Prof. Dr. Mustafa Koç
Damgalama: yetenek ve bilgi denizlerini kurutma yöntemi
Genellikle ilk kez bebeklik, çocukluk ya da ergenlik döneminde tanısı konan bozukluklara ilişkin yaşanan iki olumsuz durumdan bahsedilebilir. Birincisi, genellikle ilk kez bebeklik, çocukluk ya da ergenlik döneminde tanısı konan bozuklukları gösteren birçok birey, çocukluk ya da ergenlik döneminde klinik yaklaşıma gereksinim duymakla birlikte erişkinlik dönemine kadar tanı almayabilir. Bu dönemlerde yaşanan ve bireyin ruh sağlığının temel bir göstergesi olan davranışsal dışa vurumlar gelişimsel bir özellik olarak tanımlanmaktadır. Çocukluk çağı depresyonunu buna örnek olarak gösterilebilir. İkincisi ise, çocukluk ya da ergenlik döneminde çocukların gelişimsel bir özelliğinin sonucu olarak ortaya çıkan davranışlarının bir sorun olarak algılanması ve buna yönelik alan uzmanı olmayan kişilerin çocuk ya da ergen hakkında yapmış olduğu damgalamalar ya da etiketlemelerdir.
Damgalamaların özellikle ilköğretim düzeyinde yaygın olduğu görülmektedir. Çocuğun dersi dinleme süresine ilişkin ortaya koyduğu performansa göre dikkat eksikliği tanısı düşünülmekte hatta konmaktadır. Alan uzmanı olmayan öğretmenlerin çocuğa böyle bir tanıyı koyması ve bu tanıya göre çocuğa ilişkin beklentilerini yapılandırması bu süreçte çocuğun önündeki en büyük engel haline gelmektedir. Sonuç olarak çocuk, gelişimsel süreçte çözmesi gereken birçok çatışmayla uğraşmak yerine kendisine yönelik atfedilen bu etiketlemeden kurtulmaya çalışmaktadır. Bu etiketlemeden kurtulmayı başaramayan çocuk için asıl vahim olan sonuç ise, sahip olmadığı bir özelliğe sahipmiş gibi inanmaya başlamasıdır. Çocuk artık bu özelliğe göre benlik tasarımını oluşturmakta ve kendisine bu özelliğe göre bir değer atfetmektedir.
Çocuğun aile yaşam alanından sonra girdiği ve yetişkinlik yaşam tarzının nasıl olacağının belirlediği ikinci yaşam alanı okuldur. Çocuk kontrol edilebilen ve test edilebilen bir ortam olan okulda gerçek yaşama hazırlanmaktadır. Ayrıca Okul yaşamı, çocuğun gelişimsel süreçte kazanması gereken bir takım gelişimsel özelliklerin kazanılacağı kritik bir dönemi de içermektedir. Okul çocuğun doğru yerde, doğru zamanda ve doğru gelişimsel deneyimleri kazanabileceği aile yaşamından sonraki en temel yaşam akanıdır ve böyle olması da gerekmektedir. Sosyalleşme, çalışkanlık, moral muhakeme ve kimlik kazanma gibi önemli gelişimsel özelliklerin kazanılmaya başlandığı ve bazı özelliklerin de kazanıldığı bir dönemdir. Bunun yanında okul yaşamı çocuğa sosyal yaşamın temel unsurlarından olan, paylaşma, iletişim, yardımlaşma, sorumluluk, farklılıkların farkına varma ve onlarla birlikte yaşayabilme becerilerinin kazanıldığı dönem olması açısından son derece önem arz etmektedir.
İlkokul birinci sınıfa yeni başlayan ve bir çok karmaşık hatta olumsuz duygular içinde olan çocuğun anneden sonra model aldığı yada alması gereken kişi sınıf öğretmenidir. Sınıf öğretmeninin bu sürecin başındaki tutum ve davranışları çocuğun akademik ve hatta sosyal yaşamında belirleyici bir faktördür denilebilir. Öğretmenin bu süreçte öngörülebilir, rutin, ve tutarlı olumlu davranışları, çocuğun kendisini, sınıfını, okulunu ve en sonunda içinde bulunduğu toplumu da sevmesini sağlayacaktır. Süreç öğrencinin kendisine ilişkin olumlu bir algılamaya sahip olmasıyla başlayınca sonuç her ne olursa olsun çocuk sosyal yaşama hazır bir halde okuldan mezun olabilecektir.İşte bu kritik evrede çocuğun kendisine yönelik olumsuz bir değerlendirme yapmasına neden olabilecek bir damgalama çocuğun kendisine, sınıfına, okuluna ve içinde bulunduğu topluma yönelik olumsuz duygular besleyerek gelişeceğinin göstergesidir.Unutmayalım ki, geçmişte yaşadığımız her şey ister olumlu olsun ister olumsuz olsun, düşüncelerimizi, duygularımızı, davranışlarımızı ve seçimlerimizi etkiler hatta belirleyicisi olabilir. Her birey yaşadığı bir engel ya da olumsuz bir durum ile karşılaştığında geçmişe dönerek sığınabileceği olumlu bir yaşantıyı arar. Olumsuz yaşantılar olumlu yaşantılardan çok daha kolay hatırlanır. Yetişkin yaşamda yaşanabilecek bir başarısızlık durumunda birey geçmiş yaşantısında kendisine tutarlı bir şekilde yapılan damgalamaları çok daha kolay hatırlayacaktır. Okul öncesi ve özellikle ilköğretim düzeyinde damgalanan ve bu damgalama ile benlik tasarımını buna göre yapan bireylerde yetişkin yaşmada gözlenebilecek iki kritik davranıştan biri erteleme, diğeri ise vazgeçmedir. Bu iki davranışa sahip olan bireyin gelecekte ne yapabileceğini tahmin etmek zor değildir. Bu insanın geçmişte neler yaşadığını da tahmin etmek zor değildir. Bu iki farkındalık bize ne kazandırıyor?Kuruyan yetenek ve bilgi denizlerini tekrar su ile doldurmayı sağlamadığı ortadadır.
Damgalamaların özellikle ilköğretim düzeyinde yaygın olduğu görülmektedir. Çocuğun dersi dinleme süresine ilişkin ortaya koyduğu performansa göre dikkat eksikliği tanısı düşünülmekte hatta konmaktadır. Alan uzmanı olmayan öğretmenlerin çocuğa böyle bir tanıyı koyması ve bu tanıya göre çocuğa ilişkin beklentilerini yapılandırması bu süreçte çocuğun önündeki en büyük engel haline gelmektedir. Sonuç olarak çocuk, gelişimsel süreçte çözmesi gereken birçok çatışmayla uğraşmak yerine kendisine yönelik atfedilen bu etiketlemeden kurtulmaya çalışmaktadır. Bu etiketlemeden kurtulmayı başaramayan çocuk için asıl vahim olan sonuç ise, sahip olmadığı bir özelliğe sahipmiş gibi inanmaya başlamasıdır. Çocuk artık bu özelliğe göre benlik tasarımını oluşturmakta ve kendisine bu özelliğe göre bir değer atfetmektedir.
Çocuğun aile yaşam alanından sonra girdiği ve yetişkinlik yaşam tarzının nasıl olacağının belirlediği ikinci yaşam alanı okuldur. Çocuk kontrol edilebilen ve test edilebilen bir ortam olan okulda gerçek yaşama hazırlanmaktadır. Ayrıca Okul yaşamı, çocuğun gelişimsel süreçte kazanması gereken bir takım gelişimsel özelliklerin kazanılacağı kritik bir dönemi de içermektedir. Okul çocuğun doğru yerde, doğru zamanda ve doğru gelişimsel deneyimleri kazanabileceği aile yaşamından sonraki en temel yaşam akanıdır ve böyle olması da gerekmektedir. Sosyalleşme, çalışkanlık, moral muhakeme ve kimlik kazanma gibi önemli gelişimsel özelliklerin kazanılmaya başlandığı ve bazı özelliklerin de kazanıldığı bir dönemdir. Bunun yanında okul yaşamı çocuğa sosyal yaşamın temel unsurlarından olan, paylaşma, iletişim, yardımlaşma, sorumluluk, farklılıkların farkına varma ve onlarla birlikte yaşayabilme becerilerinin kazanıldığı dönem olması açısından son derece önem arz etmektedir.
İlkokul birinci sınıfa yeni başlayan ve bir çok karmaşık hatta olumsuz duygular içinde olan çocuğun anneden sonra model aldığı yada alması gereken kişi sınıf öğretmenidir. Sınıf öğretmeninin bu sürecin başındaki tutum ve davranışları çocuğun akademik ve hatta sosyal yaşamında belirleyici bir faktördür denilebilir. Öğretmenin bu süreçte öngörülebilir, rutin, ve tutarlı olumlu davranışları, çocuğun kendisini, sınıfını, okulunu ve en sonunda içinde bulunduğu toplumu da sevmesini sağlayacaktır. Süreç öğrencinin kendisine ilişkin olumlu bir algılamaya sahip olmasıyla başlayınca sonuç her ne olursa olsun çocuk sosyal yaşama hazır bir halde okuldan mezun olabilecektir.İşte bu kritik evrede çocuğun kendisine yönelik olumsuz bir değerlendirme yapmasına neden olabilecek bir damgalama çocuğun kendisine, sınıfına, okuluna ve içinde bulunduğu topluma yönelik olumsuz duygular besleyerek gelişeceğinin göstergesidir.Unutmayalım ki, geçmişte yaşadığımız her şey ister olumlu olsun ister olumsuz olsun, düşüncelerimizi, duygularımızı, davranışlarımızı ve seçimlerimizi etkiler hatta belirleyicisi olabilir. Her birey yaşadığı bir engel ya da olumsuz bir durum ile karşılaştığında geçmişe dönerek sığınabileceği olumlu bir yaşantıyı arar. Olumsuz yaşantılar olumlu yaşantılardan çok daha kolay hatırlanır. Yetişkin yaşamda yaşanabilecek bir başarısızlık durumunda birey geçmiş yaşantısında kendisine tutarlı bir şekilde yapılan damgalamaları çok daha kolay hatırlayacaktır. Okul öncesi ve özellikle ilköğretim düzeyinde damgalanan ve bu damgalama ile benlik tasarımını buna göre yapan bireylerde yetişkin yaşmada gözlenebilecek iki kritik davranıştan biri erteleme, diğeri ise vazgeçmedir. Bu iki davranışa sahip olan bireyin gelecekte ne yapabileceğini tahmin etmek zor değildir. Bu insanın geçmişte neler yaşadığını da tahmin etmek zor değildir. Bu iki farkındalık bize ne kazandırıyor?Kuruyan yetenek ve bilgi denizlerini tekrar su ile doldurmayı sağlamadığı ortadadır.