Yaşar Aygüneş
AJİTASYON ÖYLE Mİ? HADİ ORDAN!
Dinleyin dedim dinlemediniz.
Anlayın dedim, vallahi anlamadınız.
Bir önceki köşe yazımı bu minval üzerine yazmıştım.
Toplumumuzun engelli bireylere bakış açısını ve engelli kardeşlerimin sıkıntılarını dile getirmeye çalışmıştım.
Özellikle engelli kardeşlerimden ve halden anlayan dostlardan çok güzel geri dönüşler aldım.
Tamam dedim…
Halimizi anlayanlar, hoşgörülü dostlar var dedim.
Dedim de…
Köşe yazıma dün akşam isimsiz yapılan yorum beni çok üzdü.
Anladım ki boşa kürek çekiyoruz.
Anladım ki “armuttan düşenin halini armuttan düşen anlar” sözü çok doğru.
Belki birde armuttan düşerken orada olanlar anlar…
Gelelim o zalim yoruma…
-“İyi güzelde biraz ajitasyon olmamış mı? Kendinize bu kadar acındırmanızın gayesi ne? Sanki hep itilip kakılıyorsunuz. Başımızın üzerinde mi taşıyalım. Başka bir arzunuz var mı?”
Böyle demiş vatandaş…
Ben halimizi anlattım…
Yardım dilenmedim…
Şefaat beklemedim…
Sevgi istemedim…
Sadece hal arzuhalinde bulundum.
Bak sevgili kardeşim…
Kardeşim diyorum. Evet din kardeşimsin, en azından soy kardeşimsin…
Ben 52 yaşındayım…
Devletimizin engellilere tanıdığı hiç bir haktan yararlanmadım.
Ne elektriğimi nede suyumu indirimli kullanmadım.
Bir kuruş engelli maaşı almadım.
Engelliyim diye hiç bir kuyrukta öne geçmedim.
Hatta emekliliğim bile bir yıl sonra sağlamlar statüsünden olacak nasipse.
Yüzüme karşı bedensel engelimle dalga geçenler oldu kırıldım ama önemsemedim.
Çoğunu alemlerin rabbine havale ettim.
Önceki yazımı genç engelli kardeşlerimin daha iyi şartlarda yaşaması için kaleme aldım.
Yoksa kendim için hiç bir beklenti içinde değilim.
Çok şükür yeteri kadar dostum var.
Bir iki tanede sırdaşım…
Ömrümün çoğunu düşe kalka geçirdim.
Sevgisiz hoşgörüsüz acı yıllar yaşadım.
Çok az sırdaşım oldu. İçime attım çoğunu. Sırdaşlarıma, gardaşlarıma dahi anlatamadım. Acırlar diye hep sustum. Hep sustum…
“Başımızın üstünde mi taşıyalım?” Diyorsun ya…
Sor bakalım koca Hendek’te kime yük olmuşum.
Kime acındırmaya çalışmışım.
Ay ışığında kaldırımlarda dertleştiğim kırk yıllık kadim dostum hariç.
Yada demli çay ve sigara eşliğinde sohbet ettiğim sırlarımı paylaştığım dost hariç.
Yada gardaş bellediğim üç- beş kişi hariç kime dert yanmışım.
Varsa bildiğin söyle…
Yazmam bir daha…
Vallahi yazmam…
Dedim ya genç kardeşlerim daha güzel bir dünyada yaşasın diye yazdım.
52 yıldır ötelenmişim, ulan kalan ömrümde sevilsem ne olur sevilmesem ne…
Nesimi’nin şiiri geldi aklıma:
“Bir acaip derde düştüm herkes gider karına
Bugün buldum bugün yerim, hak kerimdir yarına
Zerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına
Rızkımı veren Hüdadır kula minnet eylemem.
Ey Nesimi, can Nesimi ol gani mihman iken
Yarın şefaatlarım Ahmedi Muhtar iken
Cümlenin rızkını veren ol gani serdar iken
Yeryüzünün halifesi hünkara minnet eylemem.”
İşte böyleyim artık. Kimseye minnet eylemem.
Hele hele senin gibilere asla…
Genede sağ ol köşe yazmama vesile olduğun için.
Sağ kalın sevgiyle kalın