örgütlerinden arınması, güvenliğin sağlanması, hayatın normalleştirilmesi ve demokratik seçim koşullarının oluşması için iş birliği yapacağız deseler inanın ayakta alkışlayacağım ama nerde o günler.
Çok önemli bir hususu dile getirmek istiyorum, İktidar partisi uyguladığı hatalı dış politika ile bölgede yalnız kalmıştır. Şimdi ise uluslararası ilişkilerde dost düşman olmaz menfaatler olur diyerek bu yalnızlığı ortadan kaldırmak istemektedirler.
Şunu yürekten belirtmek isterim ki, yalnız kalan iktidar partisi olmuş Türk milleti asla yalnız kalmamıştır. Sabır ve soğukkanlı davranışlarıyla, ekmeğini ve yurdunu paylaşmasıyla bırakın bölgede tüm dünyada her zaman gerçek mazlumlar tarafından dost sayılmıştır.
Dost düşman olmaz, menfaatler olur diyen küresel adamlara da şunu söylemek isterim ki, Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur, Türk ise tüm mazlumların dostudur.
Tarihten bu yana süre gelen gelişmeleri, bölgenin jeopolitik, sosyolojik, siyasal durumunu tahlil etmeden, günlük planlarla, duygu yoğunluğuyla iyi niyetli olmaya çalışarak, pembe dilekler tutarak bırakın Türk milletini, İslam âlemini uçuruma sürükleyecek kararlar verilemez.
İlk yazıyı yayınladığımızda bir vatandaşımız “Başkanlık sistemi için referandum olurda Suriyelilerde buna evet demez ise bunlar terörist mi, paralelci mi olacaklar yoksa vatandaşlık verenler eyvah kandırıldık mı diyecekler?” şeklinde bir soru sormuş. Bu vatandaşlık verilmesi konusunda ana hedef başkanlık hesabı ise ve ülke ve millet bu yüzden tehlikeli bir oyunun içine sokuluyorsa, bu olay gerçeğe dönüştüğünde daha fazla karmaşanın ve gözyaşının olacağı yeni bir dünyaya merhaba diyeceğimiz kesindir.
Peki, ne yapmalıyız?
Suriyelilere vatandaşlık değil, huzur içinde yaşadıkları bir vatan vadetmeliyiz. Ülkelerinde ki barış, huzur, demokrasi, istikrar ve güven ortamının bir an önce oluşması için özveri göstermeliyiz. Bu şuan ki gücümüzle yapabileceğimiz bir çalışmadır.
Ve Türklük bedeninin İslam ruhunun çok daha güçlü olduğu bir ülke oluşturduktan sonra hep birlikte şu cümleyi söyleyerek vatanın sınırlarını genişletmeye, zulme uğramış herkese sahip çıkmaya, âleme nizam vermeye talip olmalıyız.
Vatan ne Türkiye’dir. Ne Türklere Türkistan! Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir Turan!
Alın size Türkçülüğün, Osmanlıcılığın, Ümmetçiliğin mazlumlara sahip çıkmanın dik alası!
Allah tüm İslam âlemine barış ve huzur versin.
Hayırlı cumalar.