Prof. Dr. Mustafa Koç

EL FENERLERİ İLE YÖNLENDİRİLEN ÇOCUKLAR

Yazar: Prof. Dr. Mustafa Koç
Tarih:
Okunma: 1037
Yorum:
Yazı Boyutu: a - a - a - a
Paylaş:

Çocukların sosyal duygusal ve zihinsel gelişimleri için “düzenleme” kavramı son derece önemlidir. Neyin ya da nelerin düzenlenmesi deyince, ortamların düzenlenmesi, duyguların düzenlenmesi, öz düzenleme, uyku ve beslenmenin düzenlenmesindir. Belirtilen durumların sosyal duygusal ve zihinsel gelişime katkı verecek şekilde işlevsel olarak düzenlenmesinde evde anne babalar okulda ise öğretmenlerin rolü büyüktür.

Evde, güvende olduğunu, sevildiğini ve girişimciliği desteklen bir çocuk enerjisini sosyal ve duygusal ihtiyaçlarını karşılamak yerine zihinsel gelişimi için harcayabilecektir. Öngörülen bir anne ve baba ile büyüyen çocuk yaptığı ya yapacağı seçimlerin sonuçlarına ilişkin onların nasıl bir tepki vereceğini tahmin edebilir ve bu tahmin genellikle doğru çıkar. Böyle bir öngörüye sahip olan çocuk kendi seçimlerini yapabilir, yaptığı seçimler bağlamında eylemler gerçekleştirir ve seçimlerinin sonuçları ister başarılı isterse de başarısız olsun sorumluluğunu alır. Bu bireyselleşmenin, kendi olmanın ve psikolojik büyümenin en önemli göstergesidir.

 

Evde duygularından kokutulmadan ve duygularından utandırılmadan duygularını doğru bir şekilde yaşamayı öğrenen çocuklar, kendi ile yüzleşmeyi, saydamlaşmayı ve kendini gerçekleştirmeyi başarmanın temeli atmıştır denilebilir. Günümüzde insanlar birincil duygularını bastırıp bunun yerine sosyal arzu edilebilen bir duyguyu yaşamayı, sabırlı olmak, metanetli olmak, alçak gönüllü olmak, erdemli olmak vb. tanımlamaktadırlar. Örneğin, arkadaşı ile tartışıp haklı olduğu halde boyun eğen ve uyumlu davranan bir öğrenci hissettiği öfkeyi bastırıp bunun yerine üzülme duygusunu yaşar. Böyle bir kişi yukarıda belirtilen değer ifadelerinden biri ile (alçak gönüllü, metanetli) tanımlanabilir. Esas soru bu kişi hangisidir? Öfkelenen kişi midir yoksa başkalarının ona atfettiği değere sahip kişi midir? Günümüzde birçok insan, toplumun ona yüklediği anlam ile onun kendine yüklediği anlam arasındaki tutarsızlığın yükü altında kendi olmayı unutmuştur. Bir çocuğun böyle bir yetişkine dönüşmesini engellemenin tek yolu duyguları tanımasına ve duyguları doğru bir şekilde dışa vurmasına yardım etmektir. Ülkemizde, ağlayan hemen susturulmaya, korkan hemen yatıştırılmaya, kaygılı olan anında sakinleştirilmeye, koşan hemen durdurulmaya ve acısı olan bir an önce acısından çıkarılmaya zorlanır. Yani biz hiçbir dönemde özellikle de çocukluk döneminde hiçbir duyguyu ne doğru olarak ne de tam olarak yaşamadan bireyselleşmeye ve sosyalleşmeye çalışıyoruz.

Evde ortam düzenlemenin bir boyutu da disipline etme yöntemlerini de içermektedir. Anne babalara göre uyumsuz olarak belirlenen ve tanımlana davranışlara yönelik alınan önlemlerin kendisi uyumsuzluğun esas nedeni olabilmektedir. Örneğin cezalandırmak, aşağılamak, kıyaslamak, tehdit etmek, küsmek ve mahrum bırakmak yöntemlerinden herhangi biri ile anne ya da baba istediği sonuçları elde etmiş olsun.  Bir başka söylemle, anlık bir huzur ya da “iyileşme” uzun süreli bir psikopatolojinin zeminini oluşturabilir.  Örneğin, “küserek” çocukların disipline edildiği bir ortam çocuklarda oluşacak olan en temel duygu “kuşku” dur.  Kuşkunun olduğu yerde belirsizlik, ön görememe, ne zaman ne yapacağını bilemem, sosyal ipuçlarına aşırı dikkat etme ve en sonunda boyun eğme yani kendinden vaz geçip olunması istenen kişi olma. Böyle bir kişinim yetişkin yaşamda nasıl bir kişiye dönüşeceğini söylemek için psikoloji alanında uzman olmaya gerek yok sanırım. 

Çocukların sosyal duygusal ve zihinsel gelişimleri için ihtiyaç duydukları diğer bir husus da yeteneklerine güvenmeleridir. Her şeyden önce çocuğun yeteneklerini fark etmesi kabullenmesi ve bu bağlamda yaşantılar içinde olmaya ihtiyacı vardır. Yeteneklerinin farkında olan ve bunlara yönelik etkinlikler içinde olan çocuklarda öz güven duygusu da önemli düzeyde gelişmektedir. Çocukların gelişimsel süreçte yeteneklerinin neler olduğunu fark etmenin en temel yolu özellikle 3 yaşında sonra kendi akran grupları ile düzenli, dengeli ve tutarlı zaman geçirmesine ve bu süreci dikkatli bir şekilde gözleyen anne baba ve öğretmenlere ihtiyaç vardır. Bakışı, duruşu, uyumu, oyunları, fiziksel hareketleri, kelime dağarcığı, kendini ifade etme düzeyi, sorduğu sorular, algılaması, hatırlaması, ilişkilendirmesi ve ayırt etmesi gibi bilişsel, duygusal ve davranışsal dışavurumları yetenekleri hakkında ciddi ipuçlarıdır. Bu bağlamda ortaya koydukları davranışlara bu “çok iyi” gibi  bir değer atfetmek yerine süreç odaklı bir geri bildirim çocuğun yeteneğini tanıması ve bu bağlamda öz güven duygusu için çok daha işlevseldir.

 

Çocuklar özellikle okul öncesi çağı çocuklarında girişimcilik duygusundan dolayı çok şey yapma isteği oluşur. Aynı zamanda merak, keşfetme ve yenilik arayışında olan beynin de buna ihtiyacı vardır. Bu süreci aynı zamanda kendisinin başlatması, sürdürmesi ve sonlandırmasını ister ve hatta bu sağlanmalı ve bu sürecin sonucuna katlanması için de teşvik edilmelidir. Girişimciliği artan çocukta aynı zamanda henüz fiziksel olgunlaşma bu girişimciliğe eşlik edecek kadar olgunlaşmadığı için hatalı davranışlar da artacaktır. Önemli olan bu hataların olmasını engelleyecek bir ortamın oluşturulması, çocuğun hata yapmasının en düşük olduğu etkinlikten başlaması için yönlendirilmesi ve en önemlisi bu çağ çocukların hatalarına karşı toleransın yüksek olması ve hatasında dolayı asla suçlanmamasıdır. Bu çağda sosyal ve duygusal olarak desteklenen çocuklarda girişimcilikle bir birlikte yaratıcı düşünce gelişmektedir. Hatasında dolayı suçlanan çocukta yetersizlik, değersizlik ve aşağılık duygusu gelişir ki benlik ve kişilik örüntüleri de bu bağlamda gelişmeye başlar.  

Çocuğun bu girişimcilik özelliği bağlamında gerçekleştirdiği ya da gerçekleştirmeyi hayal ettiği davranışlar ister gerçek isterse de hayali bir şekilde engellensin ya da olumsuz bir şekilde değerlendirilsin acı verici bir deneyim olarak zihinde, beyinde ve bedende yer edinmeye başlar. Bu acı deneyimlere eşlik eden duygular o kadar yoğun yaşanır ki çocuk ütün dikkatini bu duyulara yönelik olarak yaşayabilir. Dikkatini duygulara odaklı yaşayan çocuklarda dikkat eksikliği ve öğrenme güçlükleri oluşur. Dikkat Eksikliği ve Öğrenme Güçlüğü tablosunun ortaya çıkmasına neden olan faktör tamamen acı deneyimlere(suçlanmalar, azarlanmalar, aşağılanmalar, tehditler küsmeler vb.) eşlik eden duyguların sonucu yaşanan psikolojik durumdur. Bu süreçten sonra ortaya çıkan psikolojik faktörler göz ardı edilerek çocuğun yaşadığı Dikkat Eksikliği ve Öğrenme Güçlüğünün nörogelişimsel olarak tanımlanır ve kimyasal ajanlara(ilaçlara) başvurularak çocuk uyuşturulur.

 

Sonuç olarak, sosyal duygusal ve zihinsel gelişimi desteklemek için anne babaların öncelikle kendilerini düzenlemeye yani düşünce, duygu ve davranışlarının hem kendi içlerinde hem de kendi aralarında tutarlı olması ve düşünce, duygu ve davranışlarının amaçlara yönelik kullanması gerekir. Ortamın güvenli, sıcak, samimi ve öngörülebilen bir ortam olması gerekir. Çocuğun gelişimine bir puan vererek değer atfetmeden desteklenmesi, sonuçtan daha çok sürece ve u sürecin nasıl yaşandığına odaklanılması gerekir. Çocukların ağlamalarına, öfkelenmelerine, kıskanmalarına, düştüklerinde düştükleri ya da bir yere çarptıklarında düştüğü yeri ya da çarptığı yeri “döğmeden” acıyı yaşamasına izin verilmelidir. Özellikle ne yaşadığından daha yaşadıklarına eşlik eden düşünce ve duygularını dışa vurması teşvik edilmelidir. Bu ortamlar henüz sağlanmadı ve bu ortamlar sosyal duygusal zihinsel gelişimi destekleyecek şekilde bu davranışlarla olarak zenginleştirilmediyse paniğe kapılmayın. Çünkü insan beyni yeni deneyimlere göre kendi yenileme potansiyeline sahiptir. Doğru gelişimsel deneyimlere sahip olan çocuklar geçmişte sahip oldukları olumsuz deneyimlerin duygusal, sosyal, zihinsel ve psikolojik sonuçlarını değiştirebilir. Çünkü biz davranışlarımızla deneyimlerimiz değiştirebiliriz ki buna Psikolojik Dik Duruş denir.

Lütfen elinizdeki el fenerlerini ya bırakın ya da söndürün. Hangi el fenerlerini mi? Suçlayan, aşağılayan, eleştiren, azarlayan, küsen, kıyaslayan, tehdit eden(ben gideceğim, beni evde bulamayacaksın, ben öleyim vb), mahrum bırakma cezalandırma………

Yorumlar

Lütfen aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
  • Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
  • Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
  • Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
  • Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
  • Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
  • Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
  • Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
  • Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.