HaberHendek.Com Reklamları HaberHendek.Com Reklamları HaberHendek.Com Reklamları HaberHendek.Com Reklamları
Prof. Dr. Mustafa Koç

Prof. Dr. Mustafa Koç

Evde Olduğu Halde Evi Özleyen Çocuklar

Yazar: Prof. Dr. Mustafa Koç
Tarih:
Okunma: 785
Yorum: 0
Yazı Boyutu:
Paylaş:

Yapmak istediği ile gerçekler arasındaki çatışmanın ortaya çıkardığı duygusal boşluğun verdiği acıyı zamanı öldürerek dindirmeye çalışan çocuklarda özellikle internet ve oyun bağımlılığının kimyasal bir ajan gibi uyuşturucu etkisine sahip olduğu söylenebilir. Bunun temel nedeni çocukların çıkmaz bir sürecin içinde olduklarını hissetmeleridir denilebilir. Depresyonun yaygın belirtilerinden biri “gerçeklik kaybıdır. Yaptığınız hiçbir şeyin sahici ya da gerçek olmadığını hissetmeye başlamak. Bu durum çocuklarda yaşattığı en büyük ve belki de en önemli sonuç «kontrol kaybıdır». Uzaktan eğitimle yüz yüze eğitim arasındaki en önemli psikolojik farklardan biri de kontrol duygusudur denilebilir. Uzaktan eğitimle birlikte çocuklardan beklentiler artı ve onların bu beklentiler üzerinde yeterince kontrolünün olmadığı söylenebilir.

Uzaktan eğitim çocukların eğitsel, sosyal ve psikolojik hayatlarını zenginleştirmek yerine köreltmeye başladı. Sorun beklentiler değil temel sorun bu beklentilere ilişkin seçim yapma ve davranmada kontrolün olmamasına rağmen sonuçlara katlanmak zorunda bırakılmış olmalarıdır. Uzaktan eğitimde sürecinde kullanılan materyaller, materyallerin kullanma becerisi, amacı, süresi ve bu süreçte egemen olan anlayış dikkate alındığında bütün bu faktörlerin ortaya çıkardığı ya da artırdığı yalnızlıktır.

Yalnızlık kalp atım hızını ve stres hormonu olan kortizolü artırmaktadır. Kortizolün artışı ve düzensizliğinin kaçınılmaz iki sonucundan biri kaygı diğeri ise depresyondur. Derin ve sürekli yaşanan yalnızlık tanımadığınız bir kişi tarafından her gün şiddet görmek kadar strese neden olabilmektedir. Salgın ve salgınla birlikte hayatımıza dâhil olan uzaktan eğitim sürecinde çocukların eğitsel, sosyal, psikolojik ve fiziksel anlamda yaşadıkları sorunlar nedeniyle daha fazla yalnızlaşma yaşadıkları söylenebilir. Bu çocuklar eğitsel anlamda çok daha kolay erteleme ve vaz geçme eğiliminde olduğu gibi psikolojik ve fiziksel anlamda sağlıklarının çok daha fazla risk altında olduğu söylenebilir. Unutulmamalıdır ki psikolojik rahatsızlıklar eninde sonunda fiziksel sağlığın bozulmasına neden olabilmektedir. Çünkü psikolojik sağlığın bozulması en çok bağışıklık sistemini etkilemektedir. Yani psikolojik rahatsızlık kişinin tıbbi anlamda rahatsızlaşmasının biyolojik zeminini hazırlıyor denebilir. 

Uzaktan eğitim çocukları arkadaşlarından, öğretmenlerinden, okuldan, sınıftan servisten, okul bahçesinden kopardı. Eğitim faaliyetleri evden yürütülüyor olsa bile çocukları anne- baba ve kardeşlerinden de koparmaya başladı. Bağ kurulan ve hatta bağ kurulması gereken birçok şeyden bağı kopan çocuğun yaşayacağı yalnızlık birçok sağlık probleminden daha önemli hale gelmektedir. Çünkü yalnızlık bütün psikolojik rahatsızlıkların başta kayı ve depresyonun anasıdır. Yalnız hisseden çocuklarda kaygı, özgüven eksikliği, kötümserlik, karamsarlık, gelecekte her şeyin aynı kalacağı ve hiç değişmeyeceği düşüncesi ve diğer insanların onları sevmediği ve sevmeyeceği inancını taşıyor.  Bazı ebeveynler bunun kendi çocukları için doğru olmayacağını hatta mümkün olmayacağını düşünebilir. Çünkü zaman zaman çocuklarına iyi davranışlarda bulunduklarını söyleyebilirler.

