Öznur Salkım
KARANLIK YARINLAR
Kaybediyoruz...
Güzel günler görme umudumuz tükenmek üzere...
Nasıl tükenmesin!
Ne ile savaşacağımızı şaşırdık.
İnandığımız değerler günden güne azalıyor.
İnsanların insanlara saygısı kalmamış, sevgiler sahte, her işin için de menfaatler beklemekte.
Masumiyet yerle bir edilmiş vaziyette.
Çocuklarda karıştırılmış bu düzeni kaymış fani evrene...
Böyle bir zamanda, cehalet hala en zirvede!
Bir çocuk daha nedensiz melek oldu, bu dünyadan uçtu gitti sessizce.
Bir çocuk daha; hayat ne demek bilemeden korku içinde can çekişti belki de günlerce.
Bir çocuk gitti, yine ardında sırlar perdesi...
Kadınlara uzanan çirkin ellerin bedeli ya da kanı bozuk bir adinin masum kurbanlarından sadece biri.
Kayıp olduğu için aranan bir çocuğun, bilinmeyen öyküsü dillerde günlerdir.
Ardından çıkan iğrenç hayat hikayeleri...
Dedesinin aslında biyolojik babası olması.
Bazen sözlerin bile yetmediği yerler vardır.
Konuşsanız da anlam ifade etmez.
Sussanız içiniz el vermez.
Biz ne ara bu hale geldik kimse cevap veremez.
Her gün binlerce olaylar duymaya başladık ve her defasında daha şaşırmayız herhalde dedikçe yeni bir hikayenin ortasına düştük.
Cinayetleri saymıyorum onlar için ne yazık ki caydırıcı çözümler bulamadık.
Bari çocuklar gülsün dedik, onları da en derin yangınların ortasında terk ettik.
Hala hayata umutla bakabilen var mı aranızda bilmem; ama galiba biz bütün bu yaşananları çoktan hak ettik.
Sustuk, izledik, gördük, görmemezlikten geldik, sonunda tüm değerlerimizi bizlerde yitirdik.
Ana babaların cani, çocukların maktul olduğu bu dünyanın umuduna kelepçe vurduk.
Anladık ki,
Aynı evrende yaşamamalı cellatlar ve çocuklar;
Ya ölmeli cellatlar ya da hiç doğmamalı çocuklar...