Prof. Dr. Mustafa Koç
BEDENDE SAKLANAN PSİKOLOJİK SIRLAR
Öfke yaşanmaması gereken bir duygu değildir. Keşke eşim, çocuğum, komşum, annem, babam hatta kendim hiç öfkelenmese diye dua etmek yerine, öfkeyi doğru yaşayan kişi olmak ve öfkeyi doğru yaşayan kişilerle olmayı dilemek daha doğrudur. Normal ruh sağlığı yerinde olan her birey bu duyguyu yaşar hatta yaşamladır. Öfke duygusunun yaşanması gerektiği ya da hissedilmesi gereken yerlerde bu duygunun hissedilmemesi normal değildir. Hissedilen duygu bağlama uygunsa bir başka deyişle, yerinde, zamanında ve dozunda yaşanıyorsa normaldir. Öfke de böyledir. Önemli olan öfkelenmemek değildir. Önemli olan öfke duygusunun nasıl dışa vurulduğudur. Bu gün bile çocukları disipline edebilmek, hizaya sokabilmek ve istenilen hatta hayal edilen profile uydurabilmek için fiziksel ceza uygulanmaya devam etmektedir. Ne acıdır ki bütün bunlar çocukların iyiliği için yapılıyor. Konu bu değil, konu, bu şekilde büyütülen çocuğun yetişkin yaşamda hissettiği ya da hissedeceği öfkeyi dışa vurmak için öğrendiği tek yolun şiddet olduğunu öğrenmesidir.
Fiziksel ve duygusal cezalar ile büyütülen çocukların beyinleri ve zihinlerinden daha fazla tarvmatik bilgiyi bedenlerinde saklamaktadırlar. Yetişkin yaşamda bu insanlar, öfkelenecek bir şey olmadığını, öfkelenseler dahi bu duyguyu şiddetle dışa vurmaya gerek olmadığını ve hissedilen bu duyguyu şiddet ile dışa vurmanın muhtemel sonuçlarını tahmin edebildikleri hatta bire bir yaşamış oldukları halde neden kendilerini kontrol etmede başarısız oluyorlar? Bir çok insan öfkenin bu şekilde dışa vurmanın nedenlerini ve sonuçlarının farkındadır. Bir başka söylemle, yani beyin ve zihin olarak bir sorun yaşamadığı söylenebilir. Gözden kaçan şey bedendir. Bedende saklı kalan bilgiler ve bu bilgilere eşlik eden duygular yönetir insanı. Aklını ve zihnini durdurabilen insan bedeninin esiri oluyor. İşte yaşanan ve bedende saklı kalan çok güçlü bir enerjiye sahip olan bu öfke hiç farkında olmadan hem biyolojimizi hem de psikolojimizi yönetiyor. Unutulmaması gereken şey, hastalıklar bedenimizin kullandığı dildir.
Yüksek kan basıncı olan hipertansiyonlu hastalar özellikle düşmanlığa daha çok meyillidirler ve genellikle bir tehdit söz konusu olduğunda kan basıncı yükselir ve söz konusu tehdit unsuruna karşı öfke ortaya çıkar(1). Yapılan birçok araştırmaya göre düşmanlık duygusunu ifade etme fırsatı kan basıncını düşürürken tam tersi bir durum söz konusu olduğunda bir başka deyişle hissedilen öfke bastırılır, bastırılan öfke dışa vurulan başka bir duygunun yaşandığı durumlarda ise kan basıncı yüksek kalabilir(2). Uzun zamanlı sürdürülen iki ayrı çalışmanın sonuçlarına göre ise düşmanlık direkt olarak Koroner Kalp Hastalığı ile bağlantılıdır. 255 Fizikçiye tıp fakültesinde Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri uygulanmış ve yaklaşık 25 yıl takip sürecinde kalmışlardır. Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri bölümlerinden birisi de düşmanlık skorudur(3) Yüksek düşmanlık skoru Koroner Kalp Hastalığı önemli düzeyde önceden öngörmüştür(4) Düşmanlık skoru yüksek olan bireylerin gelecekte Koroner Kalp Hastalığına yakalanma ihtimali yüksektir. Bu ilişki, 1,877 erkeğin on yıl süreyle izlendiği Western Electric Çalışması’nda kendisini tekrar göstermiştir. Yüksek düzeyde düşmanlık gösteren erkeklerin 5 kat daha fazla Koroner Kalp Hastalığı mağduru oldukları görülmüştür(5)
Hangi olumsuz etkenlerin kalbe zarar verebileceğine yönelik mekanizmayla ilgili yapılan araştırmada, on sekiz erkek hayatlarında daha önce onları kızdırmış olan olayları öfkeli bir şekilde tekrar anımsadılar. Konuştuklarında kalplerinin pompalama etkinliğinin %5 oranında düşmesi, kandaki bir damlanın kalbe kendiliğinden aktığını destekler nitelikteydi. Diğer stres unsurları ise pompalama etkinliğini değiştirmedi. Bu olay öfke esnasındaki hormonal değişikliklerin, öfkeyle Koroner Kalp Hastalığı arasında doğrudan bir bağ oluşturduğunu düşündürdü. Bunu test etmek için 90 yeni evli çift üzerinde tartışma sırasındaki hormonal değişiklikler izlendi. Olumsuz davranış, beş farklı hormonda meydana gelen önemli değişikliklerle ilişkilendirildi. Bu durumun öfkeyi tanımlayıp tanımlamadığı, bastırıp bastırmadığı ya da sadece Koroner Kalp Hastalığına yol açan öfkenin altındaki neden olup olmadığı ve öfkenin hormonlara ve bunun da koroner değişikliklere nasıl yol açtığı sağlık psikolojisi alanında günümüzde en çok merak uyandıran iki soru olarak kalmaktadır.
1.Wolf, Cardon, Shepard ve Wolf, 1955; Kaplan, Gottschalk, Magliocco, Rohobit ve Ross,1960; Diamond, 1982; Miller, Smith, Turner ve ark., 1996.
2.Hokanson, 1961; Hokanson ve Burgess, 1962; Hokanson, Willers ve Koropsak, 1968; Scheier ve Bridges, 1995.
3.Cook ve Medley, 1954.
4.Barefoot,Dahlstrom ve Williams, 1983; Williams, Barefoot ve Shekelle, 1985; Barefoot, Larson, Von der Lieth, ve Schroll, 1995.
5.Shekelle, Gale, Ostfeld ve Paul, 1983.