Çocuğa zaman zaman söylediğimiz ve yine zaman zaman yaptığımız bazı iyi tepkilerin neden bu tabloyu değiştirmediğini sorabilirsiniz. Çocukların kendilik inançlarını besleyen düşüncelere ve eylemlere sahip olmaları zaman zaman yapılan bazı iyi tepkilerin sonucunun olumlu olmasını etkilemektedir. Bu gün ya da şimdi beni sevdiğini söylüyor fakat yarın ya da biraz sonra aynı şeyi söylemeyeceğini düşünüyor. Katıldığı bir derste söz alamıyor. Haksızlığa uğradığında hakkını savunamıyor. Duygularını dışa vurmak yerine bastırarak yaşıyor.

Bağları kopuk olan ve bu yüzden yalnızlık hissinin içine mahkûm olmuş çocuklarda depresyon artıyor, bağları kopmamış olan çocuklarda ise depresyon yaşanmıyordu. Unutulmaması gereken önemli bir nokta da depresyonun yalnızlığa değil yalnızlığın depresyona neden olduğudur.  Bir başka deyişle döngü yalnızlıkla başlar depresyona yol açar depresyona giren çocuk daha da içine kapanır ve döngü pekişir. Bu gün ya da bu akşam daha doğrusu uygun bir zamanda çocuğunuza kaç sırdaşın var diye sorun. Belirli konularda ebeveynler çocuklarını sırdaşı olabiliyor mu? Yapılan bir araştırmaya göre Amerika’da 2004’e kadar yakın arkadaş sayısı üç, sonrasında ise sıfıra düşmüş. Yalnız insanlar yalnız olmayan insanlara göre uyarıcıları fark etme ve uyarıcılara olumsuzluk atfetme eğilimleri çok daha yüksektir. Bu döngüden ve bu acil durum reaksiyonundan yani her an bir şey olabilir beklentisinden kurtulmanın tek yolu daha fazla sevgi ve daha dazla güvendir.

Sevgi ve güvende dayalı bağların dengeli, düzenli ve tutarlı olması yanında ihtiyaç duyulan diğer bir şey çocukların diğer insanlarla anlamlı birliktelikler oluşturmadır. Her iki tarafında önem atfettiği bir paylaşım, işbirliği, sorumluluk, saygı, güven ve öngörülebilir olduğunda yalnızlık ortadan kalkıyor. Bu gün özellikle salgın dönemi ile birlikte iletişim daha çok tek yönlü olmuştur. Uzaktan eğitim süreci de bu tablonun oluşmasına katkı sağlamıştır. Çocukların belki de bu güne kadar hiç duymadıkları kadar ebeveynlerine ve kardeşlerine ihtiyaç duymaktadır. Onlarla birlikte anlamlı, anlayışlı, işbirliğine dayalı ve en önemlisi sevgi ve güvenin beslediği dengeli, düzenli, tutarlı ve öngörülebilir deneyimlere ihtiyacı vardır. Bu etkileşimin her anı, her birey için bir dopamin etkisi yaratır.

Yüz yüze etkileşimin olmadığı sanal dünyada bireyler arkadaşlıklarını «facebook» ile,  anlamlı deneyimlerini «video paylaşımı» ile ve sosyal statüdeki yerlerini «durum güncelleme»( ne olur biri beni fark etsin) ile giderilmektedir. Çünkü çocuk gerçek dünyada sahip olduğu kontrol duygusundan daha fazlasını sanal dünyada yaşamaktadır. Çocuklarımızla kurmamız gereken bağları kurmaz isek çocuklar bu boşluğu dolduracak bir şey bulur. Bu boşluğu dolduracağı şeyi gerçek dünyadan daha fazla ona seçenek sunan sanal dünyadan bulacaktır, hatta bulmuştur.

Sosyal hayatımızın kaybı ile oluşan boşluğu sanal dünyanın psikolojik olarak doldurması mümkün değildir. Bunun için birimizi görmeye, gerektiğinde sarılmaya, kokunun bu süreç eşlik etmesine, ne hissettiğimizi karşılıklı anlamaya, karmaşık duyguları dile getirmeye, duyguları dışa vurmaya, anlaşıldığımızı hissetmeye, sevildiğimizi ve güvende olduğumuzu bilmeye ihtiyacımız var işte o zaman hem beyin, hem zihin hem de beden iyileşiyor ve işte o zaman çocuk evde olduğu halde ev özlemi çekmiyor.

Yorumlar

Lütfen aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
  • Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
  • Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
  • Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
  • Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
  • Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
  • Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
  • Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
  • Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.