Prof. Dr. Mustafa Koç
Önce Binlercesi Sonra Hiçbirine Dönüşen İnsanlar
Kişilik, kişilerarası ilişkilerde moderatörlük görevi yapar. Bazı moderatörler, nefse, bazıları akla ve bazıları ise vicdana daha fazla söz hakkı verir. Doğrusu her birine yerinde, zamanında ve yeterince söz hakkı vermektir. Bu dengeyi kuramayan insanlar, olanı değil olmasını istediği şeyleri görmeye başlar. Böyle insanların oluşturduğu ya da oluşturacağı bir dünyada kendi olamaya çalışmanın bir anlamı olur mu? Daha doğrusu böyle bir dünyada insan kendi olmayı başarabilir mi?
Günümüzde var olmanın tek yolu ya da göstergesi fark edilmektir. Bir başka deyişle, fark edildiyseniz varsınız demektir. Var olmak, kabul edilmek ve değer görmek için olmak isteğiniz ve hatta olabileceğiniz kişi yerine, böyle bir dünyada olmanız istenen kişi olmak zorundasınız. Çünkü size verilen ve oynamanız gereken rolü oynadığınız sürece fark edileceksiniz ve buna bağlı olarak onaylanmış ve kabul edilmiş olarak değerlilik hissi yaşayacaksınız. Aslında günümüz insanın yaşadığı birçok psikolojik rahatsızlıkların altında yatan faktörlerden biri de; kişinin uzun süre kendi olmayan bir rolü oynaması sonucu aşırı enerji ve zaman harcaması sonucu yaşadığı tükenmişlik, boşluk ve anlamsızlık duygularıdır denilebilir. İnsan kendi olmayan bir kişiliği sürekli film setindeki gibi oynamaya katlanamaz.
Böyle bir süreçte ve sanal dünyada kişinin kendi olmayı başarması imkânsız olduğu gibi, aslında, olması istenen kişi olmayı da başarması çok zordur. Bu süreçte bir dünya değil onlarca, yüzlerce ve özellikle internet çağında belki de binlerce dünya var denilebilir. Kendisine dikilen her elbiseyi giymeye çalışan bir kişi için bir terzi değil binlerce terzi var demektir. Bir terzinin diktiğini diğer beğenmeyecek, beğenilmeyen terzi ya da elbise değil kişinin kendisidir. Yapılacak olan hemen o elbiseyi çıkarmak ve istenen elbiseyi rengine, boyuna, genişliğine, tarzına ve modasına bakmadan yani sorgulamadan giymektir. Çünkü sorgulamak ya da hayır demek beğenilmemek yani fark edilmenin riske girmesi demektir. Kısacası kendiniz olmaya karar vermez herkesin istediği gibi olamaya karar verirseniz ne kendiniz olursunuz ne de istenen kişi olursunuz. Böyle bir durumda yaşanan çelişkinin oluşturacağı yapının adı “hiçbir şey” olarak tanımlanabilir. Bir başka söylemle bu kişi, ne kendisi için ne de başkası için bir şey olmayı başaramayan bir kişiye dönüşür.
Fark edilmek için bu kadar bedel ödeyen fakat bu kadar ağır bir bedel ödeyeceğinin farkında olmayan bu kişiler yetersizliklerinin farkına vardıklarında iki gruba ayrılırlar. Birinci grupta olanlar, yetersizliğini fark eden fakat bunu kabullenmeyenler. Bu kişilerin yaşayacağı en belirgin duygu öfkedir denilebilir. Öfke iyileşmeyi sağlayacak olan unutmanın gerçekleşmesini engelleyen en temel duygudur. İkinci grupta olanlar ise, yetersizliğini fark etmiş ve bunu kabullenen kişilerdir. Bu kişiler için fark edilmek en büyük düşmana dönüşür. Bu kişiler herkesin ne yaptığını bilmek ister fakat hiç kimsenin kendisinin ne yaptığını bilmesini istemez. Her iki grupta olanların ortak özellikleri dışarda yaşadıkları hayatın tamamını kendi içlerinde yaşamaya başlamış olmalarıdır.
Birisi olabilmek için başlattıkları bu süreçte binlercesi olduklarını fark ettiklerinde aslında hiçbirisi oldukları anladılar. Biri olabilmek demek kendin olabilmek demektir. Kendin için ve başkası için bir şey olmanın tek yolu kendin için bir şey olmaktır. Bunun başarabilmek için kişiliğin güçlü, esnek ve adaletli olması gerekir. Bunun anlamı, kişinin bazıları için bir şey olmayı ve bazıları içinde hiçbir şey olmayı başarması demektir. Bunun başarmanın tek yolu da kendin olmaktır.