Halil Hakan Oturak
TARİHİ DEĞİŞTİREN SÖYLEMLER
MHP lideri Devlet Bahçeli 11 Ekim 2016 tarihinde meclis gurup konuşmasında;
“Türkiye’nin yeni bir toplum sözleşmesine ihtiyacı vardır ve sorumluluk hepimizin sırtındadır” demiş ve şu şekilde devam etmişti;
"Bize göre, bilhassa 15 Temmuz’dan sonra bu ihtiyaç acil bir hal almıştır. Türkiye’de hiçbir şey, 14 Temmuz’daki gibi olmayacak, olamayacaktır. Milletimizin yeni bir soluğa, yeni bir hukuki mutabakata yönelik çağrı ve talebi hissedilir ölçüde fazladır. Bunu görmezden gelemeyiz, kulağımızın üstüne yatamayız.
Bu açıklamalar sonrasında ülkemizde sistem tartışmaları başlamış, konuyu halkın iradesine sunmak için bir referandum süreci yaşanmıştı.
Hepimizin anayasa ile yatıp referandum ile kalktığı günlerde köşemde şunları söylemiştim;
“1839 Tanzimat Fermanı’na kadar, üzerinde yaşadığımız topraklar bir hanedanın mülkü olarak düşünülüp, üzerinde yaşayanlar da onu tebaası iken, Tanzimat Fermanı ile ilk defa vatandaşlık tanımı yapılmış, sonrasında ise gelişmeler hızlanarak yıllar içinde meclisler kurulmuş, sadrazamlar atanmış, fetvalar verilmiş, kanunlar çıkarılmış, padişahlar hal edilmiş. Yüz yıllarca devam edecek olan bir süreç başlamıştır.
Buna rağmen devletin kendini bulma çabaları sonuçsuz kalmış ve I. Dünya savaşı sonrasında çökmesine engel olunamamıştır.
İstiklal mücadelesinden sonra tüm bu gelişmelerin göbeğinde dünyaya gelmiş olan Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları, zamanın şartlarına bakıldığında eksiğiyle fazlasıyla Avrupa’da ki devletlerin bile ilerisinde bir devlet sistemi kurmuştur.
Tebaa iken, eşit vatandaş olduk, eşit vatandaşlarken kendi kendimizi yönetecekleri seçmeye başladık şimdi ise liyakat sahibi olanları seçmek, kanunları geliştirmek ve eksiksiz uymak, birbirimize saygı göstermek noktasındaki son adımdayız. Bu adımı atabilirsek bence millet olarak büyük bir iş başarmış olacağız.”
Bunları neden tekrar yazma gereği duydum?
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Türkiye’de hiçbir şey, 14 Temmuz’daki gibi olmayacak, olamayacaktır” diye altını çizdiği halde 15 Temmuz öncesi ve o gece yaşananları doğru tahlil edemeyenlerin eleştirilerine maruz kalıyoruz.
İstedim ki bu kişiler, bizim güncel olayları nasıl bir tarihi pencereden değerlendirdiğimizi, geçmişte neyi niçin söylediğimizi, yaşadığımız süreçlerde ise devletin devamlılığı milletin huzuru için bırakın elimizi gövdemizi dahi taşın altına koyacak şekilde nasıl hareket ettiğimizi anlayabilsinler.
Bizim varoluşumuzun sebebi olan bu duruşumuzu anlamayıp, söylem değişikliği içerisinde olduğumuzu ifade etmekte ısrar edenlere şunları ifade etmek istiyorum;
Bizim AKP ve iktidar süreci ile ilgili söylediklerimiz üzerinden 15 Temmuz gibi bir işgal süreci geçti.
Biz bunun öncesinde AKP iktidarlarında yaşadığımız 12 yıl süre boyunca her türlü uyarıda bulunup, gece gündüz evlerimizden ailelerimizden uzak kalarak elde avuçta olmayan imkanlarla mücadele edip memleketin kötü gidişine engel olmaya çalıştık.
Şahsi olarak da yüzlerce yazı yazdım.
Ancak engel olamadık.
15 Temmuz’da AKP anladı ki bu işler böyle gitmiyor.
Ciddi bir milli politikaya doğru dönüş oldu. FETÖ ve PKK ile gösterilen mücadele, sınırımızda kurulacak uydu devletlere karşı alınan etkili önlemler ortada.
Eksikler var mı var!
Ancak biz memleket iyi yöne doğru götürülsün diye yeni kapıda millete söz verdiğimiz mücadelemize devam ediyoruz.
Mahalle yanarken saçımızı tarayamazdık!
MHP’nin kuruluşundan itibaren en kritik dönemlerde buna benzer bir sürü karar aldığını örnekleriyle siyasi tarihimizi araştırırsalar görebilirler.
Bizim bu kritik süreçte aldığımız milli tavrı, daha önce söylediğini inkâr etmek olarak algılayıp bize laf edenleri de gördük. Daha senelerini doldurmadan dün söylediklerinin aksini yapmaya başladılar.
Öyleyse bundan sonra herkes kendi işine bakacak!
Biz söylemlerimizle tarihi değiştiriyoruz.
Ve o tarih bizi ne pahasına olursa olsun yangını söndürmek adına ateşe atılan bir teşkilat olarak yazacak, diğerlerini ise şahsi kinlerini, şahsi menfaatlerini bir türlü terk edemeyenler olarak.
Ömrümüz yeterse göreceğiz.