Prof. Dr. Mustafa Koç
KİŞİLİĞİN YAZGISI
Atamadığı çığlıkları ilmek ilmek işleyen, hüznünün sükunetini yüreğinde barındıran bir varlık... Kalbinin sesini duyan ama sessiz kalan, güzelliği içinde taşıyan ama güzeli göremeyen bir varlık… Farklılığın manasını bilen ama farkındalığı hayata geçiremeyen bir varlık; ‘İNSAN’, karmaşanın başkenti. İnsan, içsel istekleri ile vicdanı arasında kalan; kimi zaman bunlarla baş eden kimi zaman söz geçiremeyen bir yapıdadır. Bu insan olmanın bir gerekliliğidir. Çünkü onun doğası doğru ya da yanlış ayırt etmeksizin sürekli istemeye hakimdir. Örneğin, kalbi kırılırsa o da başkasının kalbini kırmak ister. Burada ‘istemek’ insan olmaktır. Bana ne yapıldıysa bende ona aynısını yapacağım, demektir yani acizliktir. İnsan da aciz bir varlıktır. Aczinin bir diğer göstergesi ise ya tamamen idin isteklerini karşılamak ya da süper egonun kölesi olmaktır. İnsan kişiliğinin çizgisini vereceği kararla belirler. Hayatına bir seçim yaparak devam etmek isteyen kişinin buradaki çizgiye dikkat etmesi gerekir. Köle olmakla hür olmanın arasında kalan, hür olmaya yakın ama köle olmaktan da uzaklaştırmayan bir çizgi; insanın kalp çizgisi gibi, ölüm ile yaşam arasındaki çizgi gibi… Bu çizgiyi fark eden her birey sol yanında bir dünya taşıdığını da fark edecektir. Ve o dünyayı hak ederek taşımak için insan olmanın yanında ‘insan kalmanın’ da önemini fark etmelidir. İnsan kalmak, davranışlarını denge de tutmaktır. İnsan kalmak; nefsine göz yummamak, süper egoyu baş tacı etmemek, egoya sadık kalmaktır. Aslında insan kalmak nedir biliyor musunuz? Yüreğe dokunmaktır. Bir insanın hayatına vesile olmak, kalbine umudu işlemek, onun ikliminde güneş açtırmaktır. Bir insan gelişimine katkı sağladığı kişiyi çiçek bahçesinin içine de götürebilir, dikenlerin arasında da bırakabilir. Şunu biliyorum ki; bir gönle merhem olmaya kendini adayan insanlar, yüreğinin yettiği kadarınca birilerine ışık olacak. Elinden tuttuğu her insanı umudun yeşerdiği yerlere götürecek. Velhasıl, insan kalacak dokunduğu her kalpte.
Korkularına yenilip düşüp kalmakla, ümidine tutunup aydınlığa gitmenin arafındayken ümidine daha yakın olduğunu görecek ve hatta aydınlığı kendine getirecek.
Şimdi bir ayna tutalım kişiliğimize, umudu ve inancı göstersin bize. Kendi iç dünyasına ayna tutabilen insan, başkalarını da fark edecektir hiç şüphesiz.
Unutmayın, yıldızlar gecenin habercisidir. Bizler de bu hayatın bir parçası olarak birbirimizin habercisiyiz. Bir sır vermeliyim size, ben kalemimden dökülen her cümleyi kağıttan önce yazdım kalbimin bir köşesine. Ne mutlu kalbini görebilen, kendi kalbinin yansımasını başka kalplerde hissedebilen yüreklere!...
Umarım bu öğrencim ve her bir öğrencim insanların kalbine dokunarak ruhuna nefes aldırmak için çıktıkları bu yolda bu amaçlarına ulaşırlar. Bu öğrencim bu yazı ile bana bunu başaracaklarını hissettirdiği için ona teşekkür ederim. Bu yazı öğrencim EZGİ YILMAZ’ a aittir.