SAÜ Hendek Eğitim Fakültesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr.Mustafa Koç okula gitmek istmeyen çocuklar için ailelerin neler yapması konusunda bilgiler verdi.
Çocuklar okula gitmek istemiyorsa yapılacak olan şey, hemen bir damgalama yapmadan, bu durumun nedeni anlamak ve bu nedeni ortadan kaldırma ya da gerekli önlemleri almak olmalıdır. Böyle bir durumda ne yapmalı ve nasıl bir yol izlemeli sorularına Öğretim Üyesi Doç.Dr.Mustafa Koç birkaç ana başlıkla cevapladı.
Çocuğun davranışının (okula gitmek istememsi) altındaki neden çok iyi anlaşılmalıdır.
Doç.Dr.Mustafa Koç “Çocuğun okula gitmeme nedenini bilmeden yapılabilecek her şey boşuna hatta bu davranışın kalıcı olmasına neden olabilir. Örneğin çocuk okula gitsin diye her zamankinden daha fazla ilgi, sevgi, onay vb. gösterme çocuğun bu davranışını yani okula gitmek istememe davranışını sürdüren neden ahaline gelebilir. Özellikle yukarıda bahsedilen duyguları kazanamayan çocuklarda bu durum çok daha risklidir.
Çocuğun davranışları farklı ortamlarda gözlenmelidir.
Çocuğun okula gitmek istememesi çocuğun kendi özelliklerinden mi yoksa ortamın özeliklerinden mi kaynaklandığı net olarak belirlenmelidir. Eğer çocuğun okula gitmeme davranışı ortamın özelliklerinden(öğretmen tutumu, akranların tutumu, okulun ve sınıfın fiziki yapısı vb) kaynaklanıyor ise ortamın düzenlenmesi gerekir. Aksi halde ortamdan kaynaklanan bir faktörden dolayı çocuğa yönelik yapılacak en etkili yaklaşım bile fayda vermez ve aynı zamanda çocuğun bu süreçte daha fazla zarar görmesine neden olabilir.
Öğretmeni ile iş birliği yapmak önemlidir.
Çocuğun okula gitmek istememe nedeni ne olursa olsun ailelerin mutlaka öğretmenle birlikte hareket etmelidir. Okula gitmek istememe nedeni birlikte belirlenmeli ve çözüm birlikte aranmalıdır. Öğretmenin bu sürecin dışında tutulması durumunda hem istenen çözüme ulaşmayı engeller hem de Çocuğun model alacağı bir kaynağa karşı olumsuz duygular beslemesine yol açabilir.
Çocuğa her zaman davranıldığı gibi davranmak önemlidir.
İnsan her yaşta ilgi, onay, destek ve sevgiye ihtiyaç duyar. Gelişimsel olarak ilgi ve onayın en yoğun ihtiyaç duyulduğu bir dönemde çocuk okula gitmektedir. Yukarıda bahsedilen duygulardan yoksun çocuklarda bu ihtiyaçlar daha yoğun hissedilmektedir. Çocuk bu duyguları yaşamalarına engel olacak her şeye ellerinden zorla alınmış bir oyuncağa verdikleri tepki gibi tepki vermektedirler. Çünkü ellerinden alınan bir daha geri gelmeyecek diye düşünürler. Çünkü bu yaşa gelinceye kadar böyle bir rutinlik, ön görülebilirlik ve tutarlılık içinde olmamıştır. Okula gidince de sahip olduğu her şeyi kaybedecek diye düşünebilir. Bu bağlamda çocuğa her zaman davrandığımız gibi tutarlı ve bizim ne yapacağımız tahmin edebilir nitelikte davranmamız önemlidir. Bu süreçte verilen sözler mutlaka yerine getirilmelidir. Dolayısıyla anlık olarak bir durumun üstesinden gelmek için yapılacak her şey daha olumsuz durumların yaşanmasına neden olabilir.
Çocuğun okuldan bağlantısının kopmaması önemlidir.
Çocuk okula gitmek istemediğinde “tama hadi bu gün gitme, iki gün gitme ya da bu hafta gitme” gibi söylemler çocuğun bu davranışın üstesinden gelmesine katkı sağlamak yerine engelleyici olabilir. Çocuk bir gün ya da bir hafta sonra tekrar okula gitmemem ile ilgili yeni senaryolar hata suni davranışlar geliştirebilir. Bunun yerine aşamalı olarak her gün bir saat, iki saat ya daha fazla çocuğun durumuna göre okula gitmek sınıfa girmese bile bahçede gezinmek ve ödevini almak ve ödevini yapmasını sağlamak önemlidir. Bu yaşantılar çocuğun bu süreçte korktuğu şeyin olmayacağını da test etmesine katkı sağlayacaktır. Fakat bu yaşantılar içinde ön koşul çocuğun okula gitmek istememesinin altındaki nedenin mutlak bilinmesi ve okul yaşantılarının buna göre planlanması ve uygulanmasıdır.
Akranları ile okul dışında zaman geçirmesi önemlidir.
Okul korkusu yaşayan çocukların kendi evlerine okul arkadaşlarının davet edilmesi ve daha sonra onların evlerine yapılacak ziyaretler çocuğun okul korkusu ile baş etmesi sürecinde uygulanabilecek bir yöntemdir. Bu süreçte çocukların birlikte oynama, paylaşma, işbirliği ve iletişimleri artırıcı ortamlar düzenlenmeli yeterince zaman verilmelidir. Bu yaşantılardan aileler hissettikleri olumlu duyguları çocuklara ifade etmelidir. Çünkü çocukların anne ve babalarının mutlu olduğu davranışları yapma eğilimleri çok yüksektir.
Çocuğun okulla ilgili duygularını ifade etmeleri önemlidir.
Çocukların okulla ilgili duyguları kendi ifade etme tarzlarına uygun olarak ifade etmelerine ilişkin önlemlerin alınması ve uygulamaların yapılması çok önemlidir. Çocuğun okulla ilgili duyguları onun davranışlarına da yön vermektedir. Hissedilen fakat dışa vurulmayan her duygu iç dünyada farklı formlara bürünmekte ileride daha olumsu bir şekilde dışa vurulmaktadır. Çocuğun duygularını yazarak, söyleyerek, çizerek ve resmederek ifade edilmesi istenen davranışların kazandırılması için önemlidir.
Anne-Babaların hatta çocukla etkileşim içinde olan diğer yetişkinlerin hem kendi içerinde hem de kendi aralarında tutarlı olmaları önemlidir.
Çocuklar bu süreçte kendilerini amaçlarına ulaştırabilecek en küçük bir ayrıntıyı bile ısrarlı bir şekilde kullanırlar. Bu bağlamda herkesin kendi içinde kendi aralarında tutarlı olmaları çocuğun bu süreci hem daha kolay hem d daha kısa sürede atlatmasına katkı sağlayabilir. Zoraki bir destek yerine şefkatli bir tutarlılık çocuk için çok daha iyidir. Bu tutarlılık çocukta bir güven duygusunun da oluşmasına katkı sağlayacaktır. Böylece çocuk etkileşimde olduğu insanların hangi uyarıcıya nasıl tepki vereceklerini önceden tahmin edebilir ve kendini bu şekilde ayarlayabilir.
Çocuğu her ne olursa olsun bu ailenin, sınıfın ve okulun bir üyesi olduğunu hissetmesi önemlidir.
Çocuk evden ayrılıp okula başladığında evin bir üyesi olduğunu, sınıfının ve okulunun da bir üyesi olacağını hissetmesi önemlidir. Okul devamsızlığı ve okul terk davranışının altında yatan temel faktörlerden biri de çocuğun kendisini sınıfa ve okula ait hissetmemsidir. Ait olma duygusu bireyin değerli olma, önemsenme ve onaylanma duygularının da karşılandığı anlamına gelmektedir. Hiçbir kimse ait hissetmediği bir ortamda yani onaylanmadığı, değerli olmadığını ve önemsenmediğini bildiği bir ortamda yaşamayı başaramaz. Çünkü, insan ait olma duygusunu başarırsa gerçeklerle yüzleşmeyi göze alabilir.
Son söz, Amacımız çocuğu zorla okula göndermek değil bu krizi iyi yöneterek çocuğu geleceğe hazırlamaktır. Kendisine ailesine ve ülkesine yararlı bir insan olmasını sağlakatır. Unutmayın her kriz bir fırsattır, amaç hiç kriz yaşamamak olmamalı amaç yaşanan krizi iyi yönetecek niteliklere sahip olmak olmalıdır.