Halil Hakan Oturak
Bir Hendek efsanesi Ali Gaffar Okkan
Soğuk bir kış günü hava kararmış Hendek halkı Fikri amcanın fırınından aldığı ekmeklerle evlerine dağılmıştı.
Kimisi tüten sobasıyla uğraşıyor, kimisi sofrayı hazırlıyor, kimisi abdest almış namaz kılıyordu.
Sofranın üstüne koyulmuş ekmekler, üzerinden vakit geçmesine rağmen hala sıcaktı.
Bu akşamüstü önce fırının içine, sonra ekmeğin içine ve ardından tüm Hendeklilerin içine bir daha hiç sönmeyecek bir ateş düşmüştü.
Diyarbakır il emniyet müdürü, Hendekli fırıncı Fikri amcanın oğlu Ali Gaffar Okkan saat 17.40’ta pusuya düşürülerek şehit edilmişti.
Hendeklilerin yüreği, Hendeklilerin ekmeği o günden beri hiç soğumadı…
……..
Ali Gaffar Okkan ismi, 1997 yılında Diyarbakır emniyet müdür olduğu tarihte bir efsane gibi tüm Hendek’te yayılmıştı. Tanıyalım tanımayalım bir anda hepimizin gurur duyduğu hemşerisi, ne zaman başımız derde girse o vakit herkesin ismini verdiği akrabası olmuştu.
Azımsanacak bir durum değildi! Sakarya’nın suyundan içmiş vatanına, milletine bağlı bir evlat; bölücülerin, hainlerin yuvalandığı bir bölgeye emniyet müdürü olarak atanıyordu.
Memleketin kurtuluşu yakın diye düşünüyordu herkes. Bu düşünceleri haksız çıkarmadı Gaffar baba!
Evet, o Diyarbakır halkının Gaffar babasıydı…
Yüreği merhamet doluydu.
Pazardan eve dönen yaşlıları makam aracıyla evine bırakan biriydi.
Diyarbakırspor’un bütün maçlarına gidip futbolcularına sarılıyor, seyirciyle beraber statta bayrak sallıyordu. Maç sonrası ben Diyarbakırlıyım ve bu şehrin takımının başarısı için elimden geleni yapacağım diyerek, farklı bir mücadele ortaya koyuyor hepimizin zihinlerinde ve gönüllerinde bambaşka pencereler açıyordu.
Diyarbakırlının memleketiyle bir sorunu olmadığını, meydanın bölücülere bırakılmadığı takdirde Diyarbakır’da nelerin başarılabileceğini bize gösteriyor, Vatana, Millete, Sakarya’ya, Hendek’e asla unutulmayacak örnek bir şahıs, şahadetiyle de Diyarbakırlı çocukların isim babası oluyordu.
Hendek Halkı onu Bolu’da karşıladı…
Yağan kar düştüğü yerde eriyor, soğuk kimseye işlemiyordu.
Makam mevki peşinde değilim gerekirse babamın fırınında gidip ekmek satarım diyerek bütün putları yıkan; Hendek’in cesur evladı ekmek satmak için değil Hendek’in topraklarına nur katmak için aramıza dönüyordu.
Sabah içimiz buruk şekilde evden çıkıp okulumuz Atike Hanım Anadolu lisesine doğru yola çıktık. Sonra tüm öğrenciler, öğretmenler, köylüler, şehirliler son görevimizi yapmak üzere şehir merkezine doğru yürümeye başladık.
Biz okul teşkilatındaki arkadaşlarla biraz önden gidip, Ocak’tan yürürken taşımamız için hazırlanan pankartları aldık. Kartal reis ocak başkanıydı, şehidimizi Bolu’da karşılamışlar sonra sabaha kadar uyumayıp hazırlık yapmışlardı.
Bizim pankartta “Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez” yazıyordu.
Ben Hendek’i hiç o kadar kalabalık ve acı dolu görmemiştim.
Çok sevdiklerimizin gözlerinden çokça yaşlar akmıştı!
Hendek’in içi o günden beri buruk, Hendeklinin gönlü o günden beri hep sızı dolu kalmıştı!
Memleketimizin yine zor günler geçirdiği, vatan topraklarımıza hendekler kazılıp milletimizin bütünlüğüne pusuların kurulmaya devam edildiği günlerde şunu söylemek isterim ki:
Kimi baba ekmek satar helalinden memlekete adanmış evlat yetiştirir, kimi soysuzlar ekmek yediği memleketini satar memleketin evlatlarına kıyar.
Bilsinler ki Fikri babanın fırınında ekmek, Hendek’te evlat bitmez.
Ruhun şad olsun.