Öznur Salkım
SOLDURULAN ÇİÇEKLER
* Münevver Karabulut (2009)
* Sinem Yurdanur (2010)
*Özgecan Aslan. (2015)
* Ayşegül Terzi ( Hemşire )( 2016)
* Irmak Kupal (8 mart 2017)
*Ecem Balcı. (2018)
Soldurulan onca çiçek onlar. Suçları; sevmek, inanmak, kıskanılmak, çocuk olmak....Cinayete kurban giden gencecik bedenler. Geride gözü yaşlı kalan aileler. Hiç bitmediler; bir yumak misali çektikçe uzadılar. Her biri ayrı bir öyküye sahip olsada benzer sonlarda geçip gittiler bu alemdenn.
Dünyanın en suçlu insanları onların yaşadığı bu vahşetlere tanık olmadı belkide...
Münevver Karabulut; sevgilisi tarafından vahşice öldürüldüğü günlerde hepimizin dilindeydi. Nasıl olmasın!! Bedeni ile kafası birbirinden ayrılmış görülmemiş bir vahşetti. Aylarca aranan katil zanlısı tutuklu olduğu cezaevinde hayatını sonlardırmıştı. Biri sevmenin bedelini diğeri ise soldurduğu çiçeğin vicdan azabını canlarıyla ödemişti.
Sinem Yurdanur; O da sevgili vahşetinin kurbanlarındandı. Annesinin katılmadığı bir program kalmamıştı kızını bulabilmek için. Saçlarını, gözlerini görsem yeter diyordu rüyalarındaydı küçük kızı. Aylarca aradı onu bir gün haberler yayınlandı kızının erkek arkadaşı ölmüştü bu onun umutlarını bitirecek bir şeydi belki ama öyle olmadı. Vicdan azabı çeken diğer bir arkadaşının itirafı. Sinem in cansız bedeninin uçurumun dibinden çıkması ile sonuçlandı. O da bir cinayetin genç bir kurbanı oldu.
Özge Can Aslan; Sapık bir ruhun bedene saldırıysı onunkisi. Kendini savunmaya, korumaya çalışırken, adi bir adamın ellerinde son bulmuştu hayatı. Mini eteği onu suçluymuş gibi gösteren düşüncesinde insanlar oldu. Ama asıl suç onun üzerine giydiği kıyafeti inceleyen ruh hastası sapıkta idi. Gencecik bir kızın sessiz çığlıklarının sebebi oldu...
Hemşire Ayşegül Terzi; belki bu sayılanlar arasındaki en büyük şansı hayatta kalabilmesi. Nöbetten dönerken bindiği dolmuşta giydiği şorttun bedelini hiç tanımadığı bir ruh hastasının tekmeleriyle ödedi. Sanki ödenmesi gereken bir bedel varmış gibi.
BİTMEDİ!!!!!
Hani annesinin aldığı ayakkabılarla sevinç yaşayan, evinin yanında komşusu tarafından katledilen, minicik bedeni önce bir çöp konteynerına bırakılıp sonra bağlara gömülen, o micik bedeniyle istismara uğrayan utanç örneğimiz. Minik Irmağımız...
Dil susar, beden susar, insan donar kalır ya hani; bu işte tam o cinsten. Minicik ya ne suçu olabilirdi nasıl bir hasta ruh bu bedene işkence etme hakkına sahip hisseder kendini. Biz bunları neden yaşamak zorunda kaldık ve hala kalıyoruz.
Son olarak günlerdir konuşulan 4 yaşında ki minik başka bir kıza yapılan taciz. Vicdanları körelmiş zihniyet...
Peki ya ilçemizde de tanıklık ettiğimiz 17 yaşındaki Ecem Balcı cinayeti. Bir üvey babanın vahşeti.
Artık sözler yok bazı yaşananlara. Artık gözler kör, kulaklar sağır olsun istemiyoruz. Artık adaleti içeriye girince yaşatmazlar nasılsa düşüncelerinin esaretini istemiyoruz. Artık sadece olaylar olduğunda konuşulup unutulan bir konu olmak istemiyoruz. Artık bu sapık ruhların bedenlere çökmesini istemiyoruz. Artık caydırıcı cezalarla huzura kavuşan yaşamlar görmek istiyoruz. Simsiyah sayfaların matem yazılarının manşetleri değil, bembeyaz sayfaların umutlu yarınlarını istiyoruz.
Çocukların masumiyeti gençlerin hayalleri bırakın onlara kalsın. Bedenler susturulur; ama sizler asla susmayın.