Bunlardan biri Lapseki'nin Beybaş Köyündendir ve yarası oldukça ağırdır. Zor nefes alıp vermektedir. Alçalıp yükselen göğsünü biraz daha tutabilmek için komutanının elbisesine yapışır. Nefes alıp vermesi oldukça zorlaşır ama tane tane kelimeler dökülür dudaklarından.
“Ölme ihtimalim çok fazla. Ben bir pusula yazdım arkadaşıma ulaştırın...,,
Tekrar derin nefes alıp, defalarca yutkunur: "Ben... Ben köylüm Lapseki'li İbrahim Onbaşıdan 1 Mecid borç aldıydım... Kendisini göremedim. Belki ölürüm. Ölürsem söyleyin hakkını helal etsin."
"Sen merak etme evladım" der komutanı, kanıyla kırmızıya boyanmış alnını eliyle okşar. Ve az sonra komutanının kollarında şehit olur ve son sözü de
“Söyleyin hakkını helal etsin,,
Aradan fazla zaman geçmez. Oraya sürekli yaralılar getiriliyor. Bunlardan çoğu daha sargı yerine ulaştırılmadan şehit düşüyor. Şehitlerin üzerinden çıkan eşyalar, künyeler komutana ulaştırılıyor.
İşte yine bir künye ve yine bir pusula. Komutan gözyaşlarını silmeye daha fırsat bulamamıştır. Pusulayı açar, hıçkırarak okur ve olduğu yere yıkılır kalır. Ellerini yüzüne kapatır, ne titremesine ne de gözyaşlarına engel olamaz...
Pusuladaki not:
“Ben Beybaş Köyünden arkadaşım Halil'e 1 Mecid borç verdiydim. Kendisi beni göremedi. Biraz sonra taarruza kalkacağız. Belki ben dönemem. Arkadaşıma söyleyin ben hakkımı helal ettim.,
İşte sevgili okurlar,bu islamdır bu imandır,bu Allah'ın varlığının bir işaretidir.Ülkemizde sokaklarda cilt cilt İncil dağıtılırken,biz onlarımı izleyelim.
Dâvet, Allâh’ın Müslümanlar üzerine yüklediği ve kurtuluşun anahtarı olan bir esastır. Dâvet, Allâh’ın önce Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’e ve sonra da biz ümmetine yüklediği büyük bir vazifedir. Şirkten tevhîde, küfürden îmâna, fısktan İslâm’a, fahşâdan güzel ahlaka, zulümden adâlete, şerden hayra… çağrıdır. Bu itibarla münkerden uzak tertemiz bir iyiliğe dâvet etmek çağrıların en güzelidir. Rabbimizin rızâlığı ve kurtuluşun yoludur. Nitekim O, şöyle buyurmaktadır:
“Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et. Ve onlarla en güzel şekilde mücâdele et.” [en-Nahl: 16/125]
Âyet-i kerîme özel olarak Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’e, genel olarak ise ümmete hitâb etmektedir. Zîrâ dâvet, Allâh’ın bu ümmete yüklediği vazifedir. Bu vazifeyi gücü nispetinde her Müslüman yerine getirmelidir. Bu, bazen ilim ile bazen güzel ahlak ile olur. Çareler tükendiğinde İslâm’ı ve nesilleri korumak gündeme geldiğinde ise güç ile olur. Yani dâvetin yöntemi, zamana ve zemine göre değişkenlik arzedebilir. Zîrâ dâvet, Allâh’ın yoluna çağrıyı içine her türlü mücâdelenin ismidir.
Öyleyse kardeşlerim! En yakınlarımızdan başlayarak insânları Allâh’ın tevhîd dîni İslâm’a çağırmalıyız. İslâm’ın güzel ahlakına ve yaşantısına davet etmeliyiz.
Hamd âlemlerin rabbi olan Allâh’a mahsustur. Salât ve selâm yaratılmışların en hayırlısı Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in, âlinin ve ashabının üzerine olsun,selam ve dua ile kalın.
Yazan: Nuray Aydın İlgüz