Halil Hakan Oturak
MALAZGİRT’TEN KOCATEPE’YE
Bugün 26 Ağustos 2021 Malazgirt Zaferi’nin yıl dönümü.
950 yıl önce bugün, yalnızca Allah’ın rızasını kazanmak için yola çıkmış, Maide Suresi 54. ayette buyrulan: “kafirlere karşı heybetli, Müslümanlara karşı merhametli, kınayanların kınamasına aldırmadan Allah yolunda mücadele eden, benim onları sevdiğim onlarında beni sevdiği ordularım vardır” tarifine uymak gayretinde olan bir Türk ordusu, tarihte eşi benzeri bulunmayan bir zafer kazanmıştır.
Bu zaferin komutanı Selçuklu hükümdarının gerçek adı Muhammed olup , kendi ordusunun üç katına yakın bir gücün karşısında en ön safta mücadele ederek, yine yüce Allah’ın Kuran’da buyurduğu “nice az bir topluluk, Allah’ın izniyle, çok olan topluluğa galip gelmiştir” müjdesine erişmiş ve savaş sonrası “korkusuz, cesur ve yürekli” anlamına gelen “Alparslan” ünvanını almıştır.
Elbette bu zafer tesadüf değildir. Var oluşun sırrına ererek, hak yolunda vazifede olmak bilinciyle bunu yerine getirmek için gerekli fiziksel, ruhsal, askeri ve ekonomik şartların birleşiminin ortaya çıkardığı bir sonuçtur.
Ecdadımızın düşmana meydanı dar ettiği günlerle övünen bizler, aslında onların, dünyanın insanoğlunu içine çekmek isteyen toz bulutlarını bozguna uğrattığının farkında olmalıyız.
Sadece yemek, içmek, uyumak ve mülk sahibi olmaktan ibaret; yaratılışın gayesinden uzak, şükrün bereketinden yoksun, sorumluluk bilincinden uzak bir topluluğun; dünyanın gidişatını değiştirme ihtimali yoktur.
Malazgirt Zaferi, bu noktalarıyla her bir vatan evladının bilmesi ve layık olması gerekli bir büyük gündür.
Kutlu olsun!
Bugün aynı zamanda Sevr dayatmalarına boyun eğmeyi red eden bir avuç vatanseverin, milletin kaderini yine milletin azim ve kararı ile değiştirdiği tarihi günlerden biridir.
26 Ağustos 1922 günü başlayan Büyük Taaruz, Başkumandan Mustafa Kemal Paşa komutasındaki Türk ordusunun tarihimize altın harflerle kazılacak zaferiyle sonuçlanmıştır.
Vatan şairi Mehmet Akif o tarihi günleri şöyle ifade etmiştir: “Allah'ım ne muazzam zaferdi o, ortalık hercümerç oldu; beş altı saat içinde bir başka dünya doğdu. Ve biz mest olduk… Artık benim ne düşünecek, ne yazacak, hatta ne yaşayacak takatim kalmıştı. Bizim dilimiz tutulmuştu, ordu bizzat yazıyordu…”
Vatanın işgal edilmesine, yürekleri burkularak şahitlik edenler, bu taaruzla yıldırım gibi düşmanın üzerine saplanarak memleketimizi kurtarmışlardır.
Bu zafer, imkanlar müsait olduğunda yer yüzünü feth eden Türk milletinin, imkansızlıklar içinde olsa dahi asla yok edilemeyeceğinin bir göstergesi olarak Türk tarihinde başlı başına bir yer tutmaktadır.
Bu açıdan bakıldığında en kritik bir vakitte başkumandanlık vazifesini alarak “üstte gök çökmedikçe” ifadesini Anadolu topraklarına kazıyan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk tarihindeki yeri çok kıymetlidir.
Bugün emperyalizmin kuşatıp içini boşalttığı ülkelerde yaşananları gördükçe, bu kıymet çok daha iyi anlaşılmaktadır.
Şunu söylemek isterim ki; o günlerde Sakarya boylarında verilen “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır” emri bizim için geçerliliğini hala korumaktadır.
İhtiyaç halinde bu emrin gereğini tereddüt etmeden yapacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.
Allah milletimizi korusun, devletimize zeval vermesin.
Tüm ecdadımızı ve aziz şehitlerimizi rahmetle anıyorum.