HaberHendek.Com Reklamları HaberHendek.Com Reklamları HaberHendek.Com Reklamları HaberHendek.Com Reklamları
Prof. Dr. Mustafa Koç

Prof. Dr. Mustafa Koç

PSİKOLOJİK MİRAS

Yazar: Prof. Dr. Mustafa Koç
Tarih:
Okunma: 1627
Yorum: 1
Yazı Boyutu:
Paylaş:

Okulöncesi eğitim ve ilkokul birinci sınıf öğrencilerimiz okula başladı. Okulöncesi eğitim, ilkokul eğitimi için bilişsel, duygusal, sosyal, psikolojik ve davranışsal olarak hazırbulunuşluk anlamına gelmektedir. Bilişsel gelişim denge ve dengesizlik ve tekrar denge şeklinde ilerleyen bir süreçtir. Çocuklarda bu süreç daha hızlı olabilmektedir. Bu denge dengesizlik ve tekrar bir dengeye ulaşma durumu bilişsel yapı olarak adlandırılabilecek şemaların oluşması ile sonuçlanmaktadır. Şema ya da bilişsel yapılar, bireyin hangi uyarıcıya nasıl tepki vereceğini belirler. Bu bağlamda çocuğun etkileşimde olduğu insanların benzer durumlara benzer tepki vermeleri bilişsel yapıların oluşmasında son derece önemlidir. Bu çocuğun etkileşimde olduğu ya da olacağı uyarıcılara herhangi bir travmatik deneyim yaşamadan ve doğru gelişimsel bir deneyime sahip olacak şekilde tepki vermesine neden olur. Çocuğun denge dengesizlik ve tekrar denge durumuna gelmesinde yetişkinlerin tutarlı davranışları sonucu oluşan bilişsel yapılara göre uyarıcılara doğru gelişimsel deneyimler kazanacak şekilde karşılık vermesi şeklinde oluşacak bu döngü bilişsel, duygusal, sosyal, psikolojik ve davranışsal gelişimi anlamına gelmektedir. Aşağıda belirtilen hususların sürecin bu amaca hizmet edilerek yürütülmesine katkı sağlayabileceği düşünülmektedir.
1. Çocuğun sorduğu sorulara cevap vermeden önce çocuğun sorduğu soruya ne cevap vereceğini öğrenin. Unutmayalım ki hangi yaşta olursa olsun insan soruyu öncelikle kendine soruyor. Ya bulduğu cevaba onay almak için ki genellikle bunun için başkasına sorar, bazen de bilmediği için sorar. Çocuğun sorduğu sorular hangi düşünce tarzına sahip olduğunu da göstereceği için sorulan sorular ve bu sorulara çocuğu da katarak cevap vermek önemlidir.
2. Çocuğun sorduğu soruya cevap vermeden önce bu soruyu daha önce başkasına sorup sormadığını öğrenmek ve soruysa nasıl cevap verdiğini bilmek önemlidir. Çünkü çocuk soru soruyorsa ya yeni bir şema oluşturma gereğinin ya da var olan şemada bir değişiklik yapma ihtiyacının göstergesidir. Verilecek cevapların doğru ve tutarlı olması çocuğun bilişsel ana-lamda çelişki yaşamasını engeller. Cevaplarda ki tutarsızlık şemalarda da karşılık bulur, böyle bir durumda aynı uyarıcıya karşı nasıl tepki vereceğine ilişkin bilişsel kararsızlık, psikolojik olarak kendine güvensizlik ile sonuçlanır.
3. Çocuk yapması gerekenleri sürekli erteliyor ve sonrasında da kolayca vaz geçiyor, bu sürece ilişkin hissettikleri durumla örtüşmüyor ise, çocuğun sürekli yaptığı fakat fark edilmeyen kendini suçlamasıdır. Böyle bir durumda çocuğa sürekli ne yapacağını hatırlatmanın ya da söylemenin bir faydası yoktur. Bunun yerine çocuğu ilgi ve yeteneklerine uygun başarabileceğimizden emin olduğumuz sorumluluklar vererek başarma ve yeterlik duygusu yaşamasın sağlamaktır. Unutmayalım ki bizim için küçük hatta gereksiz diye düşündüğümüz her görev onun için büyük bir adımdır.
4. Okulöncesi ve ilkokula başlayan çocuklarımızın, öğrenme stillerini, bağlanma tarzlarını, dikkat ve eylem kontrol düzeylerini, duygu düzenleme becerilerini ve temel yetenek düzeylerini belirlemek önemli bir unsurdur. Nasıl öğrendiğini, nasıl bağlandığını, dikkat ve yelme kontrol düzeyini, algılama, hatırlama ve ayır etme beceri düzeylerini bilmediğimiz çocuklara ilişkin beklentilerimiz onların önündeki en büyük engel ve stres kaynağı haline gelebilmektedir. Çocuklarımız beklenti zengini fakirlere dönüştürmeyelim.
5. Okula başlayacak çocuklarla ilişkin özellikle okulun varsa psikolojik danışmanına ve öğretmenine çocuğun, fiziksel sağlığı, gelişimi, uyumsuz davranışları, bu uyumsuz davranışlara karşı aldığınız önlemler, ilgi ve varsa gözlenen yada ölçülen özel yetenekleri, okula başlamaya hazırla süreci, aile ilişkileri, ebeveyn tutumları vb. konularda mutlaka bilgi verilmelidir.
6. Okula başlamayla birlikte çocuğun daha yaptığı artık yapmadığı, artık yapmadığı ya da daha yapmadığı artık yapmaya başladığı benlik bütünlüğünü bozucu ve kişilik gelişimini engelleyici davranışların olup olmadığının gözlenmeli, nedenine ve çözümüne ilişkin süreci ilgili tarafları da bilgilendirerek başlatmalıdır. Bu bağlamda evde yapılan ve iyi sonuçlar veren uygulamaların okulla paylaşılması, okulda uygulanan ve iyi sonuçlar veren yöntemlerin ebeveyn ile paylaşılması gerekir.
7. Okulöncesi ve ilkokul döneminde çocuğu olan ailelere ve her bir gelişim döneminde çocuğu olan ailelere yapılacak en işlevsel tavsiyelerden biri de, çocuğun yapması gerektiği halde yapmadığı ya da yapmaması gerektiği halde yaptığı davranışları konuşmaya başlarken “neden” ve “niye” kelimelerini kullanmadan yapmaktır. “Neden” ve “niye” ile başlayan konuşmalarda çocuğun önceliği ne yaptığını ve yaptığının sonuçlarını düşünmeden saldırı altında olan benlik yapısını korumaktır. Bu dönemde en iyi yöntem, davranışı yapanı konuşmak yerine, davranışı ve davranışın sonuçlarını konuşmanın yanında alternatif davranışları konuşmak gerekir.
8. Çocuklarla iletişimde duyguları temel iletişim aracı olarak kullanmayan ebeveynler yetişkin yaşama bilişsel, fiziksel, duygusal, baş etme ve affetme esneklik berilerinden mahrum bir robot hazırlıyor denilebilir. Duyguların iletişim aracı olarak kullanılması anlaşılmanın ve hatta var olmanın en işlevsel yoludur. Çocuklarda istenen davranışları artırmanın ve istenmeyen davranışları söndürmenin yolu bu davranışların diğer insanlar üzerindeki duygusal etkilerini fark etmesine ve kabullenmesine bağlıdır. Çocuğa ne yaptığını hatırlatma yerine yaptığı şeyin sizde oluşturduğu duyguyu söyleyin. Bu ayını zamanda çocuğun benliği ile davranışı arasında önemli bir koruyucu bariyer görevi de görür. Yani istenmeyen çocuk değil istenmeyen yaptığı davranışlarıdır. Çocuk bu ayrımı fark edince kendisinin değil davranışının değişmesi gerektiğini bilir. Sadece öğrenmesi gereken şey istenmeyen davranış yerine hangisinin öğrenileceğini ve nasıl öğrenileceğini bilmesidir. Burada en işlevsel öğretme yöntemi model olmaktır. Unutmayalım çocukların davranışlarında daha önemli olan bu davranışlara karşı ebeveynlerin nasıl tepki verdiğidir. Yani asıl sorun çocuğu yaptığı davranıştan daha çok bu davranışla baş etmek için kullanılan yöntemin kendisidir. Ağlayarak isteklerine ulaşmayı öğrenen bir çocuğu bir isteğinin gerçekleşmesine ilişkin engellenme durumunda yapacağı şey daha önce yaptığı be sonuca ulaştığı ağlamaktan başka bir şey değildir. Sorun burada ne çocuğun isteğidir ne de isteğine ulaşmak için ağlamasıdır, sorun çocuğun isteğini ağlayınca karşılamaktır.
9. Ebeveynler çocuklarına daha çok maddi miras bırakabilmenin kaygısını yaşamaktadır. Bunun yanında çocuğa bırakılması gerek sosyal ve psikolojik miraslarda vardır. Maddi ve sosyal mirası koruyacak, geliştirecek, etkin ve işlevsel kılacak olan ise psikolojik mirastır. Psikolojik miras, çocuğun yerinde ve zamanında isteklerinden vaz geçebilmesi, yerinde ve zamanında ihtiyaçlarını erteleyebilme becerisidir. Bu beceri başarmanın, tahammül etmenin, psikolojik sağlamlığın, kendini toparlama gücünün, kendine yetmenin, kendini taşıyabilmenin kısacası kendini yönetebilmenin anahtarıdır.

Yorumlar

Lütfen aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
  • Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
  • Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
  • Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
  • Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
  • Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
  • Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
  • Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
  • Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
#3747 Fatih GÜDÜ - 2020-10-08 22:04:56
Milli Eğitim Bakanı olarak sayın Ziya SELÇUK'un bir kez dahi gündeminde bahsetmediği Okul Öncesi Eğitim konusunda bu hassasiyet içeren yazınızdan dolayı her şeyden önce bir okul öncesi öğrencisi velisi olarak teşekkür ederim.