Prof. Dr. Mustafa Koç
BANA BENDE YER KALMADI
Etrafımızda insanların ya da kendimizin etrafımızdaki insanlara bazen de kendi kendimize “çok yoruldum”, “ hiç uyku uyuyamıyorum”, “kimse beni anlamıyor”, “içimden hiçbir şey yapmak gelmiyor” gibi söylemleri ya duyarız ya da söyleriz. Nedir bizi yoran, uyutmayan, anlaşılmaz kılan ve en önemlisi umutsuz bırakan şey. Bu soruyu bu şekilde sorarsak sanırım bir ya da birkaç cevap bulabiliriz fakat, bu cevaplar bizim aradığımız cevaplar olmaz, olsa da bir işe yaramazlar. Bu soruların muhtemel cevapları, işler, ev, yaşadığımız yer, hava ve su yani havadan ve sudan faktörler olabilir.
Doğru cevaplar almanın birinci adımı doğru sorular sorma ile başlar. Gelin hem sorusundan hem de cevabından korktuğumuz soruyu ya da soruları sorarak işe başlayalım. . Nedir bizi yoran, uyutmayan, anlaşılmaz kılan ve en önemlisi umutsuz bırakan şey. Sorularının başındaki “nedir” yerine “kim” ekleyerek bu soruları tekrar soralım. Kim beni yoruyor? Kim beni anlamıyor? Kim beni uyutmuyor? Kim beni umutsuzluğa itiyor. Yardıma ihtiyaç duyan insanın aklına ilk olarak bir başka insan gelir yani yardım alabileceği bir diğer insanı düşünür. Buna rağmen insanı en çok korkutan varlıkta yine insandır. Yani ne ortam, ne iş, ne yaşadığımız yer ne de yaşadığımız ev bize bunları yapmıyor. Bütün bunlar bir insanın ya da bir çok insanın diğer bir insana ya da insanlara yaptığı şeylerdir.
Bunu test edebilmek için birkaç yaşantıya, fakat gerçekte ne olduğu ya da neden olduğunu fark edemediğimiz durumlara bakmak yeterli olur. İnsanların kendi aralarındaki sohbet konularına bir bakın, olaylar mı, fikirler mi yoksa kişiler mi tartışılıyor. Olaylarda, fikirlerde kişiler üzerinden tartışılıyor. Olay değil, fikri değil kişi hedeftedir ve onun değişmesi gerekir. Bu durum her düzeyde yaşanmaktadır. Biri hakkında birine bir şey söylendiğinde karşıdaki kişi “ “ aaa inanmıyorum” bunun anlamı “lütfen biraz daha anlat” dır. “Ciddi olamazsın” bunun anlamı “inşallah doğruyu söylüyorsun” dur. En son hamle “ inan çok üzüldüm” bunu anlamı ise “ şu an o kadar mutluyum ki”, birer kahve içelim mi ne dersin? Bir başka delil televizyonlarda ki insanların bir birileri hakkında hem yüzlerine hem de arkalarından söyledikleri şeyleri ifşa eden yani “Görsel medya dedikodusu” yapan programların izlenme oranları.
Esas soru yani bu yazının konusu olan duruma dönmeyi de sağlayacak olan, bütün bunları yaşamak istemeyen kişilerin aldığı önlem nedir? Bunun için alınan önlemin adı “bastırma” dır. Yani hissettiğin her şeyi özellikle de olumsuz duyguları hiç kimsenin hissetmeyeceği şekilde kendi içinde yaşamaktır. İnsanlar sana ne yaparsa yapsın, ne hissettirirlerse hissettirsinler bunları dışa vurmayacaksın. Kızdın mı kızmamış gibi davranacaksın, kime herkese, üzüldün mü, üzülmemiş gibi davranacaksın, kime herkese, kin, nefret, korku mu hissettin dışa vurmayacaksın, kime herkese. Sonunda sen iyi bir insansın kime göre, herkese göre. Nasıl başardın kimseye seninle ilgili konuşulacak bir şey vermeyerek. Herkes susar fakat biri asla susmaz ve onu asla susduramazsınız. Kimdir bu susmayan ya da susturulamayan? Senden başkası değildir. Bu durumu fark eden insan ne taşıdığına bakar. Bir çok insanı taşıdığını fark eden insan kendinde kendine yer kalmadığını anladığında iş işten geçmiş olur. Olmaz inşallah…
Fark ettim ki insanları taşıyarak “bana bende yer kalmamış” Bunu psikolojik sonuçlarını konuşalım. Ne dersiniz?