Yaşar Aygüneş
SIR VE SAYIN BAHÇELİ
Açığa çıkması istenilmeyip gizli kalması gereken şeylere sır denir. Her insan kendisine başkalarından daha yakın hissettiği kişileri dost edinir, onlarla daha samimi ilişkiler kurar. Başkalarına açmadığı sırlarını, dertlerini ve düşüncelerini onlara açar. Kendisine emanet edilen sırrı saklamak, karakteri mükemmel, dürüst ve soylu insanların işidir. Müminler kendilerinden olmayanları asla sırdaş edinmemelidirler. Zira onlar müminlere kötülük ve zarar vermeye çalışırlar. Hak Teala sırları de içine alan genel bir konuda "Verdiğiniz sözü ve yaptığınız andlaşmayı yerine getirin. Çünkü verilen söz, sorumluluğu gerektirir" buyurmuştur.
Efendimiz "Bir kimse din kardeşinin mahremiyetini örter ve gizlerse Allah da onun mahremiyetini örter" buyurmuştur. Yalan, günahtır. Sırrı ifşa etmekse daha büyük günahtır. İnsan böyle zamanlarda sıkıştığında yalanı, sırrı ifşaya tercih eder. İslam tecessüsü, başkalarının mahrem ve özel hallerinin araştırılmasını, öğrenilmesini, merak edilmesini yasaklamıştır.
Efendimiz, "Bir kişi, bir söz söylerken sağa sola bakınırsa bilin ki bu söz emanettir, sırdır." buyurmuşlardır. Sır saklamak bir erdemdir Sır saklamak, ketum ve ağzı pek olmak aslında, sabır, şükür, cömertlik, cesaret gibi ahlaki bir erdemdir. Sır saklamamak ise ahlaki bir zafiyettir. Emanete hiyanet etmek nifak alametlerindendir.
Enes (r.a.) şöyle demiştir: "Rasûl-i Ekrem (s.a.s) ben çocuklarla oynarken yanıma geldi ve bize selâm verdi. Beni bir işe yolladı. Bu yüzden annemin yanına vaktinde gelemedim. Annem, "Neden geç kaldın", diye sordu. Peygamber beni bir işe yollamıştı, dedim; "O iş ne idi" deyince, "o sırdır" dedim. Bunun üzerine annem, "Peygamber'in sırrını hiç kimseye söyleme" dedi" (Riyâzüs-Salihîn, II, 103).
Allah Teâlâ'nın bir ismi de "Settar" dır. Ayıpları günahları örter manasındadır. Rabbimiz zül celal ve vel kemal hazretleri, insanların ayıplarını gizleyen kulu sever. Resulü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurdular: - Allah Teâlâ arkadaşının ayıbını gizleyen kimselerin, dünya ve ahirette ayıplarını örter.
Samimi, güvenilir müminler, kendileriyle aran açılsa bile iyiliğini söyler kötülüğünü gizler. Bu ahlakta olanlar zamanımızda zümrüd-ü anka mesabesindedir yani yok denecek kadar azdır. Kötüler ise dostluk sona erince iyiliği gizler, kötülüğü açıklar.
Başkalarının bizlere söyledikleri sırları gizlememiz lazımdır. Çünkü sır emanettir. En çok güvendiğimiz kimse bile olsa, dilimize hâkim olup, başkasının sırrını ona bildirmemeliyiz. Kişinin başkalarına ait sırları açığa vurması, kendisine ait sırları açığa vurmasından daha kötüdür. Çünkü iki kötülükten birini işlemiş olur. Şayet sır kendisine emanet edilmişse buna ihanet etmiş olur. Emaneten bırakılmışsa o zaman da söz taşımış olur. Her iki durumda da zararlıdır ve kınanmıştır.
Şimdi tüm bunların ışığında konumuza dönelim... Sn. Davutoğlu koalisyon görüşmeleri çerçevesinde Devlet BAHÇELİ ile bir araya gelince ona bir sır veriyor. Eeeee bundan doğal ne olabilir diyeceksiniz... Bence de... Fakaaaat...
Sn.Davutoğlu görüşme sonrası basın toplantısında sırrını verdiği adama ver yansın sallıyor. “Gördünüz işte” adam her şeye “hayır” diyor. Adamı resmen günah keçisi ilan ediyor. Amma verdiği “sır” o günah keçisi ilan ettiği, hayırcı dediği adamda.
Geçen akşam sayın Devlet beyi tv'de izliyorum. Davutoğlnun her türlü tahrik dolu açıklamalarına rağmen “o sırrı ben asla söylemem” diyor. İslam dersi veriyor...
Mümin dersi veriyor...
Yüksek ahlak dersi veriyor...
Yüksek erdem dersi veriyor...
Adam kere Adamlık dersi veriyor...
E tabi anlayana...
Peki kim anlar...
Yukarıda saydığım vasıfları kim taşıyorsa elbette o anlar...
Sen üç-beş oy uğruna iki türbe ziyaret et bi-iki fotoğraf ver, sonra gel rakiplerinin hakkında gerçek olmayan sözler söyle, iftira at, çamur at... Nasılsa kimsenin umurun da değil iyilik, güzellik. Hem sen güzel kuran okuyorsun ya herkes sana inanır.
Üstünlük takvada diyen bir dinin mensubuyuz ama hepimizde “takvametre” var. Biz karar veriyoruz kim üstün diye.
Güzel ahlak kimin umurunda...
Doğruluk kimin umurunda...
Biraz sesin yanıksa, birazda kur'an dan ezberin varsa ohhhhh...
Kimse yanındakilerin bakaraya makara demesine bakmaz. Kimse karun misali zenginliğine ve bu malı nasıl edindiğine bakmaz.
Şu yanık sesinden patlat bi dua bak iktidarın keyfine...
Sn. Devlet BAHÇELİ tüm TÜRKİYE'ye yüksek karakter ve Ülkücülük dersi vermiştir. “Başbuğunun” yıllar önce “Sandıktan bize birtek oy dahi çıkmazsa, islam davamızdan, Türk'lük davamızdan vaz geçecek değiliz”, Sözünü yerine getirmiştir. Belki o “sırrı” deşifre etse partisinin oy oranı üç-beş puan çıkacaktı. Ama o yüksek ahlakı ve adamlığı üç-beş puana değişmedi.
“Başka şey anlamam, Allah var Allah
Bilmeyene devlet başkanı demem
Her şeye kadir “o” ondan Maazallah
Yılmayana devlet başkanı demem”
Türklük gurur ve şuuru, İslam ahlak ve fazileti ile donanmış, karakterli liderlerin memleketimizi yönetmesi dileği ile...
Kalın sağlıcakla...