Pek ihtimal vermiyorum ama şayet seçimi kazanırsa, Hendek’te yaşanabilecekleri öngörebilmek açısından; 2015-2019 dönemine ışık tutmakta fayda görüyorum.
Çok fazla detaya girmeden başlayalım o halde…
İrfan Püsküllü Dönemi: 2015-2019
Şubat 2015’te Ali İnci’nin milletvekilliği adaylığıyla boşalan Hendek Belediye Başkanlığı’na, İnci’nin de işaretiyle, meclis oylaması sonucu; İrfan Püsküllü getirilmişti. Yani, 2019’a dek Hendek’i yönetecek kişi belliydi artık.
Peki, yönetebildi mi?
İşte bu soru, bam teli…
Hizmet üretemeyen Püsküllü önce, işlerine karıştığı ve belediyeye müdahale ettiği gerekçesiyle, Ali İnci’ye belediyenin kapılarını kapattı. Halef-selef artık düşmandı.
Olayın bilinen tarafı bu şekilde ancak; Yaşananlar ikili arasında bir sır. Çıkar çatışması mı, Ali İnci’nin koltuğu devrettiği Püskülü ile alakalı “İş bilmez” kanaati mi bilinmez.
Neticede Ali İnci’nin o döneme ve yaptığı tercihine dair pişmanlığı biliniyor. Lakin öfke patlamaları durmak bilmiyordu.
Üstelik Püsküllü, belediye personeli arasında sırf Ali İnci’ye yakın gördüğü kim varsa kızağa çekti. Belediyeden yansıyan her olumsuzluk sonrası, personel içerisinde başlatılan köstebek avı artık rutin hale gelmişti.
Makama oturunca adeta agresif bir kimliğe bürünen İrfan Püsküllü’nün en çokta hışmına uğrayan AK Parti Hendek İlçe Teşkilatı oldu. Dönemin ilçe başkanı Ali Kemal Sofu, kadın kolları ve gençlik kolları, vatandaşların taleplerini dahi Püsküllü’ye duyuramadılar.
AK Partili belediye deyim yerindeyse, AK Parti teşkilatına kapıları kapatmıştı.
Sonuç; 2015-2019 dönemi küskünlüklerle, Hendek adına kayıp yıllar oldu. Üstelik ortada henüz ne pandemi, ne doğal felaketler, ne de ağır ekonomik şartlar yokken.
O halde sormak gerekiyor; Kavgaya mı hasretiz?
Hendek’te böylesi ibretlik bir dönem yaşanmış ama halen seçmeni etkilemek için; “Kazanırsa, AK Parti’ye geçer” denilerek, alttan üstten işçilik yapılıyor.
Oysa lazım gelen “Kazansa ne olur, AK Parti’ye geçse ne olur?” diye sorgulamaktır.
Bu bahsettiklerim; AK Parti Milletvekili Ali İnci’nin gözünün önünden de film şeridi gibi geçecektir.
Kurgu yok, karakterler ve olaylar tamamen gerçeğe dayanmakta.
Ali İnci’nin geçen yaz AK Parti’nin adayı olarak İrfan Püsküllü’yü ilan etmesi de ayrı bir garabetti.
Evet, bilinen bir gerçek var ki; Ali İnci, hükmedeceği ve lafını dinleyen bir belediye başkanı ister. İyi de, geçmiş tecrübelerle sabit olduğu üzere; Püsküllü bu karaktere uymuyor.
Turgut Babaoğlu’na karşı güç birliği yapmalarının dışında, o gün başkaca hangi asgari müştereklerde anlaşmışlardı, bilinmez. Ancak, bugün için bir gerçek var ki; İnci ile Püsküllü’nün yollarının bir kez daha ayrılmış olması.
Doğrusu, isabet oldu.
“Ali İnci samimi mi, değil mi” gibi bir tartışmaya ise değinmek istemiyorum.
AK Parti-MHP Cumhur İttifakı; İstanbul, Ankara, Mersin, İzmir, Eskişehir, Sakarya derken ve kenetlenmişken; Hendek kişisel egolulara, çıkar hesaplarına teslim edilebilir mi?
İrfan Püsküllü’nün BBP’den aday olmakla beraber yaptığı en büyük hatalardan biri de; taklit etmeye kalktığı Turgut Babaoğlu ile kendini eş tutmaya çalışmasıdır.
Evvela Turgut Babaoğlu bu çarşının çocuğudur, Püskülü gibi kendisini seçildiği makamla tanıtmamıştır. Hendek için Babaoğlu, Bizim Turgut’tur.
Diğer yandan; Hiç duydunuz mu, Babaoğlu’nun kendi partisinden bir milletvekili ile kavgasını ya da kendi teşkilatlarıyla yaşadığı bir küskünlüğü?
Bu tip hadiseler İrfan Püsküllü dönemi ile tarihe gömülmüştür ve öyle de kalması Hendek yararınadır.
Son söz olarak;
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a ve AK Parti’ye gösterilen teveccühü de yanlış algılayıp; Kerameti kendinde görenler, köşe başlarını tutup; Çıkar peşinde koşanlar, sözde nefer olup; Makam derdinde olanlar, hatırlatmak isterim ki; Yel, kayadan toz alır.
Serkan Köse
