Halil Hakan Oturak
Kendimizi satıp “mal” mı ihraç edeceğiz, Kendimiz olup dünyayı mı değiştireceğiz?
1 Kasım seçimlerine giderken, Türkiye bir siyasi açmazın içinde kilitlenmiş durumda ve şapkadan tavşan çıkacak mı diye bekleyen seyirciler gibi sandıktan bir mucize çıkmasını beklemektedir.
Sandığa ne atacağız ki ne çıkacak? Cevabını birlikte arayalım.
Önce ülkemizin durumunu kısaca…
Hatırlayalım!
- Güneydoğumuz sokak sokak teröristlerin saldırısı altındadır.
- Memleketi ve memleket insanını korumakla görevli olan güvenlik güçlerimiz kendi ülkelerinde kendi insanlarının gözü önünde yabancı bir ülkedeymiş gibi ateşe maruz kalmaktadır.
- Dış politikamız çökmüş, sınırlarımızda her gün yeni bir olay yaşanmaktadır.
- Üreterek değil ülkede satılmadık kurum bırakmadan oluşturduğumuz istikrar abidesi ekonomimiz, dünyada mevcut döviz hareketlerinden en fazla etkilenen ekonomi olmuş almış başını gitmiştir.
- Git gide milli olmaktan çıkarılan eğitim sisteminde, okula giden çocuğu olanların bile çocuğu hangi okula gidiyor sonra hangisine devam edecek haberi yoktur.
- Vatandaş ekonomik ve sosyal sıkıntıları düşünmekten milli ve manevi değerlerin çok uzağında kalmıştır. Zina, adam öldürme, uyuşturucu, alkol kullanımı, asayiş son 10 yılda almış başını gitmiştir.
Bundan sonrası için sözü Seyit Ahmed Arvasi’ye bırakıyoruz (40 yıl önce söylemiş)
“Tarih, milli özelliklerini kaybeden ve çağa ayak uyduramayan milletlerin ve medeniyetlerin enkazları ile doludur. Tarih meydanında söz güçlünün olmaktadır. Güçlü milletler ise, yabancılaşmadan çağdaşlaşabilenlerdir. Yani güçlü milletler sosyal, kültürel ekonomik ve politik bağımsızlığını sağlamış milletlerdir. Bu gibi milletler dünyaya yalnız “mal” ihraç etmezler, sosyal değer, kültür değerleri ve politik yön de verirler”
Kısaca ne demiş, kendimizi satıp mal ihraç edersek bu memleketin vay haline demiş. Ey iktidarlar sakın milli ve dini değerleri satıp ekonomi iyiye gidiyor diye övünmeyin demiş. Sonra Allah korusun ülke aklen, fikren, dinen ve fiilen bölünmenin eşiğine gelir, kafanızı gömecek kum ararsınız demiş.
Arvasi’ye Çare nedir diye sorduklarında; (yine 40 yıl önce)
“Çare milleti oyalamakta, yaraları kanatmakta veya suçlu aramakta değildir. Yine çare milleti uyutmakta ve kesif propaganda ile serseme çevirmek hünerini göstermekte değildir.
Çare bu milletin dert ve ıstıraplarını çok iyi bilen, bu milleti ve devleti canından aziz bilen; makam ve mevki, para ve şöhret hırsından arınmış, Türk’ün tarihine, kültürüne ve ülküsüne bütün kalbi ile bağlı sadece ve ancak Allah’ın rızasını kollayan, ehliyetli ve milliyetçi kadroları, bu ülkenin ıstıraplarını çözmeye memur etmektir.”
Kısaca ne demiş, Ey tarihi şanlı, mazlumlara vefalı, hainlere karşı olması gerektiğinden daha toleranslı milletim onlarca TV kanalı, gazete ve radyoda milleti uyutanlara aldanmayıp kütleni enerjiye çevir artık, her türlü hırstan arınmış kadroları tayin edin hem memlekete sahip çıksınlar hem dünyayı değiştirsinler demiş. Sandığa tavşan atıp kurt çıkmasını bekleme demiş.
Milletimiz başlıkta sorduğum sorunun cevabını bulup sandığa ne atacağını iyi tespit etmelidir ki sandıktan çıkan sonuç hayırlısı olsun.
Hadi kalın sağlıcakla.