Halil Hakan Oturak
TÜRKLERİN ORADA NE İŞİ VARDI?
Zaman zaman, Türklerin Avrupa’da ne işleri vardı diye soranlarla karşılaşırız.
Hatta bunun devamında ise uzun asırlar süren haçlı taarruzlarını hak ettiğimizi ima edenlerle de.
Bir önceki yüzyılda yaşanan Balkan harbi ve I. Dünya savaşı sonrası topraklarımızın bizden koparılmasını neredeyse haklı bir gerekçeye bağlayacak olanlarda karşımıza çıkmamış değildir.
Üzücü olan taraf bunların içinde dış güçlerin tescilli devşirmelerinin haricinde, Türk tarihinden ve Türk milletinin şerefli mücadelesinden bihaber kalmış bir kısım kendi vatandaşlarımızın da olmasıdır.
Bu vatandaşlarımızın okuyup araştırmak yerine bizleri “eğelemek” yani bizi biz yapan değerlerimizi aşındırıp kendi sömürü düzenleri içerisinde istedikleri gibi döndürebilecekleri şekilde yusyuvarlak bir hale getirmek için uğraşanların tezgahına bağlanmış olmaları gerçekten içler acısı bir durumdur.
Türk milletiyle ilgili bu çarpık düşüncelere erişenlerin diğer bir kısmı ise ne içinde yaşadığımız evrenin ne sahip olduğumuz beden ve ruhun incelikleri üzerinde bir gün oturup düşünmemiş birtakım kişilerdir.
Bir cismin uzay boşluğunda ilerlemesi gibi yatay bir saflıkta ilerleyen bu şahıslar, barış, insan hakları, halklara özgürlük, dünya vatandaşlığı gibi ifadelere tutundurularak milli değerlerimizden farklı yönlere doğru çekilmişlerdir.
Tabi milli bir kaynaktan doğmuş bunun üzerine kendini yetiştirmiş ya da en azından o kaynağa sadık kalmış bir şuur sahibi olan arkadaşlarımızla çıktığımız yolculukta, bu tiplerle karşılaşınca bizler hayrete düşmüş olsak ta onları kurtarmayı bir görev biliyorduk.
Dilimiz döndüğünce bilgimiz yettiğince milletimizin tarih sahnesine çıkışından bugüne kadar nasıl bir mücadele içerisinde olduğunu ve bu mücadelede bağlı bulunduğu değerleri anlatmaya çalışıyorduk ama bazıları için nafile kalıyordu.
İşte bugün gerek tarihi bilgiler gerek duygu ve inançla anlatmaya çalıştığımız bu hususlar Türk askerinin icra ettiği Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonları sayesinde herkes tarafından yapılabilen gözlemler ve şahit olarak kaydettiğimiz verilerle ilmi olarak bir sefer daha ispatlanmıştır.
Bir önceki devletimiz Osmanlının ilerlemeye başladığı dönemde Avrupa’nın içinde bulunduğu insanlık dışı durumlar, derebeylerinin çizmeleri altında kalan mazlumlara ait haykırışlarbugün Ortadoğu’da da görülüp duyulurken, Türk devleti aynı yedi asır önce yaptığı gibi sınır bölgelerinden başlayarak buralara güven, adalet ve insanlık götürmüştür.
Afrin’de malımızı, mülkümüzü, namusumuzu perişan ettiler diyerek Kürtçe ağıt yakan aksakallı dedemizi, onu teselli etmek için sarılan subaylarımızı görünce…
Babası teröristler tarafından öldürülüp okuduğu okul yıkılmış olmasına rağmen büyüyünce ne olacaksın diye sorulan soruya umutla “Türk askeri” diye verdiği cevapla; yüzü gözü toz içindeyken kara talihini kimin doğru yerde kimin yanlış yerde olduğunun gözler önüne serilmesine vesile olacak bir nur ile aydınlatan masum çocukları işitince…
Bundan gayri tarihte ortaya koyduğumuz mücadelelerin ne kadar şerefli olduğunu anlatmaya gerek yoktur diye düşünüyorum. Eğer bir adamın içinde hainlik yok ise bunu çoktan anlamış olması gereklidir.
Şimdi bu manzaraları görüp Afrin neyin karşılığında boşaltılıp teslim edildi diyen Ümit Özdağ acaba neyin peşindedir?
Yukarıda bu soruları sorabilecekleri tanımlarken bunların ya dünyadan Türklüğü, Müslümanlığı silmek isteyenler veya onların bir şekilde kandırdıkları kişiler olduğunu ifade etmeye çalıştık.
Peki sorarsanız kendisini Türk milliyetçiliği davasına adamış bir şahıs bunu yapıyorsa bunun altında ne yatmaktadır bir düşünmek ve şu soruları sormak boynumuzun borcudur:
Burada yaşayan halk bu feraseti göstermeyip teröristler ile iş birliği yapsaydı acaba Afrin şehir merkezinde hakimiyet kurmak bu kadar kolay olacak mıydı?
Bu bölgelerde acı içinde kıvranarak yaşamaya çalışan bu insanların Türk askerine canları pahasına çağrıda bulunmalarının, adeta ellerinden tutup Mehmetçiğimizi çekmelerinin altında başka durumlar arayanlar acaba hangi ihalenin yüklenicisi hangi tezgâhın kafasındadırlar?
Bunların yaptığının bugün Türk ordusunun çok yönlü verdiği mücadelede onu zaafa uğratmak isteyerek Ege’de kriz çıkarmaya çalışan Yunanlılardan bir farkı var mıdır?
Bu soruların cevabı milli vicdanlarda gür bir ses ile verilecek ve milli beka için kendilerini feda edenlerle şahsi menfaat veya küresel bir oyuna piyon olanların tasnifi millet tarafından zamanı geldiğinde yapılacaktır.
Birileri kara çalmak için uğraşırsa uğraşsın ortada olan bir durum var ki; Türk devletinin sınırları yavaş yavaş küresel sömürgecilerin güdümündeki terörist guruplardan arındırılarak Türk devletine gönülden bağlı bölge halkı ile çevrelenmektedir.
Türk devletine harita gösterip bölmek isteyenler sınırların resmi olarak kaldığı halde gönüllerin birleşmesine şahitlik ettikçe kahrolmakta, biz ise hayal ettiğimiz o kutlu ülkeye bir gün daha yaklaştığımızı görmenin heyecanını ve mutluluğunu duymaktayız.
Şunu söylemek isterim ki Fırat Kalkanı operasyonunda Mehmetçiğin zor durumda olduğu yalanını uydurarak askerimizin moralini bozmak gibi bir hıyanetin içine düşen, sonrasında ise Afrin’in neyin karşılığında teslim edildiği sorusu ile verilen mücadeleyi lekeleyerek Yunanlıların dedeleri ile aynı çukura düşenlerin ardından tüyü kalkanın Allah cezasını versin.