Halil Hakan Oturak
ARKASINDAN AĞLAMADIKLARIMIZ!
Tarih 20 Nisan 2013.
Türkiye her zaman olduğu gibi kritik bir süreçten geçerken, canı pahasına memleketine siper olmaya çalışan yüzbinlerce memleket sevdalısı, bayrak olup İzmir’e doğru yola çıkıyor.
91 yıl önce, gözle görülen düşmanların denize döküldüğü İzmir kıyıları, bu kez, karanlık bir şafağın sınır çizgisinde gezinen gölgelerin, vatansever yüreklerde açılan bir perdeyle ortaya çıkarılmasına şahitlik ediyor.
Bıraksalar, bir hamlede Tuna boyuna atlayacak kuvvette bir ordu, kaşlarını çatmış, serhat boyunda, dervişlere nazır bir sabırla sessizce bekliyor.
Hilal bıyıklar; namluya takılmış süngüler gibi hazırda…
Uykusuz gözler şahin misali karşı kıyıyı gözlüyor...
Ne olacaksa olsun!
İnceldiği yerden kopsun diyor, damarlarda bozulmadan dolaşan mukaddes!
Ve ona karşılık veriyor, meydanı baştan sonra kaplayan korkusuz bir ses:
-Bir çakıl taşının dahi pazarlığını yapmayan Büyük Türk Hakanı Mete Han nerede?
-Avrupa’yı tir tir titreten Büyük Türk Hükümdarı Atilla nerede?
-Orhun Irmağı’nın mesajları, Issık Gölü’nün anıları, Ergenekon’un Destanı nerede?
-“Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım” diyen Bilge Kağan nerede?
-Söğüt’ten yola çıkan 400 çadırlık Türkmen varlığının kılavuzları elleri öpülesi Ertuğrul Gazi ve Osman Gazi nerede?
-Kosova’daki Murat, Niğbolu’daki Yıldırım, İstanbul’da çağ açıp çağ kapatan Fatih nerede?
-Mohaç’taki Kanuni, Preveze’deki Barbaros, Kocatepe’deki Mustafa Kemal nerede?
-Çanakkale’deki, Sarıkamış’taki, Sakarya’daki, Dumlupınar’daki, şehitlerimiz nerede?
-İzmir’in işgaline dayanamayarak ilk kurşunu sıkan, ilk vuruşu yapan Hasan Tahsin nerede?
-Millet ve vatan emanetlerini koruyacak kudret nerede, kuvvet nerede?
-BURADA….
Az önce Fırat’ın, o gün, Gündoğdu meydanında çekilmiş resmini gördüm de; Fırat Yılmaz Çakıroğlu nerede? Diye bir ses geldi kulağıma…
Fırat;
Memleketine sevdalı bir yiğit olarak Ege Üniversitesi koridorlarında hala korkusuzca dolaşıyor…
“Siz hiç bir şey yapmasanız dahi, biz asla bölücülere geçit vermeyeceğiz” diyerek elinde megafon bıkmadan yetkililere çağrı yapıyor…
Zulüm altındaki soydaşlarımız aklına geldikçe çıkıp: “Bir esaret zinciri sana yazılan her destan, Seninle sen olayım, seninle sen olayım Doğu Türkistan...” mısralarını okuyor…
Memleketi yeseler doymayacakların yüzüne vururcasına, mütevazi hediyeleriyle doğum gününü kutluyor…
İşte görüyorum!
Herkes tarafından tanınmasına rağmen; mücadelesini bir şahıs meselesi değil hala bir şahsiyet meselesi olarak sürdürüyor…
Atsız’ın “Türkçü, ülküdaşları ile olacak bir geçimsizliğin, ülküye zarar getireceğini bilir” ifadesini kulağına küpe yapmış, zerre kadar fitne çıkaracak bir kelamı dahi, dilinin ucuna getirmiyor…
Teşkilatçıyız diyerek teşkilatın kuyusunu kazanlara geçit vermiyor…
Lideri ile ilgili ilergi geri konuşanların, dava arkadaşına iftara atanların, ne düğününe ne cenazesine gitmiyor.
Kısacası Fırat; memleket için 2013’te neredeyse bugün yine aynı yerde mücadelesini sürdürüyor.
Egenin ırmakları gibi parlayan gülüşünü gördüğümüzde, zaman zaman gözlerimiz dolsa da, biliyoruz ki; onun gibi kahramanların arkasından ağlanmaz!
Onların arkasından ölünür!
Ruhun şad olsun!