Halil Hakan Oturak
Ne çektin be Mehmetçik! – 2
Uzun yıllar önce Türklük bilincine ermiş askeri okullar ve askeri kademeler yıllardır milletimize karşı oynanan oyunlar karşısında millet düşmanlarımızın en büyük engeli olmuşlardır.
Asker bir millet olan Türk milleti ile Türk askerinin arasını açmak için çok çeşitli yollar deneyen bu gafiller, yaşımızın şahit olduğu döneme baktığımızda önce “dinsiz asker” söylemini ortaya atmışlar, bazı bireysel yanlışları da kullanarak toplum ile asker arasına nifak sokmaya çalışmışlardır.
Yapılan bu algı operasyonları milletimizin ile askeriyle arasına yapabildikleri kadar soğukluk sokulmuştur. Ergenekon ve Balyoz davası süreçlerinde ömrünü dağlarda geçirmiş, memleketi için her şeyi göze almış ve Türk tarihin başlangıcından bugüne millet bayrağının taşıyıcılığında en ön safta rol almış komutan kademelerimizin ve dolayısıyla askerimizin itibarsızlaştırma operasyonuna milletin yeteri kadar tepki vermesi bu şekilde engellenmiştir.
Yıllardır güneydoğumuzda süren terör belası ise yine askeri anlamda bizi zayıflatmak için var gücüyle çalışmaktadır. Açılım sürecinde iktidar tarafından teröristlerin istedikleri gibi davranmaya serbest bırakılmasıyla patlak veren güvenlik riski, 7 Haziran’dan itibaren bölgede çok kısa sürede yaklaşık beş yüzün üzerinde askerimizin şehit olmasına sebep olmuştur.
Türk askeri, maalesef genelkurmay başkanının hapislere atıldığı, subaylarının müebbetle yargılandığı ve beş yıl sonra ise hepsinin suçunuz yok deyip beraat ettirildiği zor bir süreci yaşadıktan sonra “Açılım Felaketi ”nin ortaya çıkardığı tablo ile karşı karşıya kalmıştır.
Bu haksızlıklara maruz kalan aynı askerin bölgede memleketi için var gücüyle mücadele ettiğini ve koşar adım şehit olduklarını görmek damarlarındaki kanda bulunan ve 1800’lü yıllarda tazelenmiş milli bilincin bir yansıması, sarsılmaz bir ifadesidir.
Fakat gözden şu nokta kaçmamalıdır, şehit olan onca askerimiz bizim için büyük kayıptır. Eminim ki içlerinde birçoğu, icap etse, yine Kıbrıs’a, Balkanlar’a, Türkistan’a, Suriye’ye, Irak’a gidip esaret altında olan Türk kardeşlerimizi ve Müslüman kardeşlerimizi kurtaracak yapıları tek başlarına kurmaya muvaffak olabilecek donanımda, karakterde ve cesarettedir.
Öyleyse fetihler yapmış, memleketler kazanmış, bizi yok eden tuzakları görmüş ve gerekli önlemleri her zaman almaya gayret etmiş, milli değerlere tutunup içine düştüğü çukurdan memleketimizi kurtarmış din, devlet ve millet adına hiçbir fedakârlıktan kaçmamış askerimizle aramızı açacak her türlü fitneyi ortadan kaldırmamız gereklidir.
Memleket uğruna çekmediği kalmayan bu vatan evlatlarına bizim uğrumuza “Ne çektin be Mehmetçik” sıra şimdi bizde diyerek artık bir tanesini bile hiç yere kaybetmemek için devleti yönetenlerin ne gerekiyorsa yapmalarını sağlamalıyız.
Bunu yaparken elbette askeri darbeleri savunmuyor ülkemizin yaşadığı sıkıntıları ve özellikle de 1980 yılında yapılan darbede haksızlığa uğrayan abilerimizi unutmuyorum. Bütün bunlarında yine asker millet Türk milleti ile Türk askeri arasına nifak sokma operasyonlarının bir parçası olduğunu düşünüyorum.
Küresel gelişmeler gösteriyor ki, bu dünya düzeni böyle kalmayacak yine çok yıkımlar olacak, kanlar akacak, Türk askeride milletiyle birlikte sonsuza dek kan emici emperyalistlerin en büyük korkusu mazlumlara uzanan şefkatli el olmaya her zaman devam edecektir.
Uzaktan onun şanlı bayrağını ve yürüyüşünü görenlerin göz pınarları boşalacak yürekleri rahatlayacaktır.
Kıbrıs’ta, Afganistan’da, Bosna’da olduğu gibi..
Allah Türk askerini korusun